Hücrelerin onarımından ve yenilenmesinden sorumlu olan melatonin karanlık ortamlarda, ortalama olarak 23.00-05.00 saatleri arasında salgılanıyor. Az uyuyan kişilerde ise yetersiz ve düzensiz salgılanarak yorgunluğa yol açıyor. Melatonin hormonunun salgılanması ve hücre onarımı için her gün 6-8 saat uyumak çok önemli. Ayrıca cumartesi geç saatlerde yatıp, pazar günü de geç saatte uyanmak, uyku düzeni ve vücut ritmini bozuyor. Bu nedenle hafta sonları da uyku düzeninizi bozmamaya özen gösterin. Gece uyurken vücudumuz enerji tüketmeye devam ediyor. Karaciğerde biriken enerji deposu (glikojen) kısmen boşalıyor. Sabah saatlerinde de vücut kısmen boşalmış olan enerji deposunu doldurmak istiyor. Eğer sabah kahvaltı atlanırsa veya gelişigüzel yapılırsa, bu durumda enerji deposu yeterli yakıtı alamadığı için kan şekeri düşüyor ve kişi gün boyunca kendini yorgun hissediyor. Enerjik olmak için tam buğday ekmeği, peynir, yumurta ve mevsim yeşilliklerinden oluşan bir kahvaltı yapmayı ihmal etmeyin. Enerji harcamak yerine hareketsiz yaşam tarzı sürdüren kişiler genelde halsiz oluyorlar. ABD’de Georgia Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada; düzensiz yaşam tarzı (sedanter yaşam) sürdüren bir grubun 20 dakika egzersiz yaptıklarında, halsizlik belirtilerinin 6 haftada azaldığı ortaya konmuş. Dr. Yaser Süleymanoğlu, düzenli egzersiz yapmanın halsizlik ve yorgunluk yakınmasına iyi gelmesinin yanı sıra kalp ve damar sisteminin daha sağlıklı çalışmasını da sağladığına dikkat çekiyor. Bu olumlu etki dokulara yeteri kadar oksijen ve besin taşınabilmesi sayesinde gerçekleşiyor. Yoğun çalışma temposu olan kişilerde zamanla beyin yorgunluğu oluşuyor. Bu durum tatil yapma ihtiyacı geldiğine işaret ediyor. Çünkü tatilin beyni ve vücudu dinlendirmek gibi son derece önemli bir işlevi var. Ancak tatilden verim alabilmek içinse öncelikle bilgisayar karşısında iş takip etmekten, telefonla iş konuşmaları yapmaktan kaçınmak gerekiyor. Aksi halde tatilin bir anlamı kalmıyor ve kişi işe tekrar yorgun dönüyor. Tablet, bilgisayar ve akıllı telefonların oluşturdukları ışınlar, gece boyunca salınan melatonin hormonunu olumsuz yönde etkiliyor. Bu cihazların uyku öncesinde veya yatakta kullanımı kalitesiz uykuya neden oluyor. Kalitesiz bir uyku da, ertesi güne yorgun uyanmak anlamına geliyor. Yapılan araştırmalarda, bu tür cihazların az uykudan 2 saat önce bırakılması gerektiğine Birçoğumuz günün erken saatlerinde kahve ve çay gibi kafeinli içecekleri tercih ediyoruz. Oysa ki bu alışkanlık güne enerjik başlamamızı sağlasa da, kafein birikimi vücutta negatif enerji yarattığı için ilerleyen saatlerde huzursuzluk ve halsizliğe yol açıyor. Üstelik akşam saatlerinde tüketeceğiniz kafeinli içeceklerin uyku kalitenizi bozduğunu da utmayın. Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Dr. Yaser Süleymanoğlu, bu tür içecekleri uykudan en az 6 saat önce tüketmeyi bırakmanız gerektiğini belirtiyor. Vücuttaki su oranının sadece yüzde 2’sini kaybettiğimizde bile enerjimiz yüzde 20 oranında azalıyor. Amerika’da Texas Ben Hogan Sports Hekimliği Sağlık Merkezi’nin yaptığı çalışmaya göre; vücuttaki sıvı kaybı kan hacminin azalmasına neden oluyor. Kan yoğunlaşınca da dokulara ve kaslara yeteri kadar oksijen ile besin ulaşamıyor. Bunun sonucunda da vücut halsiz kalıyor. Her gün en az 2 litre su içmeyi asla ihmal etmeyin. Rafine ve hazır karbonhidrat gıdanın ana maddesi olan glikozdur. Aşırı glikoz içeren besin alındığında fazla insülin salınımına yol açıyor. İlerleyen saatlerde de istenmeyen hipoglisemi, yani kan şekeri düşüklüğü oluşuyor. Kan şekerinin düşmesi sonucu da; konsantrasyon kaybı, sinirlilik, uyku halı ve doğal olarak yorgunluk gelişebiliyor. Bunun yerine dengeli beslenmeli ve doğal besinleri (kepekli girisini,) (kuru meyve kaysı, incir, kuru erik veya hurma) ya da taze meyveleri (elma, armut ve ayva gibi) tercih etmeli. Turunçgiller ve muz ise hayli şeker içerdiklerinden az tüketilmeli. Sabah alelacele yapılan kahvaltının ardından işe yetişmek, toplantıdan toplantıya koşuşturmak, bitmek bilmeyen telefon ve maillere yanıt vermek, çocuğu okuldan almak, alışveriş yapmak, evi toparlamak, arkadaşlara ve aileye zaman ayırmaya çalışmak… Sorumluluklarımızı en iyi şekilde yerine getirmeye çalışırken, hemen her gün dur durak bilmeden koşuşturuyoruz… Hem bedensel, hem zihinsel olarak kendimize zaman ayıramamanın faturasını da yorgun düşerek ödüyoruz.