Doğal afetlerin psikolojik etkileri ve eko-anksiyeteye karşı alınacak önlemler
Doğal afetler, insan yaşamında travmatik olarak deneyimleniyor. Hava kirliliği, kuraklık, salgın hastalıklar, sel, deprem ve besin yetersizliği gibi, insanın beden sağlığını olumsuz etkileyecek durumların yanında son dönemlerde iklim değişikliklerinin de ruh sağlığı problemlerinde artışa neden olacağını öngörülüyor. İklim değişikliği ve olası negatif sonuçları konusunda kaygı duymak; üzüntü, endişe, çaresizlik gibi olumsuz duygularla başa çıkmakta zorlanmak, eko-anksiyete olarak tanımlanıyor. Uzman Psikolog Arzu Beyribey, doğal afetlerin psikoloji üzerindeki etkileri ve eko-anksiyeteye karşı alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi.
Tüm dünyanın var oluşunu sürdürebilmesi yaşadığımız gezegenin sağlığına bağlı olduğundan tüm insanlar “eko-anksiyete spektrumu” ile karşı karşıyadır. Deniz kıyısında, ada ülkelerinde, kurak sahalarda, yüksek jeolojik riskli alanlarda yaşayan insanlar, sosyoekonomik olarak dezavantajlı olan topluluklar, gelecekle ilgili belirsizliğin hayatlarını belirleyeceği çocuklar, ergenler ve genç yetişkinler; engelli bireyler ve kronik sağlık sorunları olan kişiler eko-anksiyeteden kaynaklı yüksek risk grubu içinde yer almaktadır.
Güçlü şekilde keder, panik, kayıp, kaygı ve üzüntü hissedilebilir
Doğal bir afetin etkilerini atlatabilecek kadar kaynağınız olmadığını, devletin kaynaklarının yetersiz olduğunu düşündüğünüzde, geçim kaynaklarınız tamamen doğaya ve hava koşullarına bağlı olduğunda, gelecekle ilgili hissettiğiniz endişe doğal olarak tetiklenebilir. Araştırmalara göre, zaman zaman afetlerden büyük maddi ve manevi zararlar gören halkların, doğal afet öncesi önlem almadıkları, doğal afetlerle ilgili farkındalıklarının ve eğitimlerinin eksiklik olduğu bilinmektedir.
Doğal afetlerle mücadele edebilmek için, her şeyden önce yaşanılan çevredeki tehlikeleri iyi bilmek ve bu tehlikelerin doğurabileceği zararları azaltabilmek-ortadan kaldırabilmek için, yaşanılan çevrenin en akılcı yol ve yöntemlerle kullanılması gerekmektedir. Kaybın çeşidine ve boyutuna bağlı olarak, doğal afetlerden doğrudan etkilenen bireylerde güçlü bir keder, panik, kayıp, kaygı ve üzüntü hissedilebilir. Uykuya dalmada yaşanan sıkıntılar, öfke, sinirlilik ve suçluluk da görülebilir. Bireyler, sadece ağaçları, hayvanları, evlerini, eşyalarını değil inançlarını, umut ve motivasyonlarını da kaybetmektedir.
Yanlış savunma mekanizmaları ve kişisel algılamalar durumu daha kötüye götürebilir
Kaygı ve öfke hisleri, bazen bunaltıcı olduğunda, korkulardan ve duygulardan kaçınmak için, bireyler, dikkat dağıtıcı şeylerin arayışına girebilmektedir. Yaşanılan yoğun duygulardan uzaklaşmak için, madde veya alkol kullanımı gibi sağlıksız savunma stratejileri kullanıldığında, yaşam kalitesi ve ruh sağlığı daha olumsuz etkilenebilmektedir. Plastik atıklar, klima kullanımı, tüketilen hayvansal besinler, çok su kullanılarak yapılan işlemler ile bilinçli ya da bilinçsiz atılan her adımda dünyaya bir şekilde zarar verdiğini bilmek, iklim değişikliğine bireysel olarak katkıda bulunduğunu düşünmek; pişmanlığa, suçluluk duygusuna, utanç duymaya sebep olabilir.
Eko-anksiyeteden ruhsal olarak korunmak için bunlara dikkat edin
İklim kriziyle ilgili politikaların yetersizliği, geleceğin belirsizliği sizi korkutuyorsa endişelenmeyin, böyle hisseden yalnızca siz değilsiniz. Burada önemli olan nokta, her konuda olduğu gibi iklim krizi konusunda da duyarsız olmak ile çok fazla düşünmek arasındaki dengeyi bulmak önem taşımaktadır. İşte korunmak için yapmanız gerekenler:
1-Konu hakkında hissedilen yas, çaresizlik, öfke gibi duyguları bir kenarda bırakmak yerine, onlarla başa çıkabilmek için yüzleşin.
2-Geçmiş yaşantınızda, doğaya zarar veren davranışlarınızdan ve alışkanlıklarınızdan dolayı suçluluk duyuyorsanız, bu hissin, sorumlu yapınızdan da kaynaklandığını fark ederek, geçmişteki olumsuz hareketlerinizden ders çıkarmaya ve kendinize haksızlık etmemeye çalışın.
3-Doğada elinizden geldiğince zaman geçirmeye çalışarak, gene doğanın, yani özünüzün şifalandırıcı etkisinden faydalanmaya çalışın.
4-Çevre dostu alışkanlıklar edinerek, bunları, günlük hayatınızda uygulayın. Bu tutum çevrenizdeki kişileri de teşvik edecektir.
5-Doğanın korunması için emek veren sivil toplum örgütleriyle, çevreci gruplara dahil olmak, becerileriniz ve yetkinlikleriniz açısından gelişiminize katkı sağlayacaktır. Bu topluluklara gönüllü katkıda bulunmak, daha çok insana ulaşarak, çevre bilincini artırmanıza yardımcı olacaktır.
6-Çevre hakkında sağlıklı ve güvenilir bilgi edinebileceğiniz kaynakları belirleyerek, bilgi ediniminizi sadece bunlarla sınırlandırmak, hem kriz anlarında hazırlıklı olmanızı sağlayacak hem de ruh sağlığınızı olumsuz etkilemenize engel olacaktır. Çünkü yanlış ya da eksik bilgi, iklim değişikliği gibi soyut bir kavramı anlamayı ve işlemeyi zorlaştırabileceğinden, sizi de olumsuz yönde etkileyecektir.
7-Yaşam tarzınızla ilgili kendinize yaptığınız sert eleştiriler ve yargılamalar yerine, değişim adına adımlar atmak, duyarlılık gösterdiğiniz alanlarda nesnel çözümler üretmek, kendinizi yanılgıya düşürmenizi engelleyecektir.
8-Çevre bilincinin artırılmasını sağlayacak etkinlikler ve projeler düzenlenmesi, boş arazilerin ağaçlandırılması, çöp toplama, yerleşim alanlarının yakınlarına geri dönüşüm kutuları yerleştirerek çöp ayrıştırılmasını teşvik etmek, çıkarılan atık miktarının azaltılması için ileri dönüşüm yöntemlerinin belirlenmesi gibi yöntemler fayda sağlayacaktır.
9-Karbon ayak izi, birim karbondioksit cinsinden ölçülen, üretilen sera gazı miktarı açısından insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsüdür. Diğer bir deyişle, bir insan ya da kuruluşun doğrudan veya dolaylı olarak etrafa yayılmasına sebep olduğu karbon miktarını belirtir. Karbon ayak izinizi azaltmak, dünyanın kaynaklarını daha bilinçli kullanmak ve ihtiyaçlarınızı doğanın ihtiyaçlarına da duyarlı yöntemlerle karşılamaya çalışmak için bireysel adımlar atabilirsiniz.
Örneğin, kullandığınız arabanın düşük güçlü olması, bisiklet kullanımının artırılması, atıkların azaltılması, tabiatta çözünebilen malzemelerin kullanılması, geri dönüşüme önem verilmesi, doğal gaz yerine güneş enerjisi kullanımı, ısı yalıtımı, tasarruflu ampul tercih edilmesi, bireyselden ziyade toplu taşıma araçlarının kullanılması şahsen sağlayabileceğimiz katkılar arasındadır.
10-Konu hakkında, duyarlı diğer bireylerle, ortak çalışmalar yapmak, kendinizi yalnız hissetmemenizi sağlayarak, tek başınıza mücadele etmekten kurtarıp, endişelerinizi azaltabilir. Duygusal ve sosyal destek, kişilerin umutlarını ve hayata bakış açılarını olumlu manada besleyerek, psikolojik dayanıklılıklarını artırmaktadır.
11-Ayrıca güncel durumda, iklim değişikliğinin sadece bireysel çabalarınızla çözemeyeceğinizin de farkında olarak, kapsamlı bir fayda yaratmak için, dünya çapında yatırımlar gerektiğini, sorunun büyük ölçekli bir boyutta olduğunu da fark etmelisiniz.