SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Serengil'i kaybettik

Serengil'i kaybettik

|

       TÜRK sinemasının unutulmaz oyuncusu Öztürk Serengil, Kozyatağı'ndaki evinde hayata veda ederek, Türkiye'yi üzüntüye boğdu. İki yıl önce beynindeki ur yüzünden ameliyat edilen ünlü sanatçı, son olarak yine beyninde oluşan ödem nedeniyle hastaneye kaldırılmıştı. Central Hospital'da 25 gün tedavi gördükten sonra taburcu edilen Serengil, dün ani solunum durması sonucu yaşamını yitirdi.
       Beyin ödemi nedeniyle iki kere ameliyat geçiren Öztürk Serengil, felç yüzünden bir yıldır yürüyemiyor, son günlerde de konuşma merkezi hasar gördüğü için konuşamıyordu. Serengil'in cenazesi bugün Erenköy'deki Galip Paşa Camii'nde kılınacak ikindi namazının ardından büyük kızı Seren Serengil'in özel isteği nedeniyle Çengelköy Mezarlığı'nda toprağa verilecek.
       Öte yandan babasını yitirmenin üzüntüsünü yaşan Cengiz Serengil, "Babamın en büyük isteği Devlet Sanatçısı olmaktı. Eğer seçilseydi birkaç ay daha fazla yaşayabilirdi. Aile olarak bir başka üzüntümüz de babam gibi büyük bir sanatçıya devlet töreni yaptıramamak" diye konuştu.

       ÖZTÜRK Serengil, Yeşilçam'ın en çok kazanan ve en çok aşk yaşayan starlarından biriydi. 1985 yılında yayınlanan "Yeşilçam Benden Sorulur" adlı kitabında da çoğunlukla çapkınlıklarını anlattı. "Kumarı ve fahişeleri çok seviyorum" demekten çekinmeyen Serengil, tam dört kez evlendi. İlk karısı Mevhibe Hanım'la evliyken üniversiteli bir kıza aşık oldu, ikinci evliliğini yaptı. Ancak karısından ağzı koktuğu için üç gün içinde boşandı. İlk çocuğu Seren'in annesi Nevin Hanım'la iki kez evlendi. Serengil, 1980'de ise Finlandiyalı Seija ile dünya evine girdi. Bu evlilikten de Cengiz (17) ve Timur (16) adlarında iki oğlu, Seray (7) adlı bir kızı oldu.

       TÜRK sinemasının en sevilen sanatçılarından Öztürk Serengil, 2 Mayıs 1930'da Artvin'de dünyaya geldi. Anne ve babası öğretmendi. Son derece haylaz bir çocuk olan Öztürk'le başedemeyen öğretmen baba, onu İstanbul'daki Haydarpaşa Lisesi'ne yatılı olarak gönderdi. Ancak delifişek Öztürk, henüz lise ikinci sınıftayken öğrenimini yarıda bıraktı. İstanbul'da bir süre tabelacılık ve ressamlık yaptı. O dönemde arkadaşları arasında çeşitli taklitler yapan Serengil'in içindeki oyunculuk ateşi giderek alevlendi.
       Sanatçı 1930'da İstanbul Oda Tiyatrosu'nda "Oğlum Edward" adlı oyunla tiyatro sahnesine adım attı. Şehir Tiyatrosu'ndan sonra Lale Oraloğlu, Saat 6 Oyunları ve Mücap Ofluoğlu topluluğunda çalıştı.
       Serengil, asıl ününü 1954 yılında "Üçüncü Kat Cinayeti" adlı filmle başladığı sinemada yaptı. Önce kısa roller oynadı, bir süre sonra sinemanın en aranılan kötü adamlarından biri oldu. 1962 - 64 yılları arasında (önce "Ne Şeker Şey", sonra "Badem Şekeri" adlı filmlerle yarattığı) "Adanalı Tayfur" tiplemesi, seyirci tarafından çok tutuldu. Böylece kötü adamlıktan komedyenliğe geçti. "Adanalı Tayfur" adlı filmdeki başrolüyle sinemada yeni bir döneme girdi. "Abidik Gubidik", "Şepkemin Altındayım" gibi gişe rekorları kıran filmlerle büyük ün yaptı. Tam 283 filmde rol aldı.
       O dönemde Serengil'i Mücap Ofluoğlu seslendiriyordu. İlk filminde bir ara "Yaşa" yerine "Yeşşeee" dedi ve bu slogan oldu. Sonra bunu "şepke" (şapka), "temem" (tamam) vb. gibi sözcükler eklendi.
       O dönemde kendi şirketini kurup film yapımcılığına başladı. Bu arada sinema artistlerine (Fatma Girik, Sadri Alışık vb) ilk kez plak yaptı. Ajda Pekkan'ın ilk plağı da (bir yanında Öztürk Serengil'in öteki yanında Ajda Pekkan'ın birer şarkısı olmak üzere) ilk kez o dönemde çıktı.
       Sinemada büyük bir hızla yükseldi, sonra durdu. Peşinden ödenmeyen bonolar, iflaslar geldi ve Serengil sinemayı bıraktı. Daha sonra "şovmen" olarak sahneye çıktı. O dönemde birçok sinema yıldızının şarkıcı olarak sahneye çıkmasına da yardımcı oldu.
       Yaşamının ilk döneminde en yakın arkadaşları Fikret Hakan ile Suphi Kaner'di. Hatta Kaner ile Serengil, Fikret Hakan'ın Kavukuçmaz'daki (şimdiki Akyol) evinde kalırlardı. İkinci dönemde de yakın arkadaşları oldu. Bu dönemdeki en yakınlarından biri Ekrem Bora'ydı.

       Hem sinemadaki, hem sahnedeki iki ayrı döneminde çok para kazandı. Bir ara tam 32 dairesi vardı, ama her iki dönemde de kumar tutkusu yüzünden elindeki avucundaki her şeyi satmak zorunda kaldı. Hayata iki kez sıfırdan başladı.
       Bir ara Almanya'da, uzun bir süre Avrupa'nın değişik ülkelerinde yaşadı, bir ara oralarda ticaret de yaptı. Son eşiyle de orada evlendi.
       Kıbrıs'ta iş yapmayı denedi, olmadı. Libya'da bir iftira yüzünden hapse düştü. Yaşamı hep başarılar, zirve ve şanssızlıklarla geçti.
       Müjdat Gezen'in yaşamında özel bir yeri vardı. Önce Müjdat'ın babası Necdet Gezen'le arkadaştı. Müjdat'ı Şehir Tiyatrosu'nda (Müjdat çocuk bölümündeyken) tanımış, sonra meslekdaş olarak da sevmişti. O bir yana, yaşamında tek bir jübile yaptı, onu da Müjdat düzenledi. Sanata tiyatroyla başlamıştı, orada veda etmek istiyordu. Bu nedenle "Hababam Sınıfı"nda oynayacağı için çok mutluydu.
       Ve bir dev daha gitti, bir çınar daha devrildi. Artık Öztürk Serengil yok. Artık "Yeşşeee" diyemeyecek, ama o filmleri ve unutulmaz tiplemeleriyle anılarda hep olacak.
       Bundan sonra anılarda "Yeşşeee, Öztürk Serengil.."



© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.