Op.Dr.Oygar Aytekin, konuyla ilişkin olarak yaptığı açıklamada, “Hamilelik, doğum ve nihayetinde çocuk sahibi olmak, bir çok çiftin hayatında, anlatılması imkansız bir mutluluktur. Hem yeni anne hem de yeni baba, dünyanın en mutlu insanlarıdır... Fakat mutluluk sebebi olan bu sürecin, bir de üzücü tarafı, madalyonun diğer yüzü vardır. Bu “diğer taraf” anneyi doğrudan, babayı da dolaylı yoldan etkiler. Hamilelik sırasında genişleyen karın derisi, belki ilk doğumdan sonra eski halini alır ve bazen o kadının anne olduğuna inanmamız oldukça zorlaşır, ancak birçok kadında karın, eski halini alamaz ve sarkarak, anne olma sevincinin üzerine bir kara bulut gibi çöker. Aynı sıkıntı, günümüzde aşırı kilolarından kurtulmayı başaran bayanlar ile birlikte erkeklerde de oldukça sık ortaya çıkmaktadır. Sorun, derinin genişlemesi ve eski haline gelememesinden başka, karın ön duvarının önemli bir bileşeni olan, orta çizginin her iki yanında birer adet bulunan ve iman tahtasının alt ucu ile pubis arasında uzanan rektus kaslarının gevşemesi ve esnemesidir. Bu iki kas demeti gevşer ve kesitsel çapları genişler. Diğer yandan bu iki demet arasındaki mesafe de genişler ve “diastaz” dediğimiz durum ortaya çıkar. Sonuç olarak karın ön duvarı genişlemiş ve zayıflamıştır. Derinin zayıflamış olduğunu gösteren cilt çatlakları da ayrıca rahatsızlık sebebi olur. Bu aşamaya gelindiğinde sportif faaliyetlerin, gevşemiş ve genişlemiş kaslar açısından bile yapabileceği iyileştirme çok kısıtlıdır. Neyse ki bu durum, cerrahi olarak çözülebilmekte, anne olmuş kadının, doğum öncesi gardırobunu tekrar kullanmaya başlaması sağlanabilmektedir” dedi. Ameliyatın sağladığı iyileştirmenin azami olması ve sağladığı güzelliğin kalıcı olması açısından öncelikle hedef kiloya ulaşılmış olmasını tavsiye eden Op.Dr.Oygar Aytekin, “Hedef kiloya ulaşmanın bir diğer faydası, hastanın “sağlıklı beslenebilme” yeteneğine sahip olduğunu göstermesidir. Bu yeteneğe ihtiyacımız vardır çünkü ameliyatın kalıcılığı, ameliyat sonrasındaki dengesiz, sağlıksız ve aşırı beslenme ile dramatik olarak kısalır. Karın germeden 3 yıl sonra, ameliyat öncesine dönen bir hasta olmayı kimse istemez! Aynı şekilde aile planlaması da sonuçlandırılmış, yeni bir hamilelik düşünülmüyor olmalıdır. Karın germeden sonra elbette tekrar hamile kalınabilir ancak, ameliyat ile elde edilmiş sonucun kötü anlamda etkilenmesi ve tekrar bir germe işlemi gerekliliği söz konusu olabilir. Karın germenin birkaç yolu vardır. Alt kesinin yeri bikini bölgesindedir. Eğer çok az miktarda deri ve yağ fazlalığı varsa ve bunun alınması yeterliyse mini abdominoplasti dediğimiz işlem yapılır ki burada üst kesi, göbek deliğinin yaklaşık 10 - 11 cm aşağısındadır. Yani, göbek deliğini yaklaşık 10 cm aşağısı hizasından bikini bölgesine kadar olan cilt fazlalığı alınır. Bu işlem bazı hastalarda çok anlamlı iyileşmeler sağlar ve istenirse lokal anestezi altında yapılabilir. Bazı durumlarda ve uygun hastalarda “biraz daha fazla” cilt alınarak ve göbek deliği, etrafı kesilmeden, yaklaşık 2 cm aşağı alınarak da bu işlem yapılabilir” diye konuştu. Op.Dr.Oygar Aytekin, daha sonra şunları kaydetti; “Abdominoplasti denince esas akla gelen uygulama ise; göbek deliğinin hemen üst hizası ile bikini bölgesi arasında baklava şeklinde deri ve yağ fazlalığının alınmasıdır. Burada göbek deliğinin etrafı da kesilir, göbek deliği etrafındaki deriden ayrılır fakat karın duvarından ayrılmaz, yani yerinde kalır. Fazla deri ve yağ kesilerek alındıktan sonra yara kapatılır ve dikişler bikini bölgesinde gizli kalır. Göbek deliği de açılan küçük bir kesiden dışarı çıkarılarak tekrar oluşturulur. Eğer hasta ne mini abdominoplasti ne de tam (full) abdominoplasti için uygun değilse, elbette ara seviyede germe yapılabilir fakat bu durumda göbek deliğinin etrafını keserek çıkardığımız deri bölgesi atılan kısıma dahil edilemeyeceğinden, göbek deliği ile bikini bölgesi arasında bir yerde 1 - 2 cm'lik dikine bir kesi izi -göbek deliğinin eski çevresi- olacaktır. Tüm karın germelerde, kesi nerede olursa olsun, rektus kaslarının arasındaki genişlemiş açıklık kapatılıabilir ve genişlemiş çapları da daraltılabilir. Bu işlemin bel oyuntusunu ortaya çıkarma gücü hastalara mutluluk göz yaşı döktürebilecek derecededir. Bel oyuntusu vurgulanır ve karın duvarı azami şekilde düzleşmiş olur. Bu sayede hem ameliyatın etkisi arttırılır hem de bu etkinin kalıcı olması sağlanır. Her abdominoplastide, çıkarılan eri parçasındaki çatlaklardan da kurtulmuş olunur. Kesilip atılamayan çatlaklar da daha aşağıya taşınmış olur ve bikini veya pantolon ile gizleyebilme şansı doğar. Ameliyat kesisinin ulaşmaya izin verdiği tüm bölgelerdeki fazla yağlar alınabilir, doğrudan ulaşaılamayan bölgelerde ise ihtiyaca göre liposuction, ameliyata dahil edilebilir. Saydığım yöntemlerde asıl kesi izi, bikini bölgesinde gizli kalmaktadır çünkü yukarıdan aşağıya doğru bir germe söz konusudur. Uygun hastalarda ters (reverse) abdominoplasti de uygulanabilmektedir. Bu işlemde, aşağıdan yukarı doğru germe yapılır ve asıl kesi izi, memelerin altında gizlenir. Karın germenin ilk yapıldığı yıllarda kullanılan “ters T” kesisi günümüzde çok tercih edilmemekle beraber bazı hastalarda kaçınılmaz olabilmektedir. Her ameliyatta olduğu gibi, bu ameliyatta da kanama ve ödemler gelişebilmektedir. Bunlar genellikle kendiliğinden geçmektedir. Bunu önlemek adına hastanın kanama-pıhtılaşma sistemini etkileyen etkenlerden uzaklaştırılması, kimi zaman da uygun ilaçların verilmesi gerekebilir. Olası deri altı sıvı birikintilerini dışarı aktarması için bir veya iki adet dren yerleştirilir. Bunlar birkaç gün sonra çekilir. Nedense “çok acılı” olduğu düşünülen bu işlem korkulacak bir prosedür değildir. Çoğu hasta gözlerini yumduğu için, drenin çekilip çekilmediğini anlamaz bile. Enfeksiyon riskine karşı ise uygun antibiyotiklerle koruma sağlanır. Yara iyileşme bozuklukları, hasta erken dönemde dik yürümeye çalışmazsa nadir gelişir. Akılda tutulması gereken şudur; gerginlik, yaranın en büyük düşmanıdır! Karın germe ameliyatında, yaraya yansıyan gerginlik oldukça büyüktür. Bu sebeple izin zaman zaman “çirkin” olması doğaldır. Özellikle bu gerginliğin üzerine hasta dik yürümekte aceleci davranırsa, yara izi çok zorlanacaktır. Yapılması gereken, sabrederek, en erken 6 ay sonra, eğer varsa bu rahatsız edici yara izinin düzeltilmesidir ki bu çok kolay bir işlemdir. Yine asıl ameliyatta kar-zarar hesabı yapılarak, bazı hastalarda kesinin iki tarafında bırakılan kabarıklıklar -dog-ears- varsa, ki bunlar genellikle kendiliğinden düzelebilmektedir, 6 ay kadar sonra ufak bir işlemle düzeltilirler. Bu kabarıklıkların bırakılma sebebi, kesiyi kısa tutabilmek içindir. Sezaryen ameliyatından sonra neredeyse hiç yara izinin olmama sebebi, yaranın etrafındaki derinin son derece gevşek olması ve sezaryen yarasının gerginliğe maruz kalmamasıdır. Tromboz gelişmesi olasılığına karşı bazı hastalara ilaç verilirken, her hastanın mümkün olduğunca mobilize edilmesine çalışılır. Sigara kullanımı, şeker hastalığı, kanama-pıhtılaşma bozukluğu ile seyreden hastalıklar risk faktörüdür. Bu durumlarda cerrahınız ile ayrıntılı olarak görüşmelisiniz. Hastanede yatış ortalama 2 gündür, bu süre cerrahınızın değerlendirmesine göre değişebilir. İlk günlerde ağrı kesicilerle oldukça azaltılabilen fakat elbette tamamen geçmesi beklenemeyecek ağrılarınız olacaktır. Birkaç gün sonra drenler de çekilir ve hastanın dinlenmesi ve eğik durması istenir. Ödemler ve morluklar ortalama iki haftada, derideki his kaybı biraz daha uzun bir sürede geçer. Doktorunuz size kullanabileceğiniz uygun kremler tavsiye edecektir. Dört ila altı haftalık bir süre için korse kullanmanız tavsiye edilir. Sportif faaliyetlere yavaşça ve ortalama iki ay kadar sonra başlayabilirsiniz.”