Doğurganlık azalıyor mu?
Son yıllarda tüm dünyada doğurganlık azalıyor mu, gebe kalmak için tedavi almak zorunda olanlar artıyor mu?
Ülkemizde evlenen 6-7 çiftten biri gebe kalamadığı için hekime başvuruyorlar. Bunların bir kısmı araştırma aşamasında, örneğin kadının yumurtalık kanallarını görüntülemek için çekilen filmden sonra gebe kalıyor veya bilimsel olmayan bir tavsiyeyi uygularken, (örneğin, soğan suyu) rastlantısal olarak o dönemde gebe kalıyor. Araştırmalar çok zor ve uzun boylu değil. Öncelikle incelenenler; erkekte yeterli sperm var mı, kadında yumurtlama düzeni ve yumurta rezervi ile ilgili değerlendirmeler ve kadının genital sistemi üreme fonksiyonu için uygun mudur?
Son yıllarda tüm dünyada doğurganlık azalıyor mu, gebe kalmak için tedavi almak zorunda olanlar artıyor mu?
Bu soruya net sayılarla cevap vermek mümkün değil. Fakat bazı verilerden bir sonuç çıkarmak mümkün olabilir. Ülkemizde her yıl tüp bebek tedavisi uygulama sayıları artmaktadır. Bunun sebebi sadece gebe kalmakta güçlük olmayabilir. Çünkü bir kısım sorun tüp bebek tedavisi olmadan giderilip gebelik sağlanabilir. Bunun yanında tedaviye güvenin artması ve bilinirliğin artması talebi de artırmıştır. Daha çabuk gebe kalmak için tüp bebek yapalım önerisi çiftlerden gelebilmektedir. Dünyada 5 milyondan fazla bebek bu tedavi ile doğmuş ve özel bir soruna sebep olmadan sağlıklı çocukların doğduğu son 25 yılda görülmüştür. Hatta tüp bebek ile doğanlar çocuk sahibi olmaya başlamışlardır.
Erkek sperm sayılarının 20 yıl öncesine göre azaldığına dair gözlemler var.
Bunda farkında olmadan günlük yaşamda karşılaştığımız toksik maddeler, ilaçlar, madde kullanımı, alkol ve sigara kullanımının etkileri olduğu söylenebilir. Ayrıca cinsel yolla bulaşan hastalıklara da özel bir paragraf açmak gerekir. Bariyer yöntem (kondom) kullanmadan cinsel ilişkide bulunmak ve çok partneri olmak, kadın ve erkekte sorunlara yol açar. Belirti bile vermeden kadında yumurtalık kanallarının tıkanmasına sebep olabilir, rahim içi zarında (endometritis) olumsuz değişikliklere sebep olabilir ve yardımsız gebe kalmasını güçleştirebilir veya imkansız kılabilir. Erkekte ise spermin dışarı çıktığı kanalların daralmasına veya tıkanmasına sebep olarak eşinin gebe kalmasını sağlayacak spermin dışarı çıkışı mümkün olmayabilir.
Bir çiftin çocuk sahibi olmasına yetecek asgari koşullar olduğunda; bunlar şöyle özetlenebilir; kadının düzenli yumurtlamalarının olması, erkekte yani menide mililitrede 15 milyon spermin çıkıyor olması (eskiden 20 milyon iken Dünya Sağlık Örgütü 15 milyon olarak değiştirdi) ve kadında rahimin normal ve yumurtalık kanallarının açık olması gereklidir.
Bütün bunlar olduğunda kadının gebe kalma hızı bir yılda yaklaşık %85' tir. Bu hızı, diğer bir deyişle gebe kalma şansını etkileyen faktörlerin başında kadın yaşı gelmektedir!
Çalışma hayatı, kariyer ve ekonomik koşullar çiftlerin evlenme planlarını daha ileri yaşlara bırakmalarına neden olmaktadır. Kadınlarda yaşlanmaya bağlı olarak programlanmış şekilde yıllar geçtikçe yumurta rezervi azalmaktadır. Bu süreç 37 yaşından sonra daha hızlanmakta ve gebe kalma şansı hızla azalmaktadır. En ileri tekniklerle tüp bebek yapılsa ve en kaliteli embryolar transfer edilse bile genel olarak ay başına gebe kalma şansı azalmaktadır. Yumurta rezervini bazı kan testleri gösterse de, kolaylıkla ultrason ile her iki yumurtalıktaki toplam yumurta adayları sayılabilmektedir. Bu sayı bize kadında o ay gelen yumurta grubunu gösterir. Bu gruptaki yumurta sayısı aşağı yukarı izleyen aylarda da aynı gider ve rezerv hakkında bize bilgi verir. Eğer bu sayı beşten az ise rezervin düşük olduğunu kabul ederiz ve genellikle yardımcı üreme tekniklerine başlanmasını öneririz.
Yardımcı üreme tekniklerinde en gelişmiş yöntem tüp bebek tedavisidir. Bu uygulamanın iki ana çeşidi vardır. Klasik tüp bebek ve mikroenjeksiyon tedavileri. Son yıllarda teknolojinin de yardımı ile saygın merkezlerde eve giden bebek oranları artmıştır. Preimplantasyon genetik tanı, ileri laboratuvar teknolojileri ile sonuçlar yüzgüldürücüdür. Fakat yine de yumurta ve spermin sağlıklı ve yeterli sayıda olması çok önemlidir. Hiç sperm çıkışı olmayan erkeklerde mikroTESE operasyonu ile testislerden sperm elde ederek mikroenjeksiyonla çocuk sahibi olma şansı elde edilmektedir.
Sonuç olarak, çocuk sahibi olmayı ileri yaşlara ötelememek en kısa ve net mesaj olarak verilebilir.
Prof. Dr. Bülent Baysal
İstanbul FlorenceNightingale Hastanesi
Tüp Bebek Merkezi