Stephen Jones
Zamanımızın en fütüristik şapkacısı...
Stephen Jones hepimiz tarafından çağdışı görünen bir adam. Şapka tasarımcı değilde sanki harikalar diyarında bir yaratıcı. Entellektüel zekası ve oldukça geniş hayal gücü sayesinde, birçok tasarımcının koleksiyonların da bile kendisi ile çalışmak için yarıştığı bir şapka tasarımcısı.
Geçtiğimiz Eylül ayında Antwerp'teki MoMu Moda Müzesi'nde açılan The Accent of Fashion sergisinin dünya prömiyerini Vakko'nun Nakkaştepe'deki Moda Merkezi'nde yaparak ülkemizdeki çoğu hayranı tarafından yakından tanınan Jones, kökleri yüzyıllar öncesine dayanan bir sanat geleneği olan "millinery" (şapka tasarımcılığının) en yenilikçi örneklerini sunan ve günümüzün en özgür düşünürlerinden biri.
Stephen Jones yeryüzünden silinmek üzere olan şapka tasarımı geleneğini özgün bir yaratıcılıkla, sapasağlam ayakta tutmasının yanısıra, adının birlikte anıldığı zamanımızın ünlü kadınları Dita Von Teese, Kate Moss ve Anne Piaggi gibi ikonlarla sanatını ölümsüzleştiriyor.
Yaklaşık otuz yıldır Dior, John Galliano, Claude Montana, Marc Jacobs, Jean Paul Gaultier ve moda dünyasının hatırı sayılır tasarımcıları ve moda evleri için tasarımlar sunan Jones, şapkaları bir sembol olarak görüyor. Şapkaların statüsüne inanan tasarımcı, güçlü oaln tüm bağlarımızın bir anda şapkalar sayesinde değişebildiğine güvenenlerden. "Şapkalar kişiliğinizin tüm vurgularını öne çıkarır, bir aksesuar olarak göremediğim şapkalarım kimin başında duracağına sanki kendisi karar veriyor".
Şapkalarının gücüne güvenen Jones, İstanbul'da verdiği bir röportajında; "Şapkalar çok güçlü. Düşünün bir kere; siz şapka devrimi yaşamış bir ülkesiniz. Bu noktadan yola çıkarak, sizin için modernliğin, Batılılaşmanın, özgürlüğün sembolü olmuş. Bu kavramların hepsi bir "şapka" ile anılıyor. Aynı zamanda şapka her zaman gücün sembolü olmuştur. Bu ister bir çiftçinin şapkası olsun, isterse bir kralın", ifadeleri kullanarak şapka tasarlamasının özünü anlatıyor.
Jones moda dünyasının en yetkin isimlerinden biri, gençlik döneminden itibaren farklı markalarda asistanlık yaparak sektörün içinde yer almaya başladıktan sonra hayatındaki ilk dönüm noktası olarak, Cheshire'dan Londra'ya taşınarak, tasarım okumak için Central St.Martins'e başlıyor. Moda tasarımcısı olmak için Cenrtal St. Martins'e başlayan ancak, daha sonra 1996 yılında Paris'te John Galliano ile birlite Dior'da çalışmaya başladığında "moda" tasarımcısı olmaktan vazgeçmiş. Jones, Galliano'nun bu konuda daha yetenekli ve kalıplar kullanmakta daha dayanıklı olduğunu anladığında kendine tamamen farklı bir yol çizmeye karar vermiş. Kendisini kalıpların dışına çıkmak konusunda destekleyen ailesi sayesinde Jones, şapka tasarımcılığı konusunda çalışmaya başlıyor.
Paris'te çalışmaya başlamak ise Jones'un hayatındaki ikinci önemli dönüm noktası oluyor. Paris'te insanlar şapkalara ve kültürel değerlerine daha önem verdikleri için, moda showlarında tasarımlara yüksek ücretlerin ödendiği bir dönemde Jones artık şapka tasarımcısı olarak tanınıyor.
Bir yandan Jones'un kendi hayatındaki değişiklikler, bir yandan da John Galliano ile Dior'da çalışmaya başlaması belki de şimdilerde bu kadar başarılı olmasının sebeplerinin başında geliyor. Kendisini asla kalıpların içinde hayal edemeyen tasarımcı, kıyafet dikerken bazı kuralların dışına çıkamamaktan yakınıyor, belki de zamanında kıyafet tasarımcısı olarak işine devam etmiş olsaydı şimdilerde Jones, Galliano'nun en büyük rakibi olabilirdi.
Jones'un hayal gücü, en önemlisi "özgürlüğünden" aldığı güç, tasarımlarında tamamen "büyük" düşünmesine sebep oluyor. Kıyafet tasarlamaktan bu nedenle vazgeçen tasarımcı, son otuz yıldır tamamen "çizgi dışı" hayalleri sayesinde kalıpların dışına çıkıyor.
Çevresindeki günümüz "ikonlarını" kendisine hayran bırakan ve bu kadınlara en kıymetli tasarımlarını emanet eden Jones, asla korkularının arkasına saklanmıyor. Şapkaya birşey olması durumda, kullanan kişinin itibarının basın organları sayesinde daha aşağılara çekileceğini bildiği için, kimin ne kullanması gerektiğini ve kiminle çalışması gerektiğini her zaman biliyor. Kararlarının kendisini asla yanıltmadığını, hayatı boyunca hep göz önünde olmaktan mutluluk duyduğunu da kabul ediyor. İnsanların kendisini takdir etmesi Jones için bir lütuf çünkü, o zaman çok daha "büyük" düşünerek daha "güçlü" şapkalar yapabiliyor: