Dedesi kredi çekip girdi, torunu hakiki gül suyunu keşfetti! Isparta'dan dünyaya satıyor
Çocukluğundan beri cildi için sadece gül suyu kullandı. Herkesin kullandığı gül suyunu kendi kullandığı gül suyu sanıyordu. Ancak yaptığı araştırmalar sonucu büyük bir eksiklik fark etti. Keşfettiği sırla şimdilerde 10'dan fazla ülkeye ihracat yapan Gülşah Gürkan, artık Isparta gülünü tüm dünyaya tanıtıyor.
Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr - İstanbul'da doğan Gülşah Gürkan'ın hikâyesi güllerin ilk tomurcuk verdiği mevsimde doğmasıyla başladı. Üç kuşaktır dünyaca ünlü çeşitli kozmetik markalarına gül tedarik eden bir aileye dedesinin ifadesiyle 'uğur' olarak doğdu. Kredi için haber bekleyen dedesi Mustafa Gürkan, torununun doğum haberinden sonra gelen telefonla beklediği kredinin onaylandığı haberini alınca torununa Gülşah adını verdi. "Beni de bu gül işinin uğuru olarak görmüş dedem sağ olsun" diyerek hikayesine başlayan Gülsha'nın kurucusu ve CEO'su Gülşah Gürkan'ın, çocukluğuyla ve ilgili aklında kalan en güzel anılardan birinin hasat başladığında fabrikaya gelen ilk gülleri yere seren dedesinin onu bu gül havuzunda yuvarlayarak oynatması. "Şimdi ben de gül hasadı programları yapıyorum ve oradaki misafirlerime de böyle 4 tonluk gül yatağı hazırlatıp onları içinde yuvarlıyorum" diyen Gülşah Gürkan, 10'un üzerinde ülkeye ihracat yapan bir markayı nasıl yarattı? İşte hikâyesi.
'GÜL SUYU DİYE BİLDİĞİM ÜRÜN PİYASADA YOKTU'
Gülşah Gürkan, 1965 yılından beri dünyaca ünlü parfüm ve kozmetik markalarına gül özleri tedarik eden bir aile şirketinin üçüncü kuşak temsilcisi olarak doğdu. "Ben aslında güllerin içine doğdum" diyen Gürkan'ın örnek aldığı insan ise dedesi oldu. "Gülcülerimizin çiftçilerimizin dedeme olan güveni sevgisi benim için çok değerli. Benim ondan yadigar aldığım en büyük şey o güven. 1965'ten beri gül aldığımız emek ortağımız olan ve neredeyse kendi bahçemiz gibi gördüğümüz çok değerli çiftçilerimiz var. O zamanlardan beri her şey çok değişti, çok fazla oyuncu var ama o zamanlarda ham maddesinin fiyatına dedem karar verirmiş. 'Mustafa Gürkan mutlaka en adil fiyatı belirler' diye hem üreticiler hem çiftçiler dedemin belirlediği fiyatta ticaret yapmaya onay verirlermiş. Bu şekilde çok değerli bir isim bana emanet etti. Ben de onu saygıyla büyütüp devam ettirmeye çalışıyorum" ifadelerini kullanan Gürkan, lise ve üniversiteyi İngiltere'de okuduktan sonra Türkiye'ye gelip iş hayatına başladı. Girişimcilik üzerine çeşitli eğitimler aldıktan sonra perakende sektöründe çeşitli iş deneyimleri oldu. "Benim içimde her zaman bana ait, sıfırdan bir iş kurma tutkusu ve arayışı vardı. İngiltere'den döndüğümde birçok markayı Türkiye'ye getirmeye çalıştım. Şu an çok olan ama o zaman olmayan juice barlar vardı. Bir juice bar Türkiye hakkını almıştım. Hep böyle bir kendime özel sıfırdan bir şey yaratma isteğim vardı açıkçası" diyen Gürkan, gül suyunu bir markaya dönüştürme hikâyesini şöyle anlattı:
"Ben çocukluğumdan beri deliler gibi sadece gül suyu kullanıyorum. Ailemde de sadece o kullanılıyor. Ben herkes aynı ürünü kullanıyor sanıyordum. Ancak biraz araştırma yaptığımda benim gül suyu diye bildiğim ürünün piyasada olmadığını fark ettim. Meğer bambaşka bir şey kullanıyormuşum. Hatta eş dost tarafından bize 'Şu gül suyu çok güzelmiş alalım mı?' diye çok fazla talep geliyordu. Biraz araştırınca anladım neden olduğunu. Sonrasında ise kullandığım ürüne iş olarak bakmaya başladım. Hep de yaptığım işlerde fark yaratmaya çalıştım. Benim için aynı şeyi yapmanın bir heyecanı olmadığından 'Bu konuya nasıl eğilebilirim?' diye düşündüm. Bizim Isparta yöresinde yetişen Rosa Damascena gülünden yağını içinde bıraktığım yepyeni bir kalite üzerine çalıştım. Bir sürü deneyler yaptım. Fransa'da onları yüzün üzerinde testle ekşimemesi için doğru bir şekilde koruyucu bulmaya çalıştım. 2011-2012 yılında ilk içinde yağını bıraktığım gül suyu kalitesini elime alarak tüm dünyayı gezmeye başladım."
'GELENEKSEL GÜL SUYUNUN İÇİNDE YAĞI DA BULUNUR'
Böylece ilk Hong Kong'taki bir fuara katıldı. Orada hâlâ çalışmaya devam ettiği önemli markaların distrübütörlüğünü üstlenen bir şirketle anlaştı. "İlk 4-5 sene bütün üretimimi sadece Çin'e, Hong Kong'a, Tayvan'a vs. gönderdim. Daha sonra Türkiye pazarına girdim" diyen Gürkan, gül suyunun bu kadar bilinen ve öne çıkan bir ürün olmasında kendi payının olduğunu da ekledi ve çok farklı gül suyu kaliteleri olduğuna dikkat çekti:
"Bildiğiniz en alt kalite suyun içine bir gıda aroması veya bir koku konuluyor. Onun bir tık daha kalitelisi gül yağı altı denilen bir konsantreyi suyla veya gliserinle karıştırılarak elde ediyorlar. Geleneksel gül suyu ise aslında bambaşka. Gül yağı üretildikten sonra yağ üste çıkar, su altta kalır. O suyun içinde bile aslında hâlâ çok yağ vardır. Geleneksel gül suyu budur. Bunu bile piyasada bulmak çok zor çünkü üretimi çok zor bir ürün. Bir de herkes neden suyun içinde bırakayım yağını der. Bir de gül suyu çok çabuk ekşiyen bir ürün ne yazık ki. Gül suyunu ürettiğinizde raflarda ekşimiş şekilde bulunuyor, doğru korunmuyor. Biz hasat sırasında taze güllerimizi topluyoruz, fabrikamıza götürüp bakır ibriklerimize koyuyoruz. Bir buçuk saat boyunca çay demler gibi demliyoruz. O değerli esansiyel yağın ayrışıp üst tarafa çıkmasına izin vermiyoruz. Böylece çok besleyici zengin bir içerik elde etmiş oluyoruz."
'SADECE GÜL SUYU KULLANIYORUM'
Gülşah Gürkan'ın şimdiki hedefi ise markasının Türkiye'den çıkan global bir kozmetik markası olması. Bunun için de işini titizlikle yaptığını ve büyük bir kozmetik markasının 15 yıl boyunca araştırma geliştirme departmanının yöneticiliğini yapmış Fransız bir formülatörle çalıştığını ifade eden Gülşah Gürkan sözlerini şöyle sonlandırdı:
"Aslında kozmetik ürün yapmak çok kolay ancak ben işin zor tarafını seçtim. Bir kere ürünlerimde hiçbir sentetik ürün, parfüm renklendirici vs. kullanmıyorum. Her şeyi doğal yolla yapıyorum. Fark yaratmak için bunun gerekli olduğunu düşünüyorum. Beni en çok şaşırtan şey aslında kozmetik kullanan bir insan değilim, cildimi sadece gül suyuyla hem temizledim hem tonikledim, her şeyi onunla yaptım. Aslında kozmetik cilt üstünde kalan tabakanın üstüne etki etmek anlamına geliyor. Kozmetiğin anlamı bu. Ben ürünlerimi kozmetikten öte görüyorum. Çünkü cilde güzellik ve sağlık kattığına inanıyorum. Kozmetik tanımı olarak söylemiyorsunuz. Soranlara illüzyon ile gerçek arasında bir yerde yaşayan kozmetik satıyorum diyorum."