Hamilelikte sık karşılaşılan çeşitli ağrılar ve alerjiler için gücünü doğadan alan şifalı tarifleri paylaşan Akkurt, bir doğal tıp metodu olan biorezonans tedavisi ile de bu sorunların atlatılabildiğini vurguladı. Hamilelikte baş ağrısının; hormonal değişiklikler‚ yorgunluk‚ stres‚ endişe seviyesinin yüksek olması veya uykusuzluk nedeniyle ortaya çıkabildiğini hatırlatan Akkurt, hamilelikteki baş ağrılarının büyük çoğunluğunun migren ya da gerilim tipi baş ağrısı olduğunu, kullanılabilecek ilaçların sayısı kısıtlı olduğu için, hamilelikte tedaviden ziyade migrenden ve baş ağrısından korunmanın ana prensip olması gerektiğini belirtti. Hamilelikte baş ağrısını önlemek için yapılabilecekleri ise stresten uzak durmak, baş ağrısını tetikleyici özelliği olan, çikolata, kolalı içecekler, peynir ve şarap tüketmemek, açık havada düzenli egzersiz yapmak, gevşemek, hamilelik yogası ya da meditasyon yapmak, dinlenmek, kan şekerinin düşmesi sonucu ortaya çıkan açlık baş ağrılarını engellemek için düzenli aralıklara sağlıklı besinler tüketmek, bol su içmek, ortamı havalandırmak, her gün en az yarım saat temiz havada vakit geçirmek, uzun süre bir şeyler okumak ya da bilgisayar karşısında vakit geçirmek baş ağrısına neden olabileceğinden dik oturmak ve belli aralıklarla ayağa kalkıp gezinmek şekinde sıraladı. Migrene ve baş ağrısına iyi gelen bitkilerin de olduğunu hatırlatan Akkurt, ancak hamilelikte bitkilerin tamamen zararsız olduğunu düşünmemek gerektiğini, doğru şekilde kullanılmayan bitkilerin düşüklere bile neden olabildiği uyarısını şu sözleriyle yaptı: “Bitkide etkin olan kısım; bir kimyasal yapıdır. Örneğin feverfew adlı bitkinin baş ağrısına iyi geldiğini bildiren bilimsel çalışmalar mevcuttur. Feverfew, özellikle ateş ve artrit gibi hastalıklar için de yüzlerce yıldır kullanılan bir bitkidir. Ancak bu bitkinin tarihte, kadına düşük yaptırmak için kullanıldığı da olmuştur. Bu nedenle bitkisel tedaviyi hiçbir zaman tamamen zararsız ya da doğal bir tedavi olarak düşünmemelisiniz.” Akkurt, ıhlamur, papatya, lavanta çayı gibi ruhsal ve fiziksel rahatlama sağlayan çayların strese bağlı yaşanan baş ağrıları için faydalı olduğunu ancak bu çayların günde 2-3 bardaktan fazla tüketilmemesi gerektiğini, bu önlemlere rağmen baş ağrısı devam ederse, doktorun verdiği gebelikte güvenli olan ağrı kesicilerin kullanılabileceğini de sözlerine ekledi. Hamilelikte anne adayının dişlerinden kalsiyum kaybı yaşayacağına dair ve bunun sonucunda da hamilelik esnasında sağlam olmayan dişlerini kaybedeceğine dair inanışın tamamen yanlış olduğunu hatırlatan Akkurt, hamilelikte ağız sağlığının önemli olduğunu, anne adayının dişlerinin daha hassas bir hal aldığını, bunun sebebinin ise diş minelerindeki kalsiyum kaybının değil, hamilelik esnasında hormonların artması ile oluşan diş plaklarındaki yoğunluğun da artması olduğunu söyledi. Akkurt, hamile kadınların ağız sağlığının korunması için ise şunları önerdi: “Karanfil yağı veya karanfil tomurcuğu anestezik ve antiseptik özelliklere sahiptir. Eugenol denilen güçlü bir madde içerir. Bakteri öldürmeye yarayan bu madde diş macunlarında da vardır. Kuru karanfil ağrıyan diş üzerine konup bekletilirse o bölgeyi uyuşturarak ağrı hissini azaltır. Ayrıca antibakteriyel özelliğinden dolayı çürük dişin çevresindeki zararlı bakterilere etki eder. Sirkeli su ve tuzlu su gargarasını da önermekteyim. Diş ağrılarını kısmen uyuşturur. Dişi bakterilerden temizler şişlikleri azaltır. Dişeti ve açık diş çürüklerine dezenfektan etkisi vardır. Bir bardak suya 1-2 çay kaşığı tuz koyarak iyice karıştırın. Bu suyla ağzınızı çalkalayabilirsiniz. Zerdeçal; antibakteriyel ve antiseptik özellikleri sayesinde ağrı giderme gücüne sahiptir. Su ile karıştırılıp hamur haline getirilir ve ağrıyan dişin üzerine uygulanır. ” Alerjik hastalıkların da toplumun en sık görülen hastalıklarından olduğunu ve bu sıklık nedeniyle gebelik döneminde de alerjik durumların ortaya çıkabildiğini vurgulayan Akkurt, “Ortalama olarak yüzde 20 anne adayının herhangi bir alerjik durumu olduğu bilinmektedir. Ciltte kızarıklık, kabarma ve kaşıntı (atopik dermatit, egzema, ürtiker ve anjiyoödem), gözlerde batma ve sulanma (alerjik konjunktivit) burunda salgı artışı, kaşıntı, tıkanıklık (alerjik rinit ), akciğerlerde nefes darlığı atakları (alerjik astım) veya sindirim sisteminde ishal, bulantı, kusma, iştahsızlık (gıda alerjileri) alerji belirtileridir.” dedi. Hamilelikte alerji hastalıklarına karşı basit ama etkili tedavi önerilerini ise şöyle sıraladı: “Elma sirkesi; yıllardır sağlık koşullarının iyileştirilmesi için önerilen doğal bir ilaçtır. Bir bardak ılık suyun içerisine, 1 çay kaşığı elma sirkesini koyup iyice karıştırdıktan sonra 3 gün boyunca günde 3 bardak içilmesinin hamilelikte yaşanan alerji şikayetlerini ilaçsız olarak azalttığını ve hamileleri rahatlattığını söyleyebilirim. 1 çay bardağı suyun içerisine koyacağınız 1 çay kaşığı tuz karışımını burnunuza çekerek burun spreyi olarak kullanabilirsiniz. Teorimiz, sinüsleri temizleyerek alerjik şikayetleri rahatlatmaktır. Isırgan otunun doğal anti-histamin özelliği vardır. Isırgan otuyla yapılan bitki çayı alerjik belirtilerin rahatlamasına yardımcı olur. Hamilelikte günde 2 bardaktan fazla kullanılması önerilmemektedir. Alerjik şikayetler besin alerjisine bağlı da ortaya çıkabilir. Bu nedenle alerji şikayeti yaşayan tüm gebelere beslenme günlüğü tutmasını önermekteyim. Bu şekilde hangi besinlerin alerji yaptıklarını saptayabilirler ve diyetlerini değiştirerek alerjik belirtileri yaşamayabilirler.” Dr. Akkurt, bir doğal tıp metodu olan biorezonans ile alerjilerin tedavi edilebildiğini, Avrupa ve Amerika’da 30 yıldır uygulanan, Türkiye’de ise yeni tanınmaya başlanan biorezonans tedavisinin; egzama, astım, saman nezlesi, çölyak, besin-bahar ve toz alerjilerinin giderilmesinde yüzde 90’ın üzerinde başarılı sonuç verdiğinin binlerce vaka ile ortaya konduğunu da sözlerine ekledi.