SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Napolyon'u bile alt eden 'Mekanik Türk!' Sırrını kimse çözemedi, Avrupa'yı kasıp kavurdu

Viyana'da icat edilen 'Türk' adlı satranç makinesi tüm Avrupa'yı kasıp kavurdu. Yapay zekanın ilk örneklerinden görülen bu makine Napolyon, Benjamin Franklin gibi isimleri de alt etmeyi başarmıştı. Peki sırrına kimsenin vakıf olamadığı bu makine nasıl çalışıyordu ve adı neden Türk'tü?

|

Derleyen: Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr - Yapay zeka ve otomasyon teknolojileri, insanlığın sınırlarını ve potansiyelini yıllardır sorgulatıyor. Bu sorgulamalardan biri de 18. yüzyılda Wolfgang von Kempelen'in icat ettiği 'Mekanik Türk'üyle başlamıştı. Satranç oynayan bu otomat sadece mekanik bir cihaz değil, aynı zamanda insan zekâsının sınırlarını zorlayan bir mucizeydi. Takvimler 1770'leri gösterdiğinde Wolfgang von Kempelen adında bir mucit, Habsburg Arşidüşesi Maria Theresa için yapılmış bir satranç oynayan otomat icat etmişti. Akçaağaçtan ve üzerine satranç tahtası çizilmiş tekerlekli bir kabinet önünde oturan bıyıklı, sarıklı ve pelerinli bir Türk figüründen oluşuyordu. Başlangıçta 'Otomat Satranç Oyuncusu' ve daha sonra 'Mekanik Türk' ya da sadece 'Türk' olarak anılıyordu. Türk, kendisine meydan okuyan her türlü rakip oyuna karşı satranç oynayacak şekilde tasarlanmıştı.

OLDUKÇA İYİ BİR PERFORMANS SERGİLİYORDU

1770 yılında Viyana sarayında von Kempelen, Türk'ün çalışmalarını göstermeye, dolabının kapılarını ve çekmecelerini açarak ve her bölümün içine bir mum yakarak başladı. İçinde çarklar, dişliler ve diğer mekanizmalar vardı. Kabini kapattıktan sonra von Kempelen, Türk'ün rakibi olarak görev yapacak bir gönüllüyü davet etti. Oyun, Türk'ün ilk hamleye karar veriyormuş gibi görünmeden önce tahtayı incelemek için başını bir yandan diğer yana hareket ettirmesiyle start aldı. Daha sonra sol kolu öne doğru fırladı, parmakları açıldı ve bir satranç taşını alıp başka bir kareye doğru hareket ettirdi ve yere bıraktı. Şimdiye kadar bu nispeten standart bir şeydi; o zamanlar mekanik hayvanlar ve etkileyici insansılar şeklindeki otomatlar birçok kraliyet ve halktan insanı memnun etmişti.

Türk, oymalı ahşaptan yapılmış ifadesiz yüzü ve sarsıntılı kol hareketleriyle başlangıçta kalitesiz bir ürün gibi görünüyordu. Ancak sonra satranç oyununun geri kalanında Türk oldukça iyi bir performans sergiliyordu. Sadece tekrar eden bir görevi yerine getirmekte usta değildi, insanların öngörülemeyen davranışlarına ustalıkla karşılık veriyordu. Yaptığı işler bunlarla da kalmıyordu, pek çok oyunda rakibini yenmeyi de başarıyordu. Yaptığı hamlenin bittiğini başını üç kez sallayarak belirten otomat, maç sonrasında seyredenlerden gelen soruları satranç tahtasının yanında bulunan özel bir tepside harfleri birleştirerek yanıtlayabiliyordu.

Bu makine, kendi rasyonellik ve akıl anlayışı tarafından yönlendirilerek, özerk bir şekilde çalışıyormuş gibi görünüyordu. Napolyon'un 1809'da makineyle karşı karşıya geldiğinde yaptığı gibi rakip hile yapmaya kalkışırsa Türk, satranç taşını önceki konumuna geri getirecek ve tekrarlanan hile girişimlerinden sonra kolunu tahtanın üzerinden geçirerek taşları dağıtacaktı. Elbette tüm bunların bir açıklaması olmalıydı.

KABİNİN İÇİNDE BİRİ Mİ VAR?

1783'te von Kempelen, Türk'ü Paris turuna çıkardı ve burada, aralarında Benjamin Franklin'in de bulunduğu izleyenleri bir kez daha hayrete düşürdü. Bunu İngiltere ve Almanya turları takip etti. Bu süre zarfında insanlar, Türk'ün çalışmalarına ilişkin spekülatif anlatımlarını yayınlamaya başladı. Bazı eleştirmenler von Kempelen'in Türk'ün oyununu güçlü mıknatıslar, gizli teller veya uzaktan kumanda kullanarak birkaç metre öteden yönettiğine inanırken bazıları da kabinin içinde 12-14 yaşında bir çocuğu, muhtemelen satranç yetenekleri olağanüstü olan birini sakladığını düşünüyordu.

Birisinin kabinde saklandığı fikri, varsayımsal kişinin büyüklüğü ve konumuyla ilgili farklılıklar nedeniyle onlarca yıl tartışıldı. Kabinin uzunluğu 1,2 metre, derinliği 2,5 metre ve yüksekliği 3 metreydi. Bu boyutlar, insanları gizli Türk operatörü rolüne aday olabilecek en muhtemel adayların kısa boylu insanlar ve çocuklar olduğu yönünde spekülasyon yapmaya teşvik ediyordu. Makine insan davranışına ve biraz eski moda büyüye dayansa da, ikna edici derecede mekanik doğası hem merak hem de endişe kaynağıydı.

NAPOLYON'U, FRANKLİN'İ BİLE YENDİ

Kempelen 1804'te Viyana'da öldükten sonra otomat birkaç kez el değiştirdi. Son olarak Beethoven'ın yakın arkadaşı Johann Maelzel adlı bir makine mühendisinin eline geçti. 1809'da Napolyon Bonapart'ı yenen Mekanik Türk, satranç zaferlerine Fransa ve İngiltere'de devam ederek en büyük ününü bu dönemde kazandı. Benjamin Franklin, yenildiği Mekanik Türk'te bir hile olduğundan şüphelendiyse de bunu kendi zamanında doğrulayamamıştı.

1820'lerde Maelzel makineyi, Amerika Birleşik Devletleri'nin kuzeydoğusunda son bir geziye çıkardı. Bu sırada Edgar Allan Poe makineye ilgi duydu ve oyun sırasında gerçekleştiğini varsaydığı insan destekli operasyonlar üzerine kendi incelemesini yazdı. Ancak Türk'e duyulan heyecan azalıyordu. 1850'lerde Küba'ya yapılan Türk turu sırasında Maelzel'in hayatını kaybetmesiyle makine Philadelphia'daki Çin Müzesi'nde unutuldu. 1854'te çıkan bir yangında ise tamamen yok olmuştu. Onunla ilgili öne sürülen spekülasyonlar da onunla birlikte kül oldu.

Tarih boyunca 15 satranç uzmanı ve ustası Mekanik Türk'le karşılaştı, hakkında birçok kitap ve makale yazıldı. Fakat hiçbiri Mekanik Türk'ün sırrını tam olarak ortaya koyamadı. Ancak sonrasında yürütülen çalışmalar sonunda makinenin içi, seyirciye gösterildikten sonra satranç ustasının kutunun içine girdiği anlaşıldı. Mum ışığında iki büklüm bir şekilde hem karşısındaki oyuncunun yaptığı hamleleri takip edebiliyor hem de otomatı yönetip karşı hamleleri yaptırabiliyordu.

Türk'ün çalışma şekli

İSMİ NEDEN TÜRKTÜ?

Mekanik Türk'ün sırrı, mekanizmanın bulunduğu kabinin içindeki bölümlerin katlanabilir olmasına ve mekanizmanın önden görüldüğü gibi kabinin tamamını kaplamamasında yatıyordu. Kabin içinde, operatörün oyunu takip etmesine yardım eden ikinci bir satranç tahtası daha vardı. İlk yapımından 1787 yılına kadar Mekanik Türk'ün içinde oyunu kimin oynadığı öğrenilemedi.

Peki dönemini kasıp kavuran bu makineye neden Türk adı verilmişti? Rivayetlerden biri Karagöz ve Hacivat oyunlarının Avrupa'da beğenilmesi ve Türk kültürüne olan ilgiden kaynaklandığını söylüyor. Diğer bir rivayete göre ise Avrupa'nın büyük bölümünün Türk akınları sebebiyle uzun süre Türk egemenliği altında yaşaması nedeniyle Avrupa'daki ünlü isimlere satranç masasında Türkleri yenme zevki yaşatılmasıydı.

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.