Polisliği bırakıp dünya turuna çıkmıştı! Tapınakta 13 saat işkence: 'Başımda bıçak bilediler'
19 yaşında polis okulunu kazanıp 21 yaşında meslek hayatına başlayan Zonguldak doğumlu Melih Bektaş, 10 yıl polis olarak görev yaptıktan sonra istifa edip dünya turuna çıktı. Ancak seyahatinin 6. ayında gittiği Malezya’da saldırıya uğradı. "Başımda bıçak bilediler, Samuray kılıcıyla beklediler" diyen Melih, 13 saatlik alıkonulma sürecini anlattı.
Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr - Polislik mesleğine büyük bir tutkuyla başlayan Melih Bektaş (31), 10 yıllık süre sonunda işinden istifa ederek hayallerini gerçekleştirmek için yollara düştü. Polis olarak çalıştığı dönemde hem yurt içinde hem de yurt dışında seyahat etme fırsatı bulan Melih, bu sayede kendisinin ve dünyanın sınırlarını da keşfetmeye başladı. Yurt dışından birçok gezginle sosyal medya aracılığıyla iletişimde olan Melih, onların dünyasına baktığında hayatı sadece biriktirmek ve harcamak üzerine yaşamadıklarını fark etti. Bir yandan da onlardan ucuz bir şekilde nasıl seyahat edileceğini öğrendi. Polislikten istifa etmeden önce 3 aylık ücretsiz izne ayrılarak Güney Amerika'ya seyahat etti. Oradaki özgürlük hissini ve yolun verdiği gelişimi tadınca da kendi deyimiyle istifa tohumu içine düşmüş oldu. 10'uncu yılını tamamladıktan sonra da mesleğini bıraktı. Türkiye'de ister istemez bu yaptığı çılgınlık olarak görüldü ve çok pişman olacağı tarzında yorumlar aldı. Ailesi her ne kadar onu özlese ve endişelense de oğullarının yolda mutlu olduğunu bildikleri için her zaman desteklediler.
'ULAŞIMI MÜMKÜN OLDUĞUNCA OTOSTOPLA YAPIYORUM'
Melih, yolculuğa çıkmadan önce bir miktar para biriktirdi. Yolculuğa çıkarken de yanında bütün kamera ekipmanları vardı. Gittiği ülkelerde geçici işler buluyordu. Bunlardan biri de drone ile video çekmek oldu. Hostel, sörf okulu gibi işletmelere drone ile video çekip hem ücretsiz konaklayıp hem de bu işten para kazanıyordu. "Bunun yanında az da olsa YouTube gelirim var" diyen Melih, “Yolda 3 tane ana gideriniz oluyor; bunlar ulaşım, yemek ve konaklama. Ulaşımı mümkün olduğu kadar otosto,p toplu taşıma ve yürüyerek yapıyorum. Konaklamayı çoğu gezginin kullandığı bir uygulama üzerinden veya çadırımda sağlıyorum. Geriye sadece yemek kalıyor, bunu da hem kendi birikmişimden hem de yolda kazandığım parayla sağlıyorum. Dünyayı gezerken konfor alanınızdan çıktığınızda az para harcıyor, çok deneyime sahip oluyorsunuz" şeklinde konuştu.
'5 KİŞİ SALDIRIP BIÇAK DARBELERİYLE YARADILAR'
Melih Bektaş, Malezya'ya gittiği 3. gününde yine otostopla ülkenin bakanlıklarının bulunduğu bir bölgeye doğru yol aldı. İlk otostopu çektiğinde kendisini arabasına alan kişiyle çok güzel yol yaptılar ve hayat üzerine dolu dolu bir konuşma gerçekleştirdiler. Sonrasında Melih merkezi bir noktada indi. "İkinci yerde otostopa çıktığım mekan, HGS geçişlerinin altında aynı anda yüzlerce aracın geçtiği bir yerdi" diyen Melih, “Duran ilk 2 araca aynı istikamete gitmediğimiz için binmedim, 3'üncü araç ise beni bu gasp olayını yaşayacağım yere getiren genç bir çocuktu. Çocuk, ben arabaya bindiğim zaman sadece yol güzergahında 10 dakika bir arkadaşına uğrayıp para alacağını, vaktimin olup olmadığını sordu ve beni gideceğim adrese kadar bırakacağını söyledi. Ben de herhangi bir zaman sıkıntım olmadığını söyledim, beraber yol almaya başladık. Arabayı park ettiğinde şahıslarla karşılaştım ve uyuşturucu madde kullandıklarını gördüm. Bana da içmem için ısrarlı davranınca zaten bir şeylerin yanlış gittiğini anladım ve yakın bir arkadaşıma başıma bir şey gelebilme ihtimaline karşı konum attım” diyerek ekledi:
“Zaten benim huzursuz olduğumu anlayınca araca binmemi söylediler. Bu arada evlerin etrafında hiç kimse yoktu. Oradan beni bir Hindu tapınağına getirdiler ve 2 bin dolar dolar istediler. Paramın olmadığını söylediğimde içlerinden biri sol tarafıma yumruk atıp çantama doğru hamle yaptı. Ben de refleksle çantamı kavradım. Bu sırada 5 kişi topluca bana saldırmaya başladı. Enseme çizik attılar, sırtıma ve sağ baldırıma bıçakla vurmaya başladılar. Darbeleri almaya başlayınca çantayı bıraktım ve onlar da saldırmayı bıraktı. Böylece beni 13 saat boyunca tutacakları süre başlamış oldu."
BAŞINDA BIÇAK BİLEDİLER, SAMURAY KILICIYLA BEKLEDİLER
Saldırganlar Melih’i, önce Hindu tapınağının kenarında tuttular. Kredi kartını gasp edip şifresini aldılar. Bu sırada bir tanesi Melih’in başında bıçak biliyor, öteki elinde samuray kılıcıyla bekliyordu. Eğer kaçmaya ya da yanlış bir şey yapmaya çalışırsa da öldürmekle tehdit ediyorlardı. Burada daha önce bu şekilde 2 Filipinliyi öldürdüklerini söyleyip korkutmaya da devam ediyorlardı. Melih, mesleğinin de verdiği soğukkanlılıkla sakinliğini korumaya çalışıyordu. "Biraz da artık ölümü kabullenmiştim çünkü hepsinin gerçek yüzünü görmüştüm. Beni öldüreceklerini düşünüyordum" diyen Melih, “Bir yandan da ayağım kanadığı için ayağıma tampon uyguladım. Adamlar beni oradan alıp bir kaportacıya götürdüler. Götürdükleri yerde dışarıyı göremiyordum. Başımda nöbet tutanlar vardı. Orada da uzun bir süre tutuldum. Şahıslar bu sırada kredi kartından para çekmeye çalışıyorlardı. Hatta bankamın uygulamasını indirip bana internet bankacılığını açtırmaya bile çalıştılar ama iPhone'umu alıp iCloud hesabını sildikleri için hiçbir şekilde bunu yapamayacaklarını söyledim” ifadelerine yer verdi.
‘ARAÇTAN İNER İNMEZ VÜCUDUMU KONTROL ETTİM’
Melih’in olduğu yere farklı farklı insanlar geliyordu. Kimisinin elinde bıçak, kimisinin elinde sopa vardı. Bir süre sonra yanına kendisini polis olarak tanıtan ve onu buradan çıkaracağını söyleyen biri geldi. Vakit biraz daha ilerleyince yine bu polis olduğunu söyleyen kişi elini ve gözlerini bağlayıp Melih’i bir araca getirdi. Elleri, gözleri bağlı bir şekilde araçta 20 dakika yol yaptı. Bazı yerlerde dışarıyı göremesin diye kendilerini garanti altına alabilmek için bir ceketle kafasını kapattılar. Sonra bir anda araç durdu ve Melih’i araçtan dışarı ittiler. Melih’in arkasından büyük sırt çantasını da fırlattılar. Melih, araçtan iner inmez hemen vücudunu kontrol etti. Çantasında sadece birkaç kıyafet, tarhana çorbası ve birkaç kitap kalmıştı.
‘ÇETE LİDERİNİN KİMLİĞİNİ TESPİT EDİP POLİSLERE SÖYLEDİM’
Melih Bektaş o anda ne yaşadığını anlamaya çalışıp şükrediyordu. Etrafında ışık yanıp yanmadığına baktı ama etrafında herhangi bir ev yoktu. Sırt çantasıyla beraber biraz yürüdü. Yoldan çok az araç geçiyordu ve araçlara durmaları için işaret yapmaya başladı. Melih, “Issız bir yol olduğu için ve etrafta hiç kimse olmadığı için muhtemelen araç sürücüleri de korktuklarından durmadılar. Bir motosikletli ne olduğunu anlamak için yavaşladı, ben de gaspa uğradığımı, bıçaklandığımı, her şeyimin çalındığını ve polisi aramasını söyledim. Bu sırada da arkadaşın telefonundan internetten bulduğum numarayla konsolosluğa haber vermeye çalıştım. Yarım saat içerisinde bir polis gelip beni karakola götürdü. Eski bir polis olduğumu, şu anda dünyayı gezdiğimi söyledim. Aynı zamanda da sosyal medyaya içerik ürettiğimi ve sosyal medya hesaplarımı kontrol edebileceklerini söyledim. Onlar da hesaplarımı gördü ve en azından sosyal medya kimliğimle hakkımda fikir sahibi oldular" şeklinde konuşarak şöyle devam etti:
"Polislere beni ilk götürdükleri konumu bildiğimi, sadece arkadaşıma ulaşmam gerektiğini söyledim. Bir arkadaşıma telefon edip konumu göndermesini istedim. Konum gelene kadar ben de ilk ifademi verdim. Elimi, gözlerimi bağladıkları bez parçası ve kabloyu polis memurlarına verdim. Konumun gelmesiyle birlikte polislerle beraber ilk adrese gittik. Adreste bana saldırmayan ama orada beni gören bir kişi vardı, polisler onu aldı. Bu kişi ve polislerle, bölgede araştırma yapmaya devam ettik. Konum olmamasına rağmen bozuk yolu görünce tapınak yolunu hatırladım ve polis memurlarına tapınağı gösterdim. Tapınağa gittiğimiz zaman yine olay akşamında benim başımda nöbet bekleyen, ‘Eğer kaçarsan seni öldürürüz’ diyen bir adamı polislere yakalattım. Onlar bana saldırmamışlardı ama soruşturmanın yürütülmesine katkı sağlayacak bilgiler bu şahıslarda vardı. Bu şekilde çete liderinin kimliğini fotoğraftan teşhis ettik."
‘KENDİMİ ÖLÜME HİÇ BU KADAR YAKIN HİSSETMEMİŞTİM’
Melih Bektaş gün boyunca nerede otostop çektiğini, nereye götürüldüğünü, kaç kişi olduklarını ve şahısların eşgallerini polislere anlattı. Sağladığı bilgilerden dolayı polis memurları Melih’i 2 hafta orada tutmak istediler ama bununla alakalı bir yasal prosedürleri yoktu. O yüzden arkadaşlarının aldığı uçak biletiyle Türkiye’ye döndü. "Hayatımda bu kadar ölüme yakın olduğumu hissetmemiştim, kabullenişlerim olmasaydı muhtemelen akıl sağlığımı yitirirdim. Biriktirerek aldığım bilgisayar, kamera ekipmanlarımı kaybettim ama sağlığım yerindeydi, hayattaydım ve önemli olan da buydu" bilgisini paylaştı.
Başına gelen bu olayın istisnai bir durum olduğunu aktaran Melih, “Uzun süredir otostopla dünyayı geziyorum, birçok harika hikayem var. Otostopla tanıştığım insanlarla köylerine gidip hayatlarına temas etmenin verdiği hazzı her zaman yaşadım. Ve yol boyunca birçok insana denk geldim, o yüzden bu olayı yorumlarken yolculuktan veya otostoptan vazgeçme gibi aklımda herhangi hiçbir şey yok. Ben insanın kaderinden kaçamayacağını düşünüyorum, bunun olmaması için insanın yolculuğa çıkmayıp sabit bir yerde oturması gerekiyor. Ne iyiliğe küskünüm, ne otostop çekmeye ne de yolculuğa" diyerek duygularını dile getirdi.
'YATAĞINI BANA VERİP TAŞIN ÜSTÜNDE YATAN VARDI'
Aslında yolculukta genelde iyi insanlara denk geldiğini ve en son bir çingene köyünde insanların kendisini misafir ettiğini söyleyen Melih, “Durumları çok kötüydü. Uykumun olduğunu gören arkadaşım istirahat edebilmem için bana bir yatak gösterdi. Ben de ona ‘Sen nerede yatacaksın?’ diye sordum. Kendisi şu anda uykusunun olmadığını söyleyerek beni geçiştirdi ancak sabah kalktığımda yatağın hemen alt tarafında, taşın üzerinde onu yatar bir şekilde gördüm. Bazen olmayanın nasıl paylaşılabildiğini çok net tanıklık ettim. Bu insanlar dış görünüşlerinden dolayı cahil ve kötü olarak yorumlanıyor ancak tertemiz kalpleri var” yorumunda bulundu.
‘TÜRK YEMEKLERİ ÇOK REVAÇTA’
Köylülerin çok turistik olmayan yerlerde bir gezgin gördükleri zaman şaşırdıklarını dile getiren Melih Bektaş, “Şaşkınlıklarını atıp beni tanımaya başlayınca Türkiye hakkında soru sormaya başlıyorlar. Seyyah olmak, gezgin olmak aynı zamanda bir kültür taşıyıcılığıdır. İnsanların kültüründen bir şey öğrenirken kendi kültürüm, örfümden de bir şeyler aktarıyorum. Köydeki insanların bazıları yemek vermek istiyor bazıları sohbet etmek istiyor. Saz da çaldığım için dinlemek istiyorlar ve benim tam olarak seyahatimin anlamlı olduğu nokta bu. Sazımın teline vurduğumda ülkemden çıkan bir türkünün hikayesini aktarıyorum. İşte tam olarak burada gönülden gönülle giden bir yol var" ifadelerini kullanarak sözlerini sürdürdü:
"Genelde Türkiye dediğim zaman mutfağından çok bahsediyorlar. Türk yemekleri çok revaçta. Kapadokya, Pamukkale, İstanbul gibi turistik bölgeler çokça anılıyor. Bazı bölgelerde hâlâ Türklerin Arapça konuştuklarını zannediyorlar. Burada da gezginlere büyük iş düşüyor, gezginler kendi kültürünü örfünün dilini iyi bilmeli ki iyi bir şekilde aktarabilsin. Böylelikle tek taraflı bir aktarım da olmuyor, karşılıklı bir alışveriş oluyor. İşte yolculuğun en güzel taraflarından bir tanesi de bu."
Şimdilerde Türkiye’de olan Melih, “Şunu anladım ki insan biriktirmek çok önemliymiş. İnsanın hesabında para olsa bile bazen ona ulaşamıyor ama ailesi, arkadaşları, dostları onu hiçbir zaman yalnız bırakmıyor" diyerek sözlerini şu şekilde noktaladı: "Şu an Türkiye'deyim, yine doğa yürüyüşleriyle devam edeceğim ve evraklarımı tamamladıktan sonra belki Everest’e çıkacağım, belki Kırgızistan'a gideceğim. Tam olarak belirlemedim."