Müzik benim yolculuğum
Dağıstan doğumlu İsrailli müzisyen Mark Eliyahu, bu akşam Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda müzikseverlerle buluşacak. Konser öncesi Eliyahu ile kamança ve müziği üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
İhsan Dindar - milliyet.com.tr
Daha önceleri keman çalarken kamançayı duyunca bu enstrümana yönelmişsiniz. Bu müzik aleti sizi ne şekilde etkiledi?
Kemençeyi ilk kez duyduğumda hayatımı değiştirdim. O zamanlar 16 yaşındaydım, ruhumun sesi olduğunu hissettim ve daha sonra büyük babamın Dağıstan'da ünlü bir kamança oyuncusu olduğunu öğrendim. Bu keşfi takiben, Azerbaycan'a gittim ve kamançayı çalmayı öğreten, Adalat Vezirov'un yanında kaldım ve ona derinden bağlı hale geldim. O zamanlar, 1990'larda kamancha sönüyordu – enstrumanla ilgilenen çok az isim vardı ve enstrümanla dünyaya yeni bir şey getireceğimi hissettim. Kamançanın sonsuz ve iyileştirici bir sese sahip olduğunu hissettim. Mutlaka ana akım haline getirilmeli.
Kafkasya doğumlu bir müzisyensiniz. Eğitiminizi Azerbaycan’da aldınız. Bu coğrafyanın müziğiniz üzerindeki etkisini nasıl tanımlarsınız?
Dağıstan'daki müziklerin yanı sıra burada konuşulan Farsça, Türkçe, Kürtçe ve Arapça gibi diller de küreyi birleştiriyor. Köklerimi bu kültürlerde buluyorum. Aynı zamanda çocukluğumda klasik bir Avrupa müzik eğitimi aldım ve her zaman pop müzik, elektronik müzik gibi türleri de dinledim. Afrika'dan Çin'e ve Brezilya'ya. Benim yarattığım müzik, makamın köklerinden kaynaklandığını söyleyebiliriz ama aynı zamanda dünyayı dolaşır ve her şeyden etkilenir.
Tüm albümleriniz bir yolculuğa dayanıyor? Buna katılır mısınız? Yol sizin için ne anlam ifade ediyor?
Teşekkür ederim. Hayat bir yolculuktur. Çocukluğumdan beri, birçok ev, şehir ve ülkeden geçtik. Zamanla anladım ki yollar benim evim ve müzik benim yolculuğum.
Babanızla pek çok ortak çalışmaya imza attınız. Onunla ortak işler yapmak, aynı sahneyi paylaşmak nasıl bir his?
Bu, benim için büyük bir onurdur. Çünkü büyük bir dostluğu paylaştığım babam aynı zamanda da benim birincil öğretmenim ve ilham kaynağımdır. Konserlerde yanımda olması ve dünyayı dolaşıp birlikte çalmaktan büyük zevk alıyorum.
İsrail, dünyanın farklı yerlerinde göç alan bir ülke. Böyle olunca da ortaya müzikal bir birikim çıkıyor. Ülkede sizin müziğinize tepkiler ne yönde?
Yaklaşık 20 yıl önce, başta Rusya ve Polonya olmak üzere İsrail’de sadece Batı müziği vardı ve Doğu’ya ait müzikler biraz küçümsenirdi. Bu yüzden Arap ve Asya ülkelerinden göç eden tüm müzisyenler geleneklerini terk. Doğu köklerinin insanların kalplerinde mevcut olduğunu ve içlerinde yandığını biliyordum. Pop şarkılarını yazmaya ve üretmeye ve onlara Doğu'dan gelen enstrümanların sesini ve makama dayanan motifleri dahil etmeye karar verdim. En ünlü şarkıcılarla müzikal anlamda işbirliği yaptım ve bugün, bu tür, İsrail müziğinin vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş durumda.
Mahmut Orhan, Journey isimli şarkınızı bir remix düzenlemesi yapmıştı. Benzeri çalışmaları tekrar görecek miyiz?
Yakında benzeri çalışmalar gelecek.
Kamançanın yanına en çok yakıştırdığınız enstrüman nedir?
Kesinlikle, kamançanın kardeşi olan tar.
Burada çok sevilen bir müzisyensiniz. İstanbul hakkındaki izlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?
Tatlar, kokular ve sesler yüzünden burası bana kendimi eve dönmüşüm gibi hissettiriyor. Beni çocukluğuma geri götürüyor. Ve tabii ki dünyanın en iyisi olan Türkiye’deki izleyiciler de bana kendimi evimde hissettiriyor.
ihsan.dindar@milliyet.com.tr