Kadın araştırmaları
İnsan sosyalleşmek ister, çünkü sosyal varlıktır. İnsanoğlu kendi bireyselliğini toplumda bir saygınlık, bir statü ya da değer olarak görmek ister. Türkiye toplumunun yapısı, eğitim düzeyi, medeni durumu, yaşı, cinsiyetler arası durumu, kadınların topluma etkisi, kadınların sosyal hayata katılımına etki eden durumlarını oluşturur. Bu bağlamda aslında kadın önce kendi benliğine değer vermeli yoksa değer verilmediği gibi kadını ‘’değersiz’’ hissettiren bazı durumların içine düştüğünü maalesef görürüz. Mesela şiddet…Fiziksel şiddet, duygusal şiddet, psikolojik şiddet ve toplumsal şiddet.
Nigar ÇİÇEK
Kadın ve şiddet
Kadına yönelik şiddetle mücadele hareketi ortaya çıktığı 1980’li yıllardan bu yana çeşitli stratejiler denenmiş, sonuç itibarıyla kısmen başarılı olmuştur. Şiddetle mücadele alanında yasal değişiklikler ve devlet girişimlerinin yanı sıra bu konuda toplumsal farkındalık artmıştır. Bundan sonra geriye kalan, benimsenen yasaların uygulanması, devlet girişimlerinin sürdürülmesi, devlet girişimlerinin yanı sıra kadın edimselliğinin de yok edilmemesi ve kadınların sivil girişimlerinin ve eylemlerinin de devam edecek ortama kavuşması, artan toplumsal farkındalığın topyekün bir şiddet karşıtı duruşa dönüşmesidir. Yani insan olarak yaşadığımız bu çağda şiddetin hiçbir türünü normalleştirmemeliyiz.
Normalleştiren düzeni değiştirici planlamalar ve eylemler yapmalıyız. Mesela Türkiye’de kadınların hala çözülememiş pek çok sorunu vardır. Kadının iş bulma güçlüğünün ortadan kalkmaması, kadının ev işi sorumluluklarının erkekle paylaşmaması gibi durumlar başlı başına var olacak toplumsal bir sorunun yapı taşlarıdır. Mesela ‘’bilim adamı’’ ifadesi yanlıştır aslında… Ama neden böyle kullanılmış ve hala da böyle olmaya devam ediyor? Bunu incelediğimizde edison ampulü buldu, Mozart besteler yazdı ama bakılınca acaba o çağda kadınlara da aynı haklar verildi de acaba kadınlar mı başarısız oldu yada erkeklere oranla daha az başarı sağladılar ? Tabii ki değil…
Son yıllarda kadına verilen imkan ve koşullar eşit olmasa bile (eskiye oranla daha iyi durumda) görülüyor ki kadına koşullar sağlanınca çok başarılı bir hekim, çok dikkatli muhasebeci, çok iyi yönetici… gibi alanları haklarıyla doldurduğunu görüyoruz. Çünkü imkan var çünkü fırsat var. Dolasıyla eskiden ‘’bilim adamı ‘’ şimdi bilim insanının söylem fazlalığı da bundan ötürüdür. Çünkü biz biliyoruz ki kullanılan kelimeler zihnimizde bir sembole dönüşüyor ve bu sembol bizim o ifadeye karşı kazandığımız bir anlam oluveriyor... Mesela başkan deyince ‘’erkek’’ cinsiyetinin gelmesi gibi.. Bu bizim geleneksel çaptaki geçmişimizden gelen bir durumdur aslında.
Kadın ve dişilik
Kadın vücudu gereği estetik bir varlıktır. Bu estetiğimizi bütünsel anlamda bir çiçek büyütürken, bir şeyler üretirken, spor yaparken kullanırsak faydamıza olur. Ancak bunun reklamlarla sömürülmesi maalesef kadınlığa yapılan en yersiz ve sevimsiz durumdur. Dişilikten kadınlığa geçen basamaklı bir yol vardır. Dişilik noktasında kalan kadın çok yetersizdir ve çok hoş olmayan bir sona yaklaşmış demektir. Yani sadece dişiliğiyle değil ilimiyle, şahsiyetiyle, bilgisiyle… tamamlarsa gerçekten hem kendini kadınlığın yüce basamağına çıkarır hem de çok yönlü yaşar.
Mesela kadın dediğimizde ne anlıyoruz? Herkesin algı, tepki, etki ve zihinsel süreçleri birbirinden farklıdır ama toplum norm ve gelenekleri aynıdır. Mesela doğduktan sonra cinsiyetle ilgili kavramların anlaşılması ve uygulanması çok ama çok farklılık oluşturur. Kiminin erkek çocuğu babası gibi tıraş olur gibi davranışı rol model alırken kimi oyuncaklarındaki bütün kadınların her yerini koparıyor çünkü öyle görmüş, çünkü öyle olmasının normal olduğunu düşünüyor. Çünkü o daha çocuk öğrendiği ve ilk topluluğu ailesi… Kendi anne babası… İlk öğrenmeler, ilk deneyimler ve ilk sosyal normu sorgulamadan kabul ettiği yer de tam olarak burada başlıyor…