Sağlık Hattı / LEYLA ATAMAN
Kalp krizini çağrıştıran belirtilerle ortaya çıkan sabit korkular her 100 kişiden 15’inin sorunu. Üç-dört haftada kontrol altına alınabiliyor...
Korku, insan organizmasının psikolojik ve fiziksel bütünlüğünü tehdit eden, içten ve dıştan gelen uyarılara karşı gösterilen doğal bir tepki. Fobi ise sabit korkulara verilen ad. Depam İletişim’den Psikiyatrist Dr. Nihat Kaya, toplumumuzda her 100 kişiden 10 - 15’inde görüldüğü halde genelde yanlış anlaşılan sosyal fobinin 3 - 4 haftalık bir tedaviyle kontrol altına alınabildiğini söylüyor. Dr. Kaya fobiyi şöyle tanımlıyor: “Kişi bazı istek ve arzularını toplumsal yargı ve baskılardan dolayı yerine getiremez. Sürekli benliğini zorlamaya, bilinç düzeyine çıkmaya çalışır. Bu dürtüler çevresel baskılardan dolayı sıkıntı ve korkuları doğurur. Bazen benliğin savunma mekanizmaları devreye girerek istek ve dürtüleri korkulan bir nesneyle yer değiştirir ve sonuçta fobi dediğimiz sabit korkular ortaya çıkar."
Deprem korkusu da var
Bizim toplumumuzda en çok sosyal fobi görüldüğünü belirteren Dr. Kaya şöyle devam ediyor: “Yaklaşık her yüz kişiden 10 - 15’inde var. Ölüm korkusunun hakim olduğu panik ataklar ikinci sırada yer alıyor. Diğer korkular ise yüzde 1 - 10 oranında görülüyor ve çoğunlukla birkaç fobi bir arada bulunuyor. Ülkemizde 17 Ağustos’tan sonra ‘her an deprem olabilir korkusu’ da yaygın hale geldi. Toplumumuzda yüzde 20 - 30 oranında bu fobi yaşanıyor. İleri vakalarda psikoterapinin yanında ilaç tedavisi de kaçınılmazdır."
Panik nöbetle karışmasın
Fobi belirtileri aslında panik nöbetlerinde ortaya çıkabilen belirtiler. Ancak panik nöbeti, herhangi bir fobi nesnesi olmadan da ortaya çıkan bir psikolojik bozukluk. Çoğunlukla da bir kalp krizi gibi değerlendirilip, kardiyolog ve dahiliyeciye gidiliyor. Yapılan tahlillerde, çekilen kalp elektrodlarında bir şey çıkmayınca, hastaya ‘Kafana takma, turp gibisin’ deniyor. Bunun yanlış olduğunu söyleyen psikiyatrist Dr. Kaya, “Oysa hastanın psikiyatrik bir hastalığı vardır ve panik nöbetleri 3 - 4 haftalık bir tedaviyle kontrol altına alınabilir. Psikiyatriste ulaşana kadar gereksiz onlarca tahlil yapılır, bir sürü zaman kaybı olur, korku ve panik daha da artarak zamanla agorafobi dediğimiz durum ortaya çıkar" diyor.
Mekanda tıkılıp kalanlar
Kaçmanın zor olabileceği ya da yardım sağlanamayacağı yerlerden veya durumlardan korkmak, agorafobi olarak adlandırılıyor. Daha çok panik bozukluğu ile birlikte görülen bu hastalık, kişiyi bir mekanda tıkanılıp kalma, oradan çıkamama, hiçbir seçeneğinin olmaması korkularıyla hareket ettiriyor. Bu nedenle hasta trene, otobüse, vapura, uçağa binemiyor, bazen büyük sıkıntılarla seyahat edebiliyor.
Agorafobi yıkıcı oluyor
Agorafobili insanların zamanla mesleki ve sosyal yaşantılarını kaybettiklerini söyleyen Dr. Kaya şöyle devam ediyor:
“Agorafobili insanlar kapalı, karanlık, kalabalık mekanlarda bulunmaktan kaçınırlar. Zamanla dört duvar arasına sıkışıp, mesleki ve sosyal yaşantılarını kaybederler. Bu kişilerde sosyal fobi de çok yaygındır. Toplumda herhangi bir ortamda bulunurken, konuşurken, bir iş yaparken bu kişilerin yüzü kızarır, elleri titrer, terlerler. Sosyal fobisi olan insan sanki başkaları onu küçük duruma düşürmeye çalışıyor hissine kapılır, bundan dolayı toplum içine girmekte zorlanırlar. Baskıcı bir aile ortamı veya yatılı okulda yetişenlerde sosyal fobi bastırılmışlık ve kendine güvensizliğin bir ifadesidir."
Çeşit çeşit korku var
Aklını yitirme, intihar etme korkusu,Kan ve yaralanma, sakat kalma korkusu,Doktor, dişçi korkusu,Kapalı yer korkusu,Yükseklik korkusu,Uçma ve uçak korkusu,Ölüm, terkedilme, yalnızlık korkusu,Gelecek korkusu, sosyal korkular,Cinsel ilişki korkusu,Beden görünümü ile ilgili korkular, yaşlılık korkusu,Deprem, sel, heyelan korkusu,Şimşek, yıldırım kormusu.
Fobi belirtileri
Göğüste ağrı, sıkıntı,Taşikardi (kalbin yerinden fırlayacakmış gibi hızlı çarpması),Titreme ve sarsılma, bazen bayılma hissi,Baş dönmesi, düşecek bayılacak korkusu,Kızarma, ateş basması,Bulantı ve karın ağrısı.