Doğum korkusu
Hamileliğin son zamanlarında doğum anına ve bebeğin sağlığına dair endişeler daha ön planda gözükse de, farklı zamanlarda bu soruların tümü değişik oranda kaygı vesilesi olurlar.
Bir bebek fikri ortaya çıktığı andan itibaren kadının zihnini pek çok soru meşgul etmeye başlar: “Nasıl bir bebeğim olacak?”, “Nasıl bir anne olacağım?”, “Kendimde ve hayatımda nasıl değişiklikler olacak?”, “Evliliğim nasıl değişecek?”, “Kariyerime ne olacak?”, “Arkadaşlarımla ve ailemle ilişkilerim nasıl değişecek?”, “Doğum anı nasıl gerçekleşecek?”, “Bebeğim sağlıklı doğacak mı?” gibi. Hamileliğin son zamanlarında doğum anına ve bebeğin sağlığına dair endişeler daha ön planda gözükse de, farklı zamanlarda bu soruların tümü değişik oranda kaygı vesilesi olurlar. Tam da bu nedenle, doğum öncesi pek çok anne adayının kötü rüyalar veya kabuslar görmesine sıklıkla rastlanır. Kadın bir yanıyla yaşanacak fiziksel doğumdan olduğu kadar, kadın bebeğin gelmesiyle birlikte hayatında oluşacak değişimlerden de korkuyor olur. Bu korkular son derece normaldir ve doğuma hazırlığın doğal süreçlerindendir.
Doğum korkusunu değişen düzeylerde her hamile kadın yaşar. İlk çocuğa hamile kalındığı andan itibaren aslında üç tip hamilelik aynı anda gerçekleşir: Bir yandan bebek anne karnında fizyolojik olarak büyümekte ve doğuma, dünyaya gelmeye hazırlanmaktadır. Diğer yandan kadının annelik rolü; kadının kimliğine ve benliğine eklenecek “annelik” yaşam bulmaya hazırlanmaktadır. Aynı zamanda kadının zihninde, bebeğin nasıl bir şey olacağına dair düşünceler, idealler, istekler, beklentiler, korkular, kaygılar büyümeye başlar. Doğum anında fiziksel olarak bir bebek dünyaya gelir; ancak aynı zamanda bir “annelik kimliği” de doğar. Dolayısıyla doğum anına dair endişeler, bebeğin fizyolojik doğumuyla birlikte kadının hayatında oluşacak değişimden ve bilinmezliğin yarattığı endişelerden de kaynaklanır.Başta da belirtildiği gibi doğum anına dair endişeler normaldir ve her anne adayı bu korkuları belli oranda yaşar. Bu doğum öncesinde, doğum sonrasındaki değişimlere de hazırlanmanın sağlıklı bir yoludur. Ancak bazı anne adayları bu korkuyu hayatlarını kabusa çevirebilecek kadar yoğun yaşarlar. Bu yoğun korkunun ortaya çıkmasında pek çok neden sıralanabilir:
1. Ağrı eşiğinin düşük olması: Bazı bireylerin ağrı eşikleri çok düşüktür. Dolayısıyla daha önce yaşamış oldukları çeşitli ağrıları, diğer insanlara göre daha yoğun yaşamışlardır. Bu durumda doğal olarak doğum anında fazlasıyla acı çekeceklerinden korkabilirler. Ancak doğum esnasında salgılanan hormonlar, ağrının daha az hissedilmesine yardımcı olur. Bunun yanı sıra özellikle normal doğumda, bebeğin sağlıklı bir şekilde dış dünyaya çıkarılması için verilen yoğun uğraş, annenin ağrıyı psikolojik olarak daha az hissetmesine yardımcı olur.2. Olumsuz örnekler: Özellikle ilk doğuma hazırlanan anne adayları, hem hamilelik süreci hem de doğumla ilgili olarak diğer annelerle konuşmaya, bilgi almaya çalışırlar. Aynı zamanda medyadaki doğum haberlerini daha fazla takip ederler. Bilgi edinme sürecinde ise hamileliğin getirdiği hormonal ve duygusal sebeplerle, olumlu örneklerden daha çok olumsuz örnekleri duymaya yatkındırlar. İlk doğumu zor geçmiş olan bazı anne adayları ise doğal olarak ikinci doğumlarının da aynı şekilde zor geçeceğinden korkabilirler. Her şekilde bilinmesi gerekir ki doğum “normal” ve “doğal” bir süreçtir; doğumların büyük oranı sağlıklı bir şekilde atlatılır. Diğer yandan doğumların çok az bir kısmı sorunlu geçse de, sorunlu geçen doğum anıları daha fazla konuşulur ve anlatılır. Diğer yandan her kadın hamileliği ve doğumu farklı şekilde yaşar; hatta kadınlar farklı çocuklarında farklı hamilelikler ve doğumlar yaşarlar.
3. Yetersiz ya da yanlış bilgiler: Hamilelik ve doğumla ilgili yetersiz yada yanlış bilgiler, önyargılar, hurafeler doğuma hazırlanan kadını oldukça zor durumlara sokabilir. Seçilen doğum şekline ve şartlara göre belli oranda değişiklik gösterecek de olsa, doğum öncesi, anı yada sonrasında kadın belli oranda acı çeker. Ancak çekilen bu acı, hiçbir zaman kişinin dayanabileceğinden fazla olmaz. Bu noktada hamilelik sürecini başından itibaren takip edebilecek, güvenilir, anne adayının aklına takılan soruları yanıtlayacak bir doktor, doğum korkularının normal düzeyde seyretmesine yardımcı olur. Aynı zamanda anne adayının sorularının yanıtı için doğru kaynaklara başvurması, aldığı bilgileri kayıtsız şartsız kabul etmek yerine sorgulayabilmesi, gereksiz yere korkusunun artmasına yol açabilecek abartılı bilgilerden mümkün olduğunca kaçınması da doğum korkularının beklenenin üstünde yaşanmamasını sağlayacaktır.4. Eşle ilişki: Doğum, karı-koca ilişkilerinde belli oranda değişim ve yeniden düzenlemeleri zorunlu kılar. Doğum sonrası ilk iki yıl zorluklar yaşansa da, genel olarak hamilelik öncesi evlilikleri iyi olan çiftler, bu değişimleri sağlıklı bir şekilde atlatırlar. Hamile kalınmadan önce ve hamilelik sürecinde evliliklerinde çeşitli zorluklar ve çatışmalar yaşayan çiftler, doğum sonrasındaki yaşama uyum sağlamada fazlasıyla zorluk yaşayabilirler. Tam da bu noktada eşiyle ilişkisinden memnun olmayan, eşine tam anlamıyla güvenemeyen, eşini bir baba adayı olarak yeterli görmeyen anne adayı, doğum anına dair daha fazla korku yaşayabilir. Kadının görünen doğum korkusu altta yatan evlilik problemlerine, doğumdan sonra tek başına kalacağına dair endişelerine işaret edebilir.
5. Yetersiz sosyal destek: Her kadın eşit derecede iyi bir sosyal desteğe sahip olmayabilir. Bazı anne adayları doğumdan sonra bebekle ilgili konularda gerek bilgi gerekse sorumluluk paylaşımını yapabilecekleri eş, dost ve akraba desteğinden yoksun olabilirler. Böyle bir durum, doğumla birlikte annenin yaşayacağı bir takım zorlukları da beraberinde getirebilir. Sosyal destekten yoksun anneler ise yaşayabilecekleri zorluklardan kaynaklanan korkularını, doğum anına dair korkularmış gibi yaşayabilir, aslında bilinçaltında doğumun gerçekleşmesinden korkabilirler.6. Belirsizlikler: Bazı durumlarda doğumla birlikte ev ekonomisinde zorluklara neden olabilir. Her iki eşin de eve gelir getirdiği ailelerde belli süreyle de olsa tek gelirle yaşanması gerekebilir. Aslında bebeğin doğumuyla birlikte masraflar artarken, evin geliri azalabilir. Bu durum da, kadınların doğum sonrasındaki belirsizliklerden duydukları endişeyi, doğum anına dair abartılı endişelermiş gibi yaşamalarına yol açabilir.
7. Yüksek kaygı düzeyi, depresyon, düşük benlik algısı: Anne adayının anne olabilme becerilerine dair yaşadığı korkular, hamilelik esnasında normalin üstünde depresif süreçler yaşaması, yapı itibariyle genel endişe oranının yüksek olması da doğum anına dair kaygıyı arttırabilir. Anne adayının annelik rolüne kendini hazır hissedemeyişi, olumsuz annelik örnekleriyle büyümüş olması, bebeğe fazla anlam yüklemesinden ortaya çıkabilecek hayal kırıklıklarından endişe duyması da doğum korkusunu artırır.8. Çocuğun sağlığıyla ilgili aşırı kaygı: Her anne adayı çocuğun sağlıklı doğmasını ister. Bununla birlikte her anne adayı oluşabilecek komplikasyonlarla ilgili olumsuz senaryolar yazabilir. Bu durum her anne adayında yaşanır. Anne adayının ailesinde, eşinin ailesinde yada yakın çevresinde yaşadığı olumsuz örnekler ve geçmiş olumsuz deneyimler de çocuğun sağlığına duyulan endişeyi arttırabilir. Bu kaygıların fazlaca artması, doğum korkusunu da arttırır.
Doğum korkusu belli bir düzeyin üzerine çıktıysa ve anne adayı baş etmekte zorlanıyorsa yapılabilecek şeyler şöyle sıralanabilir:1. Sağlıklı bilgi edinin. Doktorunuzla konuşun ve kafanızdaki soruları öncelikle onunla paylaşın. Çevrenizdeki annelerden ya da medyadan bilgi alırken ise dikkatli olun; olumsuz örnekler sizi fazlasıyla tedirgin ederse, bu bilgileri takip etmeyin.
2. Doğumun fiziksel sonuçlarına dair duyduğunuz endişelerle, duygusal alandan kaynaklanan endişelerinizi birbirinden ayırt etmeye çalışın. Fiziksel sonuçlardan duyduğunuz endişeler sağlıklı, doğru ve güvenilir bilgiler ile bilgi kaynaklarıyla normal düzeye çekilebilir. Ancak duygusal alandan kaynaklanan ve derinde yatan başka alanları gizleyen doğum korkusu ise doğuma dair doğru bilgilenmeyle normal düzeye inmeyebilir. Dolayısıyla farklı şekillerde düzenlemeler ve yardım gerektirebilir.3. Doğum sonrasındaki hayatınızı planlamaya çalışın: Nerede doğum yapacağınız, doğumunuza girecek doktor, doğum esnasında sizinle birlikte olacak yakınlarınız, hastanede sizin yanınızda kalacaklar, eve döndükten sonra size destek olacak kişiler, çalışıyorsanız iş yerinizle ilişkiler, ekonomik/parasal ve gündelik yaşam gibi konuları doğumdan önce planlayın. Bunları eşinizle paylaşın.
4. Sosyal destek ağınızı önceden oluşturmaya çalışın: Hiçbir kadın, doğum gerçekleştiği anda duygusal olarak anne olmaz. Anne-çocuk arasındaki ilişkinin kurulması, annenin bebeğini tanıması ve onun ihtiyaçlarına uygun davranmayı öğrenmesi, annelikten keyif alabilmeye başlaması zaman alır. Bu zaman alan süreçte aklınıza takılan sorularda size yardımcı olabilecek, çocuk bakımı ve hayatınızı yeniden düzenlemeniz noktasında size yol gösterebilecek kişileri belirleyin (Örn: anneniz, kayınvalideniz, kardeşleriniz, arkadaşlarınız, komşularınız, çocuk doktorunuz, v.s.). Onlardan nasıl ve ne şekilde yardım alabileceğinizi doğum öncesinde netleştirmeye çalışın.5. Kendinize zaman ayırın: Doğum öncesindeki aylarda rahatlamak için kendinize, sevdiğiniz ve sizi rahatlatan aktivitelere vakit ayırmaya çalışın. Bu aktiviteler stresinizi azaltmanıza yardımcı olacaktır.
6. Yardım alın: Doğum korkunuz günlük yaşamınızı olumsuz etkilemeye başlarsa ve bunlarla tek başınıza baş edemediğinizi hissederseniz profesyonel yardım alın. Doğum korkusunun normalin çok üzerinde yaşanması, hamile kişinin depresyonda olduğuna dair bir işaret olabilir. Ayrıca bu korkunun aşırı olmasının, doğum sonrası depresyon yaşanmasında etkili olduğuna dair araştırmalar bulunmaktadır. Hamilelik depresyonu ve doğum sonrası depresyonun ise anne-çocuk ilişkisinde olumsuzluklara yol açtığı bilinmektedir. Anne-çocuk ilişkisinin sağlıklı bir şekilde kurulabilmesi ve bebeğin sağlıklı olabilmesi için annenin fiziksel ve ruhsal sağlığı önemli konular arasındadır.Kadın hamile kaldığı andan itibaren kendisi, anneliği, hayatındaki olası değişimler, bebeği ve geleceğiyle ilgili hayaller kurar, senaryolar yazar. Bu senaryoların bir kısmı son derece güzel iken, bir kısmı da doğası gereği kaygı ve korku uyandırır. Bu kaygı uyandıran senaryoların bir kısmı çevreyle paylaşılır. Bazıları kimseyle paylaşılamaz, kimseye anlatılmaz. Bir kısmı ise bilinçaltında dolanır; kişinin kendi de farkında olmaz. İyisiyle kötüsüyle senaryolar ve korkular hamilelik sürecinin, doğuma hazırlayan doğal halleridir. Korkuların baş edilebilecek düzeyin üzerinde olması halinde anne adayı yargılanmamalı, psikolojik destek alması sağlanmalıdır.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın