SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Kapı arkasındaki sır ne? 1-2 tanesi dışında hepsi kilitli, girebilenlerin sayısı sınırlı

361 kapısından ‘sırlarla’ dolu olan bir tanesine sahip Ayasofya düşünüldüğünde, başta müzeler olmak üzere pek çok tarihi yapıdaki kapalı kapıları görüp de merak etmeyen yoktur. Peki, kilitli olan ve neredeyse kapandığı günden beri birkaç kişi dışında kimseye açılmayan bu kapıların arkasında ne var? Sanat Tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz anlattı.

|

Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Dünya üzerindeki hiçbir tarihi yer, belki de 361 kapısı olan Ayasofya kadar dikkat çekmeyebilir. Çünkü onun kapalı olan kapısı henüz bulunabilmiş değil. Ancak bazı kapılarının tılsımlı olduğuna inanılan ya da kapısına kilit vurulan Ayasofya’nın yanında pek çok cami, müze ve tarihi yer de ziyarete kapalı. Bir kısmı açık olduğu halde bazı bölümlerinde ‘Ziyarete kapalıdır’ yazısı asılı olan müzeler bulunuyor. Kapalı kapılar denince insan zihninde, arkasında sırlı bir dünya saklayan ve türlü gizemlerle dolu bir tarih yolculuğu canlanabilir. Merak uyandıran ve arkasında birkaç kişi dışında, kimsenin ne olduğunu bilmediği bu tarihi kapıların kilitli olmasının elbet bir sebebi var. Kimilerine göre içeride bir şeyler gizleniyor kimilerine göre de açılmasını bekledikleri kapıların ardında tadilat yapılıyor. Tüm bu varsayımların yanında aslında sadece birkaç kişinin görebildiği tek bir gerçek var. Sanat Tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz anlattı.


KİLİDİN ARKASINDAKİ GERÇEK

Devasa ahşap, mermer kapılar adeta tarih kokan müzelere açılıyor. Ancak gezdiği tarihi yapılarda kapalı kapıları görenleriaklında canlanan ilk soru ‘Gizli bir şeyler mi var’ oluyor. Yetkililer dışında kimsenin giremediği ve müzelerin, arkasında ne olduğu bilinmediği halde bile en çok merak edilen ve etkileyen yerlerinde ne var? 

"Müzeler toplumların, ülkelerin geçmişi, kültürü, sanatı gibi kavramları temsil eden objeleri koruyan geleceğe aktarmaya çalışan kurumlardır. Aslında müzeler bir yönüyle eğitim kurumlarıdır. Sahip oldukları koleksiyonları belli bir çerçeve içerisinde ziyaretçilerine sunarlar. Bu nedenle bazı eserler depolarda korunur. Depolar ve sergi hazırlığı yapılan salonlar, sergi düzeni kısmen ya da tamamen değiştirilen mekânlar ziyarete kapalı olur. Bazı durumlarda serginin ve eserlerin yoğunluktan zarar görmemeleri seçilen günler ya da dönemler salonların bazıları kapalı olabilir. Bu tüm dünya müzelerinde olan uygulamalardır. Ancak bazen müzeler personel eksikliği, güvenlik sorunları gibi konular nedeniyle de bazı bölümlerini kapatırlar. Bizde bazı müze ve anıt yapılardaki bazı bölümler ise bir düzenleme yapılmadığı için asla ziyaret edilemezler." – Hayri Fehmi Yılmaz


İÇERİ GİREBİLEN BİRKAÇ KİŞİ VAR

‘Personel harici giremez’, ‘Ziyarete kapalıdır’ gibi ifadeler olan tabelalar, pek çok kişinin bilmediği bir şeyi öğrenmeye olan merakını cezbetmiştir. Hele ki bu kilitli kapılar yüzlerce yıl önce inşa edilmiş, anı ve hikâyelerle dolu tarihi yerlerdeyse merak katlanıyor.  Hassas işlemelerin ve mimari dokunuşların eseri olan yerler, korunmak için kapalı tutuluyor. Bunun sebebi bazen sadece restorasyon da olabiliyor. Örneğin Sultan II. Abdülhamid’in devleti 33 yıl boyunca yönettiği Yıldız Sarayı restorasyon çalışmaları dolayısıyla 6 yıl kapalı kalmıştı. Sanat Tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz o kilitli kapıların ardında ne olduğunu kimlerin bildiğini açıkladı. Yılmaz, oralarında ziyarete açılması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi:

“Elbette müzenin uzmanları, görevlileri, restoratörler, izin almaları halinde araştırmacılar bu mekânları ve eserleri ziyaret edebilir. Ancak son yıllarda depo müze gibi uygulamalarla depolardaki eserler de ziyarete açılabiliyor. Aslında gerekli güvenlik önlemleri alınıp bu mekânlar da belli şartlarda ziyaret edilebilmeliler.”


SAYILARI AZ DEĞİL, LİSTEDE CAMİ DE VAR

Ziyarete kapalı olan ve kilitli kapıları ardında ne olduğu bilinmeyen tek yer müzelerin bazı odaları da değil. Dünya genelinde pek çok kapalı tarihi alan bulunuyor olsa da Türkiye’de bazı noktalar dikkat çekiyor. Hayri Fehmi Yılmaz’a göre “Camilerdeki hünkâr kasırları gibi bazı bölümler hiçbir zaman ziyaret edilemez. Bir iki örnek dışında (Yeni Cami Hünkâr Kasrı ziyarete açıktır) hepsi kapalıdır.” Ancak kapalı duran yerlerde de görülmeye değer bir şeylerin olmadığı söylenemez. Kapının arkasında hiçbir eşya bile olmasa, yapının tarihi dokusu görülmeye değer olabilir. Yılmaz bu konuyla ilgili sözlerinde ‘neden’ sorusunun yanıtını şöyle verdi: “Hemen her zaman kapalı yerlerde görülmeye değer şeyler vardır. Anıt eserlerde bazı mekânlar ziyarete uygun değildir. Bu nedenle kapalı tutulurlar. Güvenlik ya da personel yetersizliği nedenleriyşe kapalı olanlar da vardır. Bazı kurum veya kuruluşlara tahsis edilen yapılar ziyarete kapanır. Müzelerde de depo gibi alanlar kapalıdır.Hayri Fehmi Yılmaz müzelerdeki ‘ilgisizlik ve takipsizliğin bir sonucu’ olan sorunu da açıklayarak sözlerini şöyle noktaladı.

"Ülkemizde birçok kurum ve kuruluş kendilerine tahsis edilen kültür varlıklarını ziyarete kapatır. Bu anlamda İstanbul’da onlarca anıt eser ziyarete kapalı. Çok sayıda medrese, imaret, tekke hiç ziyaret edilemezler. Bu kurumlara ziyaret için bir düzenleme yapmak istenmiyor. Dolayısıyla sayısı hiç de az olmayan kültür varlığı dernekler, vakıflar, eğitim kurumları elinde kapalı mekânlar olarak kalıyor. Müzelerde de depolarda kalan önemli eserler için projeler geliştirilemiyor. Yeni sergiler hazırlanmadığı için senelerce aynı teşhirle müze devam ediyor. Bazı eserlerin kısa süreli sergilerle ziyaretçilere sunulması önemli olabilir. Bu ziyaretçilerin artmasına da katkı sağlayacaktır. En büyük sorun, ilgisizlik ve takipsizliktir. Bu konularda birçok proje geliştirilebilir. Kurumları yönetenler ve uzmanlar sergileme konusunda teşvik edilmeli."


AYASOFYA'NIN 'KAPALI KAPI' EFSANESİ

Ayasofya’nın kapıları 1453’teki fetihten sonra Türkler tarafından açılmadan önce, rahiplerden biri Müslümanların eline geçmemesi için vaaz kürsüsünde duran ve içinde Hz.İsa'nın kanının sunulduğuna inanılan kutsal çanağı almıştı. Çanağı korumak isteyen rahip, rivayete göre bir meleğin gelip kendisine yol göstermesiyle bir kapıdan geçip gözden kaybolmuştu. Ancak rahibin arkasından kapanan kapı bir daha hiç bulunamadı. Efsaneye göre o rahip o gün orada başlayan ayini tamamlamak için Tanrı'nın kendisini yeniden uyandıracağı günü, götürüldüğü kapının arkasında bekliyor. Bugünlerde yeniden cami olan Ayasofya’nın bir gizemi daha var. Başrolde ise yine kapılar!

Ayasofya'nın toplamda 361 kapısının 101’i büyük kapılardan oluşuyor ve pek çok kişi o kapıların tılsımlı olduğuna inanıyor. Bu kapılar ne zaman sayılsa fazladan bir kapı daha ortaya çıktığı söyleniyor. Müslümanlar tarafından inanılan bir efsaneye göre ise bir gece 4 büyük melekten biri olan Cebrail gelerek, Hz. Muhammed’i miraca davet eder. Cebrail ile Hz. Muhammed gök tabakalarını ve cennet katlarını gezip dolaşırken Firdevs cenneti makamına da girdiklerinde, içerisinde altın ve gümüş lülelerden oluşmuş, havuzunda devamlı Kevser suyu akan ve camiye benzeyen bir yer görürler. Girenlerin bir daha çıkmak istemedikleri anlatılan bu yer için Hz. Muhammed, “Ey kardeşim Cebrail! Bu güzel ve süslü makam neresidir?” diye sorar. Cebrail ise şu cevabı verir: “Ya Muhammed! Ümmetin için Allah teâlâ o makamı oluşturmuştur. Burası Camiü’l-Kübra'dır (Büyük Cami). Bu makamın benzeri dünyada üç tarafı deniz, bir tarafı da kara ile çevrili 'Kostantiniye' şehrindedir. Bu şehirde 'Sofiya”'adlı güzel bir ibadethane ve yüce bir makam vardır. Bunun adına da Camiü’s- Suğra'dır (Küçük Cami). Burada gördüğün yüce makamın dünyadaki timsalidir. Senin ümmetine onun içinde ibadet etmek nasip olacaktır."

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.