‘Sokrates’in son gecesi’nden beri değişen bir şey yok!
Metin Belgin’in yönettiği “Sokrates’in Son Gecesi” adlı oyun, ‘demokrasi, iktidar, savaş, adalet’ gibi kavramları sorguluyor. Belgin, “2400 yıldan bugüne dek hiçbir şeyin değişmediği gerçeği karşımıza çıkıyor” diyor
İstanbul Devlet Tiyatroları, seyirci tarafından büyük beğeni toplayan “Sokrates’in Son Gecesi” adlı oyunla yeni sezona iddialı bir giriş yaptı. Sokrates’in ölüme mahkûm oluşunun ardından, hücresinde baldıran zehrini içmeye hazırlandığı son geceye odaklanan oyun, gerek konusu gerekse başarılı oyuncularıyla ilgi görmeye devam ediyor.
Stefan Tsanev’in yazdığı “Sokrates’in Son Gecesi”ni, Metin Belgin sahneliyor. Melek Baykal, Mustafa Uğurlu ve Mehmet Ali Kaptanlar’ın rol aldığı oyunda, Sokrates’in gardiyanıyla demokrasi, iktidar, oligarşi, savaş, adalet gibi kavramları sorguladığı tartışması, eşinin gelmesiyle başka bir noktaya taşınıyor.
‘Savunma’ günümüzle buluşuyor
Metin Belgin, oyunu okuduğunda çok heyecanlandığını söylüyor:
“Günümüzden 2400 yıl önce yaşamış, filozofların babası Sokrates üzerine yazılmış farklı bir oyun. Sokrates’in yaşamını öğrencisi Platon’un yazdıklarından ve de ‘Sokrates’in Savunması’ kitabından biliyoruz. Ama bunların dışında onun son gecesiyle ilintili bir kurgusal oyunla karşılaşınca çok şaşırdım. Sokrates’in savunmasını didaktik olarak veren değil, onu kanallarla besleyen ve günümüzle buluşturan özelliklere sahip bir oyun bu. Güncelliğini yitirmeyen ‘demokrasi, iktidar, savaş, adalet’ gibi kavramları sorguluyor”.
‘Aynı sorunları yaşıyoruz’
Belgin, “2400 yıldan bugüne hiçbir şeyin değişmediğinin tragedyası karşımıza çıkıyor” diyor ve ekliyor:
“O gün düşünce suçu yüzünden öldürülmüş bir filozof var. Ve o günden bugüne düşünceleri yüzünden binlerce insanın öldürüldüğünü, mahkûm edildiğini, işkence gördüğünü biliyoruz. Bugün hâlâ aynı sorunları yaşıyoruz. Oyunun beni ilgilendiren en önemli tarafı, tabii ki bugün ciddi bir biçimde bizim de gündemimizde olan demokrasi ve hukuk tartışmasıydı.”
Oyunda Sokrates, hem yargılanma sürecini hem de o zamanki Atina’nın demokrasi anlayışını, demokrasiyle çoğunluğun tartışmasını gardiyanla birlikte diyaloglar halinde ele alıyor. Belgin, yazarın, oyunu bir halk komedyası olarak yazmayı tercih ettiğini belirtiyor:
“Bana göre oyunda düşünce ön plandaydı. İnsanların sadece gülerek tatmin olmasını istemedim bu oyunda. Gardiyan ‘Halkı bir şeyin doğruluğuna inandırmanın en kolay yolu, onu komikleştirerek söylemektir’ diyor. Bu çok güzel bir söz, böylece ben seyircinin komedinin ne olması gerektiğini de irdelemesini, düşünmesini istedim.”
Oyuncular çok başarılı
Oyunun en önemli özelliklerinden biri de oyunculuklar. Üç kişilik oyunda her oyuncu, rolünün hakkını veriyor. Belgin de oyuncularından çok memnun:
“Metni okuduğumda zor bir oyunla karşı karşıya olduğumu gördüm. Bu oyunu tabii ki profesyonellerin kotarması gerekirdi. Ama profesyonellikte de aşama kaydetmiş, olgunlaşmış oyuncular oynamalıydı. Oyuncularıma çok güveniyordum hep. Oyun çıktığı zaman da yanılmadığımı gördüm. Masa başında tasarladığım oyunu, onlar benim düşüncelerimin üzerine çıkarak sahnede canlandırıyor.”
(0212) 292 39 00