Çin'den Uygur Türklerine izin yok! Çöl ortasındaki ekoseli mumyaların sırrı
4 bin yıllık gizemin peşine düşen araştırmacılar, Orta Asya topraklarında daha önce böylesine hiç rastlanmamış bir şey keşfetti. Çölün ortasında ne işleri oldukları bilinmeyen mumyalanmış yüzlerce ceset karşılarındaydı. Bu konu, Çin ile Uygur Türkleri arasında da çözülemeyen bir mesele olmuş durumda.
Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - Çin'in uzak batısında, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yer alan bir yer 'Tarim Basin' yani Tarım Havzası. İsminden de anlaşıldığı gibi tarım yapılan ve etrafındaki dağların kuşattığı büyük bir alan burası. Bölgeyi ilginç yapan şey ise Asya kıtasındaki son yerleşim yerlerinden kabul edilen bu alanın daha önce duyulmamış bir sırrı içinde barındırıyor olması.
Tarım Havzası'ndakiler 20'nci yüzyılın başlarında Avrupalı kaşifler tarafından gün yüzüne çıkarıldı. Bölgenin tarihini inceleyen araştırmacıların tamamen tesadüfi bir şekilde buldukları, beraberinde birçok soruya da getirdi. Bu alanda cesetler vardı. Hem de öyle birkaç tane değil, bildiğiniz koskoca havzanın derinlerinde yüzlerce mumyalanmış ceset öylece duruyordu. Orası bir yerleşim yeri değildi. Bölgenin coğrafi koşullarına bakacak olursak böylesi çok zordu. Peki yüzlerce insanı oraya kim koymuştu? Bilinenin dışında Tarım Havzası bir mezarlık mıydı? Dahası 'Tarım Havzası Mumyaları' adını verdikleri bu insanlar Avrupalı mıydı?
Havza çevresindeki cesetlerin 4 bin yıl önce gömüldüğü, doğal yollarla mumyalandığı söylendi. Mumyaların en eskisinin ise yaklaşık 2 bin 100 yaşında olduğu tespit edildi.
BU İNSANLAR AVRUPALI MIYDI?
Tarım Havzası her anlamda tarımın yapıldığı bir yerdi, burada herkes hemfikirdi. Dolayısıyla orada bulunan cesetler çiftçi olabilirdi. Ancak bu çıkarımı yapmayı zorlaştıran şeyler vardı. İlk başta mumyaların Batılı tarzda kıyafetler giymiş olmaları ve Avrupalı bir görünümlerinin olması bu insanların Avrupa'ya dayanan Hint-Avrupa kökenli bir göçmen insan grubunun kalıntıları olduğu ve muhtemelen Bronz Çağı'nda Sibirya'dan gelen çobanlar veya çiftçilerle akraba oldukları yönünde hipotezlere yol açtı.
Sarı, kahverengi ve kızıl saçları, büyük burunları vardı. Yünden, kürkten veya sığır derisinden yapılmış parlak giysiler giyiyorlardı. Bazıları sivri uçlu, cadıya şapkasına benzer şapkalar takıyordu ve hatta bazı giysiler Batı Avrupa kültürüne ait olduğunu düşündüren keçeli veya dokuma kumaştan yapılmıştı.
Mumyaların bir kısmının üzerinde Keltleri anımsatan ekose kıyafetler oldukları görüldü. Bunlardan en önemlisi 'Chärchän Adamı' olarak isimlendirilen; 180 cm boylarında, kızıl saçlı, gür sakallı ve bin yıldan fazla bir süre önce ekose bir etekle gömülmüş mumyaydı.
'KUZEY AVRASYALILARIN TORUNU'
Mumyalarla ilgili kafa karışıklıkları devam ederken uzmanlar, 2021 yılında daha önce bulunmuş 13 mumyanın antik DNA'sı üzerinde bir çalışma yaptı. Sonunda uzmanlar, Tarım Havzası'ndaki kişilerin Bronz Çağı'nda çöl benzeri bölgede yaşayan, komşularının çiftçilik uygulamalarını benimseyen ancak kültür ve kültür açısından farklı kalan izole bir gruba ait oldukları yönünde fikir birliğine vardılar. Pes etmeyerek araştırmalara devam ettiler ve şu sonuca vardılar: Buradaki insanlar Batı Asya'dan Orta Asya'ya göç eden modern Avrupalılar ve yerli Amerikalılarla genetik bağları olan nispeten küçük bir antik avcı-toplayıcı grubu olan Eski Kuzey Avrasyalıların torunları.
Mumyalar herhangi bir cenaze töreninin parçası olarak kasıtlı olarak mumyalanmamıştı. Aksine, dünyanın en büyük çöllerinden biri olan Taklimakan Çölü'nü de içeren Tarım Havzası'nın kuru ve tuzlu ortamı, cesetlerin yavaş yavaş çürümesine olanak tanıyordu. Araştırmacılara göre pek çok ceset, 'sığır derileriyle kaplı ve ahşap direkler veya küreklerle işaretlenmiş tekne şeklindeki ahşap tabutlarla' defnedilmişti.
Mezarlık alanlarında 'efedra' bitkisinin de olması bunun tıbbi ya da dini bir önemi olduğunu gösteriyordu. Ancak buradaki kişilerin hangi dine mensup ne olabileceği ya da bazı mezarların neden eşmerkezli ahşap kazık halkaları içerdiğine hâlâ bir anlam verilemedi.
ÇİFTÇİLİK VE HAYVANCILIK YAPTILAR
Mumyaların mezarlıklarında bulunan maskeler, hayvan kemikleri gibi eşyalar onların günlük yaşamları ve ritüelleri hakkında bir fikir veriyordu. Kültürleriyle ilgili çoğu soru cevapsız kalsa da, cenazeler beslenme düzenlerine ve çiftçi olduklarına işaret ediyordu. Mumyalar arpa, darı ve buğdayla, hatta şimdiye kadar bulunan en eski peyniri içeren kolyelerle defnedilmişti. Bu onların sadece çiftçilik yapmakla kalmayıp aynı zamanda geviş getiren hayvanları da yetiştirdiklerini gösteriyordu.
Araştırmacılar ayrıca Tarım Havzası sakinlerinin, kurak çölde doğu ve batıyı birbirine bağlayan İpek Yolu üzerinde kritik bir koridor haline gelecek olan bu bölgede ticaret yaptığını ve diğer insanlarla etkileşim kurduğunu düşünüyor.
Arkeologların bu eski insanların günlük yaşamının nasıl olduğu, kiminle ticaret yaptıkları, hangi dini inançları benimsedikleri ve toplumlarının sosyal olarak tabakalı olup olmadığı da dahil olmak üzere cevaplayamadıkları birçok soru var.
ÇİN'DEN UYGUR TÜRKLERİNE İZİN YOK
Bugüne dek harika bir şekilde korunmuş mumyalar uzun zamandır arkeologların ilgisini çekmeye devam ediyor. Bunun yanı sıra Tarım Havzası'ndaki mumyaların kökeni dönem dönem siyasi tartışmalara da konu oldu. Tarım Havzası, Çin'in Uygur azınlığının hak iddia ettiği günümüz Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yer alıyor. Uygurlar, buradaki insanların ataları olduğunu iddia ediyor ancak Çin hükümeti bunu reddediyor ve bilim insanlarının mumyaları incelemesine veya antik DNA'larına bakmasına izin verme konusunda isteksiz davranıyor.
Tarım Havzası'nda bulunan en ünlü mumya 'Xiaohe'nin Güzeli' olarak da bilinen Xiaohe Prensesi'dir. Adını cesedinin bulunduğu mezarlıktan alan kadın, kirpiklerine kadar oldukça iyi korunmuş halde.