Göz kapağı estetiği hangi durumlarda uygulanır?
Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Kemal Türkyılmaz, göz kapağı estetiği hakkında merak edilenleri sizler için anlattı.
Oküloplasti (göz kapağı estetiği)
İlerleyen yaşla birlikte cildimizde kırışıklıklar artar, hacim ve yoğunluk kaybıyla birlikte sarkmalar ortaya çıkar.
Kırışıklıklar genellikle ilk önce gözlerin kenarlarında ince çizgiler şeklinde hissedilir. Gülüşümüzle birlikte kırışıklıklar belirginleşir ve sonrasında klasik kazayağı görünümünü alır. Benzer kırışıklıklar alın bölgesinde ve kaş arasında da oluşur.
Cildin hacim ve yoğunluk kaybı yaşaması ise incelmesine ve gerginliğini kaybederek sarkmasına neden olur. Bu durum cilt altı bağ dokularının da zayıflamasıyla birleşince yüzün ifadesinde değişikliğe neden olacak sarkmalar ve torbalanmalar ortaya çıkar.
Yaşlanmayla birlikte en belirgin değişim gözler ve göz çevresinde hissedilir. Üst göz kapağı üzerindeki sarkmalar yorgun ve bitkin bir görünüme neden olurken, alt kapaktaki torbalanmalar ve torbaların etrafında oluşan çukurlar çehremizde hastaymışız gibi bir ifadeye neden olur.
Ortaya çıkan kırışıklıklar ve cilt değişiklikleri dermo-kozmetik çözümlerle (ilaç ve dolgu maddesi enjeksiyonları, PRP, lazer gibi) bir seviyeye kadar düzeltilebilir. Kaş ve Kapaklardaki sarkmaların yoğun olduğu, alt kapak torbalanmaları ile birlikte orta yüzün sarkmaya başladığı durumlarda ise kozmetik ve fonksiyonel göz estetiği ameliyatları uygulanır.
Üst göz kapağı estetiği (blefaroplasti)
Yaşımız ilerledikçe üst göz kapakları üzerindeki cilt gevşer ve sarkarak göz kapağının üzerini örter. Kimi zaman kapak çizgisi dahi görülmez olur. Bu durumun tıbbi adı “dermatoşalazis’tir”. Göz kapağı düşüklüğünden (ptozis) farklı olmakla beraber bazen her iki durum birlikte görülebilir.
Üst göz kapaklarının sarkması, yüzümüzde yorgun ve bitkin bir ifadeye neden olur. Hastalar genellikle göz kapaklarının ağırlaştığından, olduğundan yaşlı görünmekten ve kapaklara makyaj yapamamaktan şikayet ederler. Üst göz kapak cildindeki sarkma, hem erkek hem de kadınlar için daha yaşlı ve bitkin bir görünüme neden olur. Gözler eskisine göre daha küçülmüş gibidir. Kapak üzerindeki cildin sarkması özellikle kenarlarda yoğunlaşarak görmeyi ve görme alanımızı da etkileyebilir.
Ne zaman üst göz kapağı estetiği (blefaroplasti - kapak kaldırma) ameliyatı düşünmeliyiz?
•Kaşın altından göz kapağına doğru sarkan cilt tabakası kapak çizginizi görünmez hale getirdiyse
•Kapağın üzerindeki cilt dokusu özellikle dış kenarlarda bir tente gibi sarkarak üst ve yan görme alanınızı fonksiyonel olarak kısıtlıyorsa
•Pofuduk bir şekilde kapağınızın üzerine doğru sarkan cilt tabakası sizi hissettiğinizden yaşlı, yorgun veya hastaymış gibi gösteriyorsa
•Üst göz kapağının görünür yüzeyi sarkan cilt tabakası nedeniyle iyice azaldıysa ve makyaj yapmakta zorlanıyorsanız (far sürecek kapak kalmamışsa)
•Sarkan göz kapağını kaldırmak ve daha iyi görmek - görünmek için sürekli kaşlarınızı kaldırıyorsanız ve bu nedenle alnınızdaki kırışıklıklar derinleşmeye başladıysa
siz de üst göz kapağı estetiği (blefaroplasti) cerrahisi için uygun bir aday olabilirsiniz.
Üst göz kapağı blefaroplasti operasyonu sonrasında daha genç ve dinamik bir görünüme kavuşabilirsiniz.
Üst göz kapağına yapılacak cerrahi müdahale genellikle lokal anestezi ile yapılır. Kesi yeri doğal kapak çizginiz olduğu için ameliyattan sonra herhangi bir iz kalmaz. Ameliyattan sonra 1-2 hafta kadar kapaklarda ödem ve morluk oluşabilir. Kaş ve kapak düşüklüğü (ptozis) varsa birlikte tedavi edilebilir.
Daha çok görüş ve görme alanı şikayetleriyle başvuran hastalar için “fonksiyonel blefaroplasti” tekniği uygulanmalı, estetik kaygılar içinse göz kapağı fonksiyonlarını etkilemeyecek “kozmetik blefaroplasti” cerrahisi planlanmalıdır. Kozmetik blefaroplastide amaç hastanın bakışlarındaki ifadeyi gençleştirmek ve tazelemek olmalıdır. Cerrahi planlama yaparken cinsiyet, cilt rengi ve etnik özelliklere dikkat edilmelidir.
Üst göz kapağı estetiği ameliyatı öncesinde; göz kuruluğu, kirpik iltihabı (blefarit), kornea epitel düzensizliği gibi sorunlar biyomikroskopik göz muayenesiyle tespit ve tedavi edilmelidir. Detaylı bir göz muayenesi ve göz etrafı dokulara saygılı mikrocerrahi tekniklerle kapak asimetrisi, kapaklarda dışa ve içe dönme ve gözyaşı bezi hasarı gibi komplikasyonlardan korunmak mümkündür.
Alt Göz Kapağı Estetiği (Blefaroplasti – Göz Altı Torbaları ameliyatı)
Göz küresi “orbita” ismi verilen kemik bir yuva içerisinde bulunur. Göz küresini bu kemik yapıdan ayırarak güvenli bir şekilde kalmasını ve rahat hareket etmesini ise etrafındaki bağ dokusu ve birbirinden bağımsız yağ yastıkları sağlar.
Yaşımız ilerlediğinde, kimi zaman ise sadece genetik yatkınlık nedeniyle daha erken yaşlarda bağ dokusu zayıflar ve yağ yastıkları öne ve aşağı doğru kayar. Bu durum gözümüzün altında torbalanmalara ve torbaları sınırlayan, elmacık kemiğinin hemen üzerindeki bölgede kavisli bir oluk görünümüne neden olur.
Bu bölgedeki cilt kırışıklıkları ve oluşan çukurluklar için lazer, dolgu uygulamaları ve PRP gibi derma-kozmetik yaklaşımlar ilk etapta daha genç ve dinamik bir görüntüye sahip olmanıza yardımcı olur. Medikal girişimlerin yetersiz kaldığı durumlarda alt göz kapağı ve orta yüz bölgesine yapılacak fonksiyonel ve kozmetik ameliyatlar tazelenmiş ve daha genç bir görünüme kavuşmanızı sağlayabilir.
Alt göz kapağı estetik ameliyatı “transkonjonktival” teknikle kapağın iç kısmından cilt kesisi olmadan yapılmaktadır. Ameliyatla gevşemiş bağ dokuları onarılır ve torbalanmaya neden olan yağ yastıkları yeniden şekillendirilerek sabitlenir.
Transkonjonktival tekniği hakkında da konuşan Doç. Dr. Kemal Türkyılmaz, “Transkonjonktival” teknik, ciltte yara izi bırakmaması ve hızlı bir iyileşme süreci sağlaması nedeniyle hastalar tarafından çok sevilmektedir. Bu teknikle yapılacak cerrahi öncesi alt kapak fonksiyonları ve konjonktiva – tars anatomisi biyomikroskopik göz muayenesi ile dikkatlice değerlendirilmelidir. Kesi yeri alt kapak içerisinde ve göz küresinin hemen komşuluğunda olması nedeniyle mikro cerrahi teknikler kullanılması, cerrahi sonrası gelişebilecek komplikasyonların gelişme riskini en aza indirir.”