Çocuklar 'yeni normal' eğitim hayatına nasıl hazırlanmalı?
Milli Eğitim Bakanlığı yeni eğitim ve öğretim yılının 31 Ağustos’ta uzaktan eğitimle başlayacağını, 21 Eylül’de de okullarda yüz yüze eğitimin başlamasını planladıklarını açıkladı. Gelişim Lideri Yasemin Sungur, ‘’yeni normal’’ düzeninde başlayacak olan, öğrencilerin yanı sıra ebeveynlerin, öğretmenlerin ve okul yönetimlerinin de adım atacakları alışık olunandan farklı bir eğitim öğretim dönemi için tavsiyelerde bulundu.
Online eğitim zorunlulukla değil, istekle yapılan bir sürece dönüşmeli
Online eğitim, artık zorunlulukla yapılan bir eğitim değil, istekle yapılan bir eğitim sürecine dönüşmeli. Online eğitimin nasıl daha iyi yapılabileceği ile ilgili gelişim çalışmaları sürdürülmeli. Öğretmenlere online eğitimlerde nasıl daha etkin olacakları üzerine gelişim çalışmaları yürütülmeli. Şehirlerdeki kamu görevlileri dahil aileler ve okullar, genel kararların içinden kendi özel kararlarını çıkartmalı.
Online eğitim, sınıf eğitiminin alternatifi olarak yer almalı
Her bir okul, kendi fiziksel ve kültürel ortamında verdiği eğitimi gözden geçirerek nasıl açılacağına, hangi grup öğrencilere hangi sınıfları açacağına karar vermeli. Belki de pandeminin en büyük faydası, eğitim sisteminin yenilenmesi oldu. Dokunmatik ekranlarla ve interaktif süreçlerle online eğitim, bundan sonra sınıf eğitiminin alternatifi olarak yerini almalıdır. Okullar, isteyen öğrenci ve velilere online eğitim fırsatı sunmalıdır. Yani bundan sonra bu bir seçenek olmalıdır. Deneyimsel çalışmalar online’da nasıl geliştirilir; bunun uygulamaları yapılmalıdır. Eğitimin gelecek bakış açısı, vizyonu, aktif olarak pek çok meslekten uzman kişilerin oluşturduğu kurullarda çalışılmalı ve en kısa sürede uygulanabilir hale getirilmelidir.
Ebeveynlerin çocuklarını okula götürüp götürmeme kararı zor bir karar. Özellikle zayıf bünyeli bir çocuksa, mevcut bir hastalığı varsa, okulun koşulları sosyal mesafeye ve çocuğu hijyenik bir ortamda tutmaya müsait değilse online eğitimin yolları aranmalıdır.
Korkudan değil bilgiden beslenen iletişim tarzıyla çocuklarla iletişime geçilmeli
Gerçekler, çocuğun yaşına uygun kelimeler seçilerek, korkutmadan ama gerçekle karşılaştırılarak anlatılmalıdır. Çocuğun yaşına uygun dil seçilmelidir; gerekirse pedagoglardan, rehber danışmanlardan destek alınmalı. Psikologlardan çocuğun yapısına göre destek alınmalıdır. Korkutmak çözüm değildir, öğrenmenin önünü keser.
Korkutmak yerine, gerçek bilgiyle çocuğun yaşına uygun şekilde görseller kullanılarak, çeşitli uygulamalardan örnekler gösterilerek onlara konunun anlatılması gerekir. Sadece okul ortamında değil, bundan sonraki yaşamda da kendisini nasıl koruyacağını öğrenmelidir.
Bugüne kadar gelmiş ve aramızda yaşamasını sürdüren diğer virüsler gibi bu virüs de ilacı, aşısı bulunarak yine varlığını sürdüren bir virüs olacak. Bu virüsten korunmak hepimizin görevi. Bu nedenle tüm yaşam buna adapte olmak durumunda. Biz de çocuğumuzun yaşına en uygun şekilde bunu anlatmayı ve birlikte üzerine konuşmayı, korkudan değil bilgiden beslenen iletişim tarzıyla bu konuyu rahatlıkla aile içinde konuşabilir hale getirmeliyiz.
Çocukların mekansız, sınırsız ve zamansız eğitim alabilmesinin ilk şartı: İngilizce öğrenmek
Bu dönemde öğrencilerin tüm ebeveynlerinin en çok yapması gereken şey, öğrencinin anadili gibi İngilizce öğrenmesini sağlamak. Birinci derecede buna ağırlık vermeliyiz; o zaman gerçekten çocuğumuz bir dünya insanı olacak ve dünyanın her yerinde online sistemi uygulayan eğitim kurumları artacak. Binasız eğitim kurumları artacak. Artık insanları binalarda toplamak gerekmediğine göre çok küçük merkezlerden hatta belki farklı ülkelerden yönetilen eğitim kurumları giderek hızla çoğalacak.
Üniversiteler ve mevcut köklü okullar bu konuda yatırımlar yapacak. O zaman bizim Türk insanı olarak yapmamız gereken, çocuğumuz hangi yaşta olursa olsun çocuğumuzun anadilinin yanına İngilizce eklemek, öğrenmesini sağlamak. Böylece çocuğumuzun mekansız, sınırsız ve zamansız eğitim almasını sağlayabiliriz. Bu fırsatı sunabileceğiz. Belki de çok konuşulan Finlandiya eğitim sistemi, belki de en kısa sürede pandemi sürecine adapte olan sistem olacak. Belki de biz çocuğumuzu Finlandiya sistemi içine dahil edebileceğiz.
Okul durabilir, ama öğrenme durmamalıdır!
Ebeveynler çocukların ekran karşısında çok vakit geçirdiklerinden ve çok hareketsiz kaldıklarından şikayetçiler. Burada çocuğumuzun ihtiyaçlarına bakarak, hangi alanlarda kendisini üretken kılacağına, yeteneğini hangi alanlarda kullanacağına bakarak birlikte ve yalnız oyun oynayacağı alanlar yaratmalıyız. Ekran süresi önemli elbette, göz ve zihin kullanımı için.
Sağlıklı bir zaman diliminde, sağlıklı bir mesafeden ekranı kullanmasını sağlayalım ve onun dışında evin içinde oyun alanları yaratalım çocuklarımız için. Gençlerin güvenli ve hijyenik ortamlarda bir araya gelip oyun oynayacakları, sosyal, kültürel ve sanatsal eylemlerin içinde olabilecekleri süreçleri dahil edelim bu döneme.
Her konuda eğitim alabileceğimiz kurumların açık olduğunu fark edelim. Araştıralım, soru soralım, merak edelim, çocuklarımızın eğitimde geç kaldığı düşüncesine kapılmayalım. Öncelikle sağlıklı olmaları gerektiğini düşünelim. Sağlıklı kalmaları gerektiğini, onları sağlıkları açısından korumaya alalım. Kendilerini korumayı onlara öğretelim, benimsetelim, alışkanlık haline getirelim. 3-5 ay veya 1-2 sene kayıp değildir.
Okul durabilir gerekirse ama öğrenme durmamalıdır. Kitap okuma devam etmelidir. Araştırma devam etmelidir. Oyun oynama devam etmelidir. Sanatsal ve kültürel olarak yeteneklerini geliştirecekleri aktiviteler devam etmelidir. Çocukların online’da kendilerini, zekalarını ve yeteneklerini geliştirebileceği bir takım etkinlik alanları bulunmalıdır. Çocuklar bunları kendileri de yapacaklardır. Biz ebeveynler de bu konuda onlara destek olmalıyız.,
Öğretmenler hem ruhsal olarak hem psikolojik olarak hem de pandemi konusunda bilgilendirmeli
Okullar fiziksel olarak kendilerini gözden geçirmeliler. Sınıf düzenleri ve sınıflardaki öğrenci sayısı gözden geçirilmeli. Bu nedenle özellikle öğrenci sayısı çok kalabalık olan bölgelerde kesinlikle eğitim saatleri düşürülerek öğrencilerin farklı saatlerde okula gelmesi sağlanmalı, gerekirse velilerin okulun içine girmesi engellenmelidir. Öğretmenler özellikle hem ruhsal olarak hem psikolojik olarak hem de pandemi konusunda yeterince bilgilendirmeliler.
Öğretmenlerimiz endişeli olmamalılar; onlar da kendilerini korumak durumundalar, iyi hizmet verebilmek için iyi rehberlik edebilmek için öğrenmenin yolunu açabilmek için onların morallerinin yüksek olması gerekiyor. Hem okul yönetiminin hem de öğretmenlerimizin moralleri iyi olmalı; onları da bilgilendirmeliyiz dinlendirmeliyiz, zorlamamalıyız ve yıpratmamalıyız bu dönemde.
Öğretmenlerin çalışma sistemini geliştirmeliler. Öğretmenlerin kendilerini geliştirmeleri için fırsat vermeliler ve öğretmenlere kriz yönetimi ve bu tür salgın ya da doğal afet gibi bir takım hayatı zorlaştıran, öğrenmeyi zorlaştıran, psikolojik olarak baskı yaratan krizler yaşadığımızda nasıl davranmalı konusunda eğitimler verilmeli.
Yönetim, öğretmen, veli ve öğrenci birbirinden ayrılamaz unsurlardır
Yönetim, öğretmen, veli ve öğrenci denge içinde, bilinçle birlikte yönetilmesi gereken unsurlardır. Net dil, temiz dil, sevgi dili kullanılmalı ve bilgi görsel olarak en iyi şekilde aktarılmalı herkese. Hem ebeveyne, hem öğrenciye, hem öğretmene, hem yöneticiye. Herkesin bu konuda da görevleri var. Online eğitimi reddetmek yerine benimsemeyi seçmeliyiz.
Online’da etkin eğitimin nasıl olur? Deneyimsel süreçler online eğitimde nasıl uygulanmalıdır? Teknolojik olarak hazırlanmalıyız ve gelişmeliyiz.
Öğrencilerin evlerinde bir ekran olmaması, bilgisayar, telefon ya da televizyon gibi ekranların eksikliği o öğrencilerin eğitimden kopmalarına neden olabilir. Bu konuda bir sosyal kampanya yürütülebilir. Eğitime gönül vermiş, eğitimi iyileştirmek üzere çalışan pek çok sivil toplum kuruluşu var, işbirliği yaparak özellikle yoksulluk olan bölgede ihtiyaç olan evlerde buna çözüm üretilmeli en kısa sürede.
Hiçbir şey aceleye getirilmemeli, çocuklarımızın sağlığı tehlikeye atılmamalıdır
Covid-19 pandemisine karşı eğitimde alınması gereken önlemler ve yapılacaklara rehberlik edecek bir çerçeve oluşturmak amacıyla Harvard Eğitim Enstitüsü tarafından bir rapor yayınlandı. Sağlıklı kalabilmenin “korumak” olduğunu önemli bir şekilde vurgulayan bu rapor, 98 ülkenin iş ve eğitim ihtiyaçları analiz edilerek hazırlanmış bir rapor. Böyle bir raporun her yerde yayınlanması, tüm okul yönetimlerine ve eğitimle ilgilenen herkese ulaştırılması gerekiyor.