SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

3 bin yıllık tuğladan lahana ile kral çıktı!

Yaklaşık 3 bin yıllık bir tuğla, bir kralın ve lahanaların hikâyesini anlatıyor! Üzerinde 'Asurnasirpal'ın sarayının mülkü' ifadesinin yer aldığı tuğlayla ilgili yapılan yeni çalışmalar dikkat çekici detayları ortaya çıkardı. Eğer bazı şeyler ispatlanabilirse tarih baştan yazılabilir!

|

Derleyen: Fazilet Şenol/ Milliyet.com.tr - Bundan yaklaşık 2 bin 900 yıl önce kil bir tuğlanın üzerine Assur kralı II. Asurnasirpal’a ait olduğu yazılmıştı. 'Asurnasirpal'ın sarayının mülkü' yazılı olan tuğla, 70 yılı aşkın bir süre önce şu anda Irak'ın Musul şehri yakınlarındaki Yeni Asur başkenti Nimrud'da yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarıldı. Tuğlanın yüzeyindeki dikkat çekici çivi yazısı yazıt, onun kraliyet yerleşkesinin bir parçası olduğunu gösteriyordu. Ancak tuğlanın hikâyesi bununla da sınırlı değildi. İncelemeye alınan tuğlayla ilgili ortaya çıkan gerçekler ise tüm dünyanın dikkatini çekecek türden.


'ASURNASİRPAL'IN SARAYININ MÜLKÜ'

Tuğlanın yüzeyindeki dikkat çekici çivi yazısı yazıt, onun kraliyet yerleşkesinin bir parçası olduğunu gösteriyordu. Yazıtta "Asurnasirpal'ın sarayının mülkü" ifadesi yer alıyordu. Bu ifade, Nimrud'da Kuzeybatı Sarayı olarak bilinen sarayı inşa eden ve M.Ö. 883 ile 859 yılları arasında hüküm süren, aynı adı taşıyan ikinci Asur kralına atıfta bulunmaktaydı. Yaklaşık 3 bin yıl önce yazılan tuğla, doğrudan Ashurnasirpal'in yönetimine tarihlenebilmesi için bilim insanlarına yardımcı oldu.

Araştırmacılar kırığın yeni yüzeyindeki nispeten kirlenmemiş kilden örnekler aldılar, ardından kemik gibi gözenekli malzemeler için tasarlanmış örneklerden DNA çıkardılar.

Çıkarılan DNA dizilendikten sonra araştırmacılar 34 farklı taksonomik bitki grubu belirlediler. En bol diziye sahip bitki familyaları Brassicaceae (lahana) ve Ericaceae (funda) idi. Temsil edilen diğer aileler Betulaceae (huş ağacı), Lauraceae (defne), Selineae (havuç ve maydanoz içeren aile) ve Triticeae (ekili otlar) idi.

'METİNLERDE YER ALMIYOR'

Danimarka'nın başkentindeki Kopenhag Üniversitesi'nden Asurolog Troels Pank Arboll, lahanaların baskınlığının ilginç olduğunu çünkü bu dönemde, genellikle kil tabletler üzerine yazılmış, hayatta kalan çivi yazılı metinlerin çoğunda Asurluların lahanayı yediğine dair bir kayıt yok gibi göründüğünü söyledi. Arboll, "Lahana eski metinlerde pek yer almıyor. Bunun yetiştirilmemiş yabani bir tür mü olduğunu yoksa bulduğumuz metinlerde kaydedilmemiş veya tanımlanmamış bir şey mi olduğunu merak etmenize neden oluyor" ifadelerini kullandı.

Tuğla, öncelikle yerel Dicle Nehri yakınlarında toplanan çamurun saman, hasır veya hayvan gübresi gibi malzemelerle karıştırılmasıyla yapılmış olmalıydı. Üzerine çivi yazısı yazılmadan önce kalıpta şekillendirilip güneşte kurumaya bırakılmış olabilirdi. Tuğlanın asla yakılmaması ve doğal olarak kurumaya bırakılması, kilin içinde hapsolmuş genetik materyalin korunmasına yardımcı oldu.

'ZAMAN KAPSÜLÜ OLARAK KULLANILABİLİR'

Makalenin ortak yazarı Dr. Sophie Lund Rasmussen, "Bir kil kütlesi içinde kontaminasyona karşı etkili bir şekilde korunan antik DNA'nın 2 bin 900 yıllık bir kil tuğladan başarıyla çıkarılabildiğini keşfetmek bizi kesinlikle çok heyecanlandırdı. Bu araştırma projesi, bilimde disiplinler arası iş birliğinin öneminin mükemmel bir örneği. Çünkü bu çalışmada yer alan çeşitli uzmanlıklar, bu materyalin araştırılmasına ve ortaya çıkardığı sonuçlara bütünsel bir yaklaşım sağladı" dedi.

Kil malzemeler neredeyse her zaman dünya çapındaki herhangi bir arkeolojik alanda ortaya çıkar ve sıklıkla da kesin olarak tarihlendirilebilirler.

Sarayın kerpiç tuğlası, çevrede yetişen bir dizi bitkinin antik DNA'sı biçiminde, bulunduğu yer ve zamana ilişkin sırlar içeriyor. Eğer çalışma doğrulanırsa gelecekteki araştırmacıların sıradan bir kili, yok olan ekosistemler hakkında yeni bilgiler sağlayan genetik bir zaman kapsülü olarak kullanılmasına neden olabilir. Çalışmanın yazarlarından Arboll ise çalışmayla ilgili şu ifadeleri kullandı:

"Tuğlanın üzerindeki yazı nedeniyle, kili belirli bir bölgedeki nispeten belirli bir zaman dilimine tarihlendirebiliyoruz. Bu da tuğlanın tek bir alan ve çevresine ilişkin biyolojik çeşitlilik bilgisinin zaman kapsülü olarak hizmet ettiği anlamına geliyor. Böylelikle araştırmacılara antik Assurlulara eşsiz bir erişim imkânı sağlanmış oluyor."

 

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.