Çocukları için başladı, işleri büyüttü! Toprağı sürmüyor, fide ve ekipman masrafı yok
Doğal gıdaya ulaşma günümüz şehir hayatında oldukça güç olsa da çocuklarına 'zehirsiz' ürün yedirmek için elinden geleni yapanlar var. Tıpkı 3 çocuk babası Behçet Karabulut gibi. Kafasındaki soruların kendisini tarıma yönlendirdiğini söyleyen Karabulut, toprağı işlemeden, fide ve ekipman masrafı olmadan kurduğu hayatı anlattı.
Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr - Yozgat’ta yaşayan doğal tarım gönüllüsü Behçet Karabulut (32), çocuklarına zehirsiz doğal ürünler armağan etmeye çalışan bir baba. Mecburiyet sonucu tarıma gönül verdi ancak sağlık alanındaki merakı onu daha fazla araştırma yapmaya yönlendirdi. Duyduğu onca sorunun kaynağını merak etmeye başladı. 'Bir çözüm olmalı' diye düşündü. Sorunun kaynağının sofralarımız olduğuna kanaat getirdi. "Tüketim alışkanlıkları hakkında duyduğunuz endişeler sizi araştırmaya ve aksiyon almaya itiyor. Benim hikâyem soframda bulunan hatta tüm insanlığın baş belası olan soframızdaki zehirlere karşı gelme arzusu, onu yenme güdüsü sonrası ortaya çıktı" diyen Karabulut, sonunda sadece korkmak değil aksiyon almak gerektiğine karar verdi ve çocukları için sağlıklı temiz gıdalar üretmeye başladı.
'GENETİK HASTALIKLAR BIRAKACAKSAK BUNA KAZANÇ DİYEMEM'
Kazancın kendisine göre sağlık ve özgürlük olduğunu söyleyen Behçet Karabulut, “Birçok hastalığın anası olarak gördüğüm tarım zehirleri soframda elini kolunu sallayarak gezecek ve beni kısa veya orta vade de onkoloji koridorlarında umutsuz ve tükenmiş olarak bekletecekse, çocuklarımıza bırakacağımız genetik hastalıklar olacaksa buna kazanç diyemem. Sadece büyük bir aldanmışlık derim. Ektiğim bu ‘özel’ tohumların çok verimli olması için kullanacağım kimyasal gübrelerin doğal sonuçlarından biri olan bağışıklığı ve direnci zayıf hastalıklar ve haşerelere karşı tarım zehri yani pestisit kullanmak zorunda kalacaksam buna da özgürlük diyemem” şeklinde konuştu.
Ata tohumlarıyla üretim yaptığını söyleyen Karabulut, “Bu coğrafyaya ayak uydurmasını iyi bilen, toprak yapısı, haşere ve diğer zararlı olabilecek enfeksiyonlarla mücadele etme konusunda adaptasyon sağlamış tohumlarla üretim yapmaktayım. Kurduğum tarım sisteminde gözle görülmeyen kazançlar var. Tohum veya fideler için her yıl ödeme yapmıyorum, toprağımı tarım zehrinin pençesinden kurtarmak için kullanmış olduğum preparatlar sayesinde kimyasal gübre kullanımına ihtiyaç duymadan bereketli ürünler elde ediyorum. Kimyasal gübreye herhangi bir ödeme yapmıyorum, dolayısıyla fosil yakıtlar kullanmıyorum" diyerek ekledi:
“Toprağımı sürmüyor veya işlemiyorum. Yani ekipman giderim de yok denecek kadar az bir durumda. Toprağımı ıslah etmek için mikroorganizmalar ve diğer toprak canlarına karşı çok hassas davranmaya çalışırım. Onlara verdiğimiz değer bize bereketli ve kazançlı ürünlerin yanında sağlık getirir.”
'EVİNİZİN BALKONUNDA SOLUCAN GÜBRESİ ÜRETEBİLİRSİNİZ'
Tüm yaptıkları kurduğu 'Gelecek Toprakta' adlı YouTube kanalında anlatan Karabulut, "Bu işi yapacaklara severek yapmalarını şiddetle tavsiye ederim" diyerek, “Bunun yanına akademik donanım elde etmek için doğayı anlayarak, doğayla iş birliği yaparak kazançlı çıkmanın yolu bol bol okumak ve araştırma yapmaktır. Dikkat ederseniz çiftçilik için hiç alışık olmadığımız cümleler kurdum. Elinde kitabıyla doğanın şifresini çözmeye çalışan, doğaya karşı değil doğayla omuz omuza üretim yapmaya çalışan çiftçiyim. Bu biraz garip gelecek olabilir ama körü körüne yapılan işlerin birçoğu hüsranla sonuçlanır. Toprak canlıdır, üretkendir ve hassastır. Ona karşı kibar davranmak gerektiği bilincine kavuşmadan tarımsal üretimde aceleci olmamak gerekli” bilgisini paylaştı.
Ev balkonunda solucan gübresi yapmanın da güzel bir deneyim olduğunu dile getiren Behçet Karabulut, “Kendi evimin balkonunda solucan gübresi üretmiştim. Sadece sıcaktan ve soğuktan korumak, bakımlarına dikkat etmek gerekiyor” dedi.
'KOMPOSTUNUZ YAĞMUR SONRASI TOPRAK GİBİ KOKMALI'
Kompostun önemine de değinen ve canlılıkla dolup taşan koca bir evren olduğunu söyleyen Karabulut, “Bu canlılık bahçemizde yaşayan bitkiler, toprak altında yaşayan diğer canlı ekosistemi için çok önemli. Yokluğu veya sayısal bakımdan yetersizliği bitkilerin hastalıklara çabuk yakalanması ve derinden etkilenmesine sebep olurken haşereler konusunda yine kompost içinde yaşayan mikrobiyoloji ya sağlam bir kale ya da yıkık dökük bir ev anlamına gelir” detayını vererek sözlerini şöyle noktaladı:
“Kompost yaparken hedefimiz oksijenli ortamda yaşayan ve dost/sağlıklı bakterileri ve mantarlar başta olmak üzere protozoa nematod gibi canlıları üretmektir. Kompostunuz ilk baharda yağan yağmurlar sonrasında o içinize çektiğiniz mis gibi toprak kokuyorsa doğru yoldasınız. Kötü kokmamalı; kötü koku ortamın oksijensiz olduğunu, patojen bakterilerin ve mantarların yaşadığı anlamına gelir. Kompostumuzu çevirmek ve ıslatmak ortamın oksijenlenmesini sağlar. Kompost yapımında kabaca kahverengi malzemeler ve yeşil malzemeler kullanılır. Yeşil malzemeler bakteriler için basit şeker anlamına gelirken, kahverengi malzemeler ise mantarların hızla çoğalması için besin anlamına gelir. Kompostumuz ne fazla kuru ne de çok ıslak olmamalı, ölçümüz bir avuç kadar kompostu sıktığımızda bir ya da iki damla su olmalı. İyi hazırlanmış bir kompost yığını ısınmalı ve bu ısı 24-72 saat arasında 57 derece kadar olmalı. Eğer ısınmıyorsa yeşil takviyesi en iyi seçenek.”