Kanserin tedavisinde grup terapisi önemli!
Kanser hastaları hastalıkla birlikte endişe, korku, karamsarlık gibi olumsuz duygulara kapılmaktalar.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi Feneryolu Polikliniği’nden Yrd. Doç.Dr. Barış Önen Ünsalver, kanser hastalarının, hastalıkla birlikte endişe, korku, kaygı, suçluluk, karamsarlık gibi olumsuz duygulara kapıldıklarını, bunların da psikiyatrik hastalıklara zemin hazırladığını söyledi.
Ünsalver, kanserin psikiyatrik hastalıkları tetiklediğini belirterek, bunun tedaviyi de olumsuz etkilediğine dikkat çekti. Ünsalver bu durumlarda grup terapilerinin çok önemli olduğunun da altını çizdi.
Kanserli hastalarda psikiyatrik hastalıkların yüksek oranda görüldüğünü kaydeden Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, kanser tanısının daha duyulmasıyla birlikte kişide huzursuzluk oluşturarak karamsarlığı beraberinde getirdiğini söyledi.
Yrd. Doç. Dr. Ünsalver, şöyle konuştu:
“Kanser, acı çekmek, bedenin şekil değiştirmesi, hayat kalitesinin bozulması ve beklenen yaşam süresinin kısalmasıyla ilişkilendirilir. Cerrahi müdahaleler dış görünüşte değişikliklere neden olacaktır.
Kemoterapi ve radyoterapi de hem dış görünüşü değiştirecek hem de özellikle kemoterapi uygulamaları sırasında bulantı, kusma, saç dökülmesi ve yorgunluk gibi yan etkilerin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Hastalık doğası gereği psikiyatrik hastalıklara zemin hazırlar.
Hastalar bu tanıyı yakınlarıyla rahatça konuşmakta bile güçlük çekerler. Özellikle genç hastalarda beklenen yaşam süresinin kısalmış olmasını kabullenmek güçtür.
Kanserin tekrar etmesi korkusu ya da çocuklarının büyüdüğünü görecek kadar yaşayamamak korkusu olabilir. Hastalığın tekrar etmesi, ağrılı bir seyirle ilişkilidir ve artık tablonun düzelmeyeceği düşüncesini tetikleyebilir.”
Kanserde suçlu benim
Yaşam tarzlarıyla ilgili kanser tiplerinde kişinin kendisini suçlayabildiğini kaydeden Ünsalver, özellikle akciğer kanseri gibi kanser türlerinde kişinin vicdan azabı çekebildiğini söyledi.
Ünsalver, şöyle dedi:
“Sigara içmenin akciğer ve mesane kanseriyle ilişkisi iyi bilinir. Yoğun alkol tüketimi ağız içi ve yemek borusu kanserleri, karaciğer kanseri ve barsak kanseriyle ilişkilidir. Cinsel yolla bulaşan human papilloma virus ise kadınlarda rahim ağzı kanserinin en önemli nedenlerindendir.
Bu kanserlerden birine yakalananlar hastalıklarına kendilerinin yol açtığını düşünerek yoğun suçluluk duyabilirler.
Hastalığı getirdiğine inandıkları davranış örüntüsü nedeniyle yoğun vicdan azabı duyarlar. Bazen yaşam tarzının kanserle doğrudan ilişkisi kurulamasa da bazı hastalar kanserden kendilerini sorumlu tutarlar. Hastalığı karakter bozukluğu ya da stresle başa çıkamamaya bağlayabilirler.
Tedavinin etkileri de psikiyatrik hastalıklara zemin hazırlayabilir. Tedavi hiç de kolay değildir.
Örneğin meme kanseri tedavisinde memenin tamamen alınması kadınsılık hissini zedeleyebilir. Cinsel çekiciliğin azalacağından ve eşlerinin kendilerini reddedeceğinden korkabilirler. Meme kanseri ameliyatından sonra oluşan başka bir sıkıntı da koldaki lenf bezlerinin şişmesine bağlı görüntüdeki bozulmadır.
Erkeklerde prostat kanseri ameliyatı sonrası bazen idrar kaçırma ortaya çıkabilir ki bu kişinin sosyal hayatını kısıtlayabilir. Barsak kanserlerinin cerrahi tedavisi sonrasında karın bölgesine kolostomi için stoma denilen bir torba takılır, kişinin dışkısı bu torbada birikir.
Bu durumda değişen beden görünümünü kabul etmek güçtür. Bu kişiler kendilerini pis hissedebilirler, torbanın delinip dışkının sızmasından ya da insanların koku alacağından korkabilirler. Bu tür korkular kişinin kendine olan güvenini sarsar ve sosyal hayatı kısıtlar. Stoma cinsel hayat açısından da güçlük yaratır.”
Kemoterapi kaygıya, MR agorafobiye neden olabilir!
Kemoterapi sırasında görülen bulantı ve kusmanın kişide, yoğun kaygıya neden olabileceğini de vurgulayan, Ünsalver, şöyle devam etti:
“Kanserli, bazen şartlı fobik kaygı ve tedaviye geldiğinde yaşayacağı sıkıntıyı düşünüp tedaviyi bırakmayı düşünebilir. Bazen kemoterapide kullanılan ilaçlar depresyon, deliryum ya da maniye de neden olabilir. Radyoterapi kemoterapiden daha iyi tolere edilir, ancak çok yorgunluk yapar. Bu tedavilerin üreme organları üstündeki etkisi doğurganlığı da etkileyebilir.
Kanser teşhisinden önce psikiyatrik hastalığı olanlarda psikiyatrik hastalık tekrar edebilir, ya da alevlenebilir.
Psikiyatrik hastalığın yetersiz tedavisi bağışıklık sistemini ve dolayısıyla kanser seyrini olumsuz etkileyebilir. Uyum sorunları tedavinin başında görülür.
Bazen MR ya da radyoterapi makinelerine girmek agarofobiye bağlı güç olabilir ya da bu tetkik ve tedavi sırasında agarofobi gelişebilir ve sonuçta hastanın tedaviyi reddetmesi noktasına gelinebilir. Özellikle kötü seyirli bir kanser türünün tanısının yeni koyulduğu aşamada intihar riski yüksektir. Kanser tanısı sonrası intiharların % 40'ı ilk 1 yıl içerisinde olur.”
Grup terapileri önemli
Kanserli hastaların haftalık grup terapileri paylaşım grupları gibi organizasyonlarla kendilerini yalnız hissetmesinin engellenebileceğini de kaydeden Ünsalver, kişilerin hastalıkları konusunda birbirlerine destek olabileceklerini de belirtti. Ünsalver, kanserde ve diğer birçok hastalıkta kaygıyı arttıran en önemli nedenin bilgi eksikliği olduğunu vurguladı.
Ünsalver şöyle dedi:
“Tanıyı hastadan gizleme eğilimi faydadan çok zarar verir.
Zaten birçok hasta durumunu tahmin eder. Kimisi bu nedenle aile tarafından dışlanmış, otoritesini kaybetmiş gibi hissedebilir. Kendi hayatının kontrolünü kaybettiği ve artık başkalarına bağımlı olduğunu düşünüp tedaviye direnç gösterebilir. Anlaşılmadığını ve yalnız kaldığını hissedebilir. Bilmek insana güç verir.
Doktor, hastalığın seyri ve tedavi süreci hakkında yeterli bilgi verdiğinde hastanın tedaviye uyumu da daha kolay olacaktır.”