Çaresiz kaldı, hastalığını ürettiği bakteriyle iyileştirdi! 'Eşimizi ter kokusuna göre seçeriz'
Stajyer olarak gittiği Silikon Vadisi'nde yaptığı çalışmalarla adından söz ettirdi. Uzun yıllardır bakteriler üzerinde derin araştırmalar yaptığı araştırmalarla yeri geldi kendi hastalığını tedavi etti, yeri geldi kimsenin cesaret edemediği deneylere imza attı. İşte "Eşimizi bile ter kokusuna göre seçeriz" diyen Bakteri Uzmanı Ali Rıza Akın'ın yaşadıkları ve ses getiren çalışmalarının hikayesi.
Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - 25 yıldır insan mikrobiyatasını derinlemesine araştıran Ali Rıza Akın 1997 senesinde İstanbul Üniversitesi biyoloji bölümden mezun oldu. Kısa bir üre sonra Kaliforniya Silikon Vadisi'ne stajyer olarak gitti. Araştırmalarının ilk ayında iki önemli buluş yapmasının ardından iş verenlerinin dikkatini çekti ve onun için tam zamanlı işin kapısı aralanmış oldu. Stajyer olarak girdiği şirkette küf mantarları konusunda uzmanlaşmış ismin yanında çalışmaya başladı ve sağ kolu oldu. İkisi birlikte dünya üzerinde kimsenin aklına gelmeyen deneyler yapmaya başladılar. Ali Rıza Akın iş hayatının ilk yıllarında küf mantarları, bakteriler konusunda yoğun bir tecrübe kazandı. Yıllar birbirini kovaladı, çalışmaları sonucu bakteriler konusunda gerçekten uzman bir isim olmuştu. Yapılması zor ne kadar deney varsa herkes ona gelip danışır oldu. Yaptığı keşif ve çalışmaları saymakla bitmeyen Bakteri Uzmanı Akın, şimdilerde Amerika ve Avrupa'da çalışmalar yapan bir Türk firmasında bilimsel danışmanlık lideri olarak görev yapıyor. İnsanın daha sağlıklı ve uzun yaşayabilmesinin sırrının hangi bakterilerden geçtiğini, insan sağlığına iyi gelen bakterilerin hangileri olduğu üzerinde çalışmalar yürütüyor.
İLK ÖNCE KENDİNİ TEDAVİ ETTİ
İnsan mikrobiyatası, yeni nesil probiyotikler üzerine çalışan Ali Rıza Akın'ın başına gelen bir olay bakterilerle olan ilişkisine bambaşka bir boyut getirdi. Her şey Bakteri Uzman Akın'ın parmaklarının bir anda şişmesiyle başladı. İltihaplı romatizma teşhisi alan uzmana biyolojik ilaç tedavisine başlandı. Ancak aylar geçmesine rağmen parmaklarındaki şiş hiçbir şekilde yok olmadı. Ali Rıza Akın elindeki şişlikler yüzünden çok sevdiği işine bile gidemiyordu. Bir gün kullandığı ilacın yan etkilerine baktı. İlacın üzerinde 'zatürre, verem ve nadir kanser türlerine yol açabilir' yazıyordu. Böyle olunca hemen ilacı bıraktı ve "Ben bakteriler üzerine çalışıyorum, neden kendime de çare bulmayayım ki?" dedi. Kolları sıvayan Ali Rıza Akın, Kaliforniya'da ne kadar probiyotik varsa topladı, hepsini kullansa da hiçbiri işe yaramadı. Kolları sıvayıp laboratuvarın yolunu tuttu ve antiinflamatuvar (inflamasyonu ve ödemi azaltan maddelerin ve tedavilerin ortak adı) bakteriyi alıp deneysel olarak büyütmeye başladı ve her gün içti. 10'uncu günün sonunda 'sosis parmak' teşhisi konulan parmaklarından eser yoktu, iyileşmişlerdi. Kendisine çare olan bu bakterileri de bir ürün haline getirmeye karar verdi.
Mikrobiyota; insan vücudunda cildimiz, ağız boşluğumuz, solunum yollarımız, genital sistemimiz, idrar yollarımız ve elbette sindirim sistemimiz gibi belirli ortamlarda bulunan yararlı ve zararlı tüm mikroorganizmalar topluluğunu ifade etmek için kullanılan bir kavram.
'BAKTERİ YOKSA HASTALIK VAR'
Bakterilerin insan hayatında sandığımızdan çok daha fazla rol oynadığının altını çizen Akın, bir tarafta 23 bin bir tarafta 2 milyon gen olduğunu düşündüğümüzde vücudumuzdaki kolesterol seviyesinden, böbrek taşı rahatsızlıklarına, safra kesesi sorunlarından birçok rahatsızlığa sebep olan şeyin bakteriler olduğunun altını çizdi. Görevini yapamayan bakterilerin bu tip hastalıklara yol açabildiğini söyleyen Ali Rıza Akın, bakterilerin ortadan kalkması halinde insan vücudunda sorunların boy gösterdiğini şu örnekle açıkladı:
"Bakteriler vücudumuzda sağlıklı bir şekilde olduğu sürece vücudumuz da sağlıklı olur. Örneğin vücutta östrojen hormonunu aktif hale getiren bakterilerdir. Bakteriler olmadığında hormonlar yukarı fırlar, işler biraz daha ileri gittiğinde kistler oluşur, kist kendini zamanla kansere dönüştürebilir. Yani bakteriler olmadığında insan her türlü otoimmün hastalıklarla karşı karşıya kalır."
'MEME KANSERİ OLANLARIN ORTAK SIKINTILARINDAN BİRİ KABIZLIKTI'
"Bakterilerin olmaması birçok sorunu beraberinde getirirken aslında vücudumuz büyük sağlık sorunlarıyla karşılaşmadan da bize bazı mesajlar gönderir. Sürekli kabızlık ya da ishal durumu vücudumuzda bazı sorunlar olduğu anlamına gelir. Kabızlık aslında hastalıkların erken uyarı sistemidir" diyen Ali Rıza Akın şöyle devam etti:
"Bir araştırma, 2022 yılında ABD'de 300 bin kadın meme kanseri teşhisi aldığını ve bu teşhisi alanların sadece yüzde 30'unun kanser riski taşıdığını ortaya koydu. Ancak geriye kalan yüzde 70'inin ortak sorunları içerisinde kabızlık vardı. Yani araştırmaya göre hepsinin yaşadığı ortak sıkıntı bu. Kabız olmak, kanser olmak anlamına gelmez ama kabızlık ya da ishal durumu vücudun yardıma ihtiyaç duyduğu anlamına gelir. Büyük resme bakıldığında kabızlık ve ishal vücudun size 'kendini toparla' mesajıdır. Diyelim ki kabız oldunuz, mutlaka doktora gitmelisiniz ancak kendi kendinizi de tedavi etmeyi bilmelisiniz. Organik yeşillikler tüketmeye, yeşillikle beslenmiş hayvanların etini tüketmeye çalışmasınız."
Sağlıklı bir mikrobiyata için gerçek anlamda organik ürünler tüketmeliyiz. Ancak bunun yanı sıra yaşadığımız şehirlerin özellikleri de vücudumuzdaki bakterilerin durumunu etkiliyor. Nasıl mı? Bakteri Uzmanı Akın, "Yeşillik içinde bir yerde yaşıyorsanız, toprakla iç içeyseniz bu sizin mikrobiyatanızdaki bakteri çeşitliliğini artırır. Dokunduğunuz topraktan, soluduğunuz havadan bakteriler size geçer ve hayatınızı optimal bir şekilde etkiler. Eğer büyük bir şehirde yaşıyorsanız yaşadığınız bina beton, yürüdüğünüz yol asfalt, kullandığınız toplu taşıma patojenle doludur. Doğadan izole hale gelmiş bir hayatınız varsa mikrobiyatanızdaki bakteri çeşitliliği azalır. Özetle doğayla iç içe yaşayan biriyle şehirde yaşayan birinin mikrobiyatası arasında çok büyük bir fark vardır" dedi.
'ANNENİN MİKROBİYATASI FETÜSÜ ETKİLER'
Yetişkin bir bireyin sağlıklı bir mikrobiyataya sahip olması oldukça önemli. Bu yolculuğun en başı ise anne karnında başlıyor. Mikrobiyata sağlığının anneden çocuğuna geçtiğinin altını dikkatle çizen Ali Rıza Akın, bir annenin mikrobiyatası ne kadar sağlıklıysa bebeğininkinin de o kadar sağlıklı olacağını söyledi. Bakteri Uzmanı Akın, "Bir annenin ağız mikrobiyatası ile doğmamış fetüsün mikrobiyatası aynıdır" dedi. Eski zamanlarda insanda 3-5 bin çeşit olan mikrobiyata bugün 300-500'e düşmüş durumda. Modernleşen hayatla, tükettiğimiz besinlerle biz bakteri çeşitliliğimizi de kaybettik .Ali Rıza Akın'a göre bakterilerin çeşitliliğinin azalması vücudumuzda kalan bakterilerin işini doğru bir şekilde yapamamasına sebep oldu. Dolayısıyla elimizde kalan bakterilere çok iyi bakmamız gerekiyor. Hamile bir annenin bebeğinin bakteri sayısının çok olması için doğan çocuğunu organik ürünlerle beslemesi gerekiyor. Annenin aldığı bu proteinler dünyaya getirdiği bebekle nesilden nesile ulaşıyor.
Mikrobiyatanın sağlığı kadar sorunlarını da konuşmakta fayda var. Son zamanlarda oldukça popüler olan Candida mantarı bir tür mikrobiyata sorunu ve bunu tespit etmek oldukça kolayken tedavi etmek için ise sabır gerekiyor. Ali Rıza Akın, Candida'yı şöyle anlattı:
"Candida, her insan mikrobiyatasında doğal olarak olan bir mantardır. Sağlıklı bir mikrobiyata da sağlıklı işler yapar ancak günümüz dünyasında o kadar fazla şeker ve antibiyotik kullanıyoruz ki bu durum bizim mikrobiyatamızın dengesini bozuyor. Normalde pembe olması gereken diliniz bembeyaz ve pamuk görünümü varsa ağzınızda candida sorunu var demektir. Ağzın yanı sıra hem erkek hem de kadınlarda genital organlarda da candida mantarı bulunabilir. Öte yandan hamile bir kadının ağız mikrobiyatasında candida sorunu varsa bebekte de candida var demektir."
Sağlıksız bir mikrobiyata birçok soruna yol açabileceği gibi sağlıklı bir mikrobiyata kanseri yenmeye bile yardımcı olabilir. Peki kanser hastası birinin mikrobiyatası nasıl sağlıklı hale getirilir?
Bakteri Uzmanı Akın, "Kemoterapi, radyoterapi gibi yöntemlerle insanlar kanseri tedavi etmeye çalışıyor ancak kanser hâlâ bizi derinden etkiliyor. İnsanların kendi savunma sistemi o kadar güçlü ki kanseri yenebilecek kapasitededir. İnsanın kendi savunma sistemi doğru bir şekilde çalışsaydı kanser olma riski de fevkalade düşük olurdu. Canlılarda öğrenilebilir bir savunma sistemi vardır, öğreticileri ise bakterilerdir. Bakteriler ne kadar fazlaysa bizim savunma sistemimiz o kadar eğitimli olur ve nereye saldırıp saldırmayacağını bilir. Bizler kendi mikrobiyatamıza dikkat edip çeşitliliği yüksek seviyede tutarsak kansere karşı savaş verebiliriz. Bugünkü yayınlara göre gerek kemoterapi gerek immünoterapi olsun bu tedavi sistemlerinin başarı oranını etkileyen şey mikrobiyatadır. Kanser hastası birisi mikrobiyatasını sağlıklı tutabilmek için lifli yiyecekler, organik yeşillikler tüketmeli ve mikrobiyatasını kansere karşı güçlü tutmalı" dedi.
Bakteriler yalnızca immün sisteminde değil, insan psikolojisi üzerinde de büyük rol oynuyor. Konuyla ilgili yapılan çalışmalarda, dolunay zamanı insan psikolojisinde yaşanan gerginliğin bakterilerle olan ilişkisi gözlemlendi. Ali Rıza Akın bu durumu dolunay zamanında yer çekimindeki mikro değişikliklerle açıklıyor. Dolunay döneminde bazı bakterilerin sayısının artarak insanın sinirlenmesine, barışçıl bakterilerin de sayısının azalmasına neden olduğunu söyledi. Bu durumun bilimsel olarak kanıtlandığının da altını çizdi.
EŞLERİMİZİ BAKTERİLERİMİZ Mİ SEÇİYOR?
Ayın durumuna göre vücudumuzda artıp azalan bakterilerimizin eş seçiminde bile etkili olduğunu biliyor muydunuz? Ali Rıza Akın son olarak canlıların eş seçimini kendisinde olmayan özelliklere göre yaptıklarını anlattı. İnsanların kendisinde olmayan bakterilere sahip kişileri kendilerine partner olarak seçtiklerini ileten Akın, "Terdeki bakteriler de birbirini çeker" dedi. Eş seçiminde kariyer, dış görünüş gibi kriterlerdense asıl etkili olan şeyin mikrobiyata uyuşması olduğunun altını çizen Ali Rıza Akın, "Karşılıklı iki kişinin mikrobiyatası birbirini tamamlıyorsa siz o kişiyle tam anlamıyla uyumlusunuz demektir. Bu da ter kokusuyla olur, canlılar kendisinde var olmayanı arar" açıklamasında bulundu.
Son olarak gelelim günlük hayatta hangi besinlerin mikrobiyatamızı olumlu yönde etkilediğine. Akın, sağlıklı bir mikrobiyata için kişinin tamamen organik ürünler tüketmesi gerektiğini, bitki ile beslenmiş hayvanların etlerini tüketmemiz gerektiğini, sağlıklı bir et bulamıyorsak balığa çıkarak kendi balığımızı tutmamız gerektiğini ve organik yeşillik bulamıyorsak bulduklarımızı en az 3 kere olmak üzere karbonatla yıkayarak tüketmemiz gerektiğinin altını çizdi. Ek olarak bir uzman tavsiyesiyle genel mikrobiyataya destek olan probiyotik takviyesi kullanılması gerektiğini de hatırlattı.