SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Bin 200 yıl boyunca gizli kaldı! Nil'in Venedik'i nasıl sulara gömüldü?

Antik Mısır’a ilişkin arkeolojik çalışmalar elde edilen sonuçlara göre zaman zaman dünya genelinde gündem olabiliyor. Bunun en ilginç örneklerinden biri de İskenderiye kenti açıklarında gerçekleşti. İşte bin 200 yıl boyunca sular altında kalan, yağmacıların bile bulamadığı Thonis-Heracleion kentinin sırrı.

|

Derleyen: Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr - Antik Mısır medeniyetinin son bulmasının üzerinden binlerce yıl geçmiş olsa da bu medeniyete ait birçok detay bilinmezliğini koruyor. Zaman zaman arkeologlar tarafından yapılan yeni keşifler bu alandaki bilinmezliklerin üzerine ışık tutmaya devam ediyor ve bazı keşifler büyüklüğüyle sadece Antik Mısır tutkunlarının değil, tüm dünyanın ilgisini çekiyor. Yaklaşık bin 200 yıl boyunca sular altında kalan, tapınakları, limanları ve günlük hayatıyla Antik Mısır’ın en önemli şehirlerinden Thonis veya diğer adıyla Heracleion da tam olarak böyle bir örnek.


ÜNÜ MISIR'I AŞTI, ANTİK YUNAN'A KADAR ULAŞTI

Antik Mısır'ı var eden Nil Nehri üzerinde kurulu ve 'Nil’in Venedik’i' olarak tanımlanan Thonis-Heracleion kentinin hikayesinin M.Ö. 8. yüzyıla kadar uzandığı tahmin ediliyor. Şimdiye kadar keşfedilen en büyük batık buluntu yerlerinden olan ve keşfedildiğinde büyük ses getiren Thonis veya diğer bilinen adıyla Heracleion, eski Mısır’ın ticari anlamda en canlı şehirlerindendi. Bu şehir bir zamanlar ülkenin Akdeniz'e açılan kapısıydı. Kanallarla birbirine bağlanmış Heracleion, merkezinde Amun-Gereb Tapınağı bulunacak şekilde büyümüş, eski Mısır için oldukça stratejik bir önem kazanmıştı. Ticari anlamda oldukça hareketli bir şehir olması sebebiyle kültürel etkileşimin de yoğun yaşandığı noktalardan olmuş ve ünü eski Mısır uygarlığının da dışına taşarak Antik Yunan metinlerine kadar girmişti.

Uzun yıllar boyunca hakkında sadece antik metinlerden elde edilen bilgilerin olduğu şehir, 2000 yılında, Avrupa Sualtı Arkeolojisi Enstitüsü’nden sualtı arkeoloğu Franck Goddio ve ekibi tarafından İskenderiye kıyısının yaklaşık 6,5 kilometre açığında tamamen su altında bulundu. Yapılan çalışmalarda o zamanın günlük hayatına ışık tutan çok sayıda kalıntı da bulundu. Şehirdeki kalıntılar arasında 15 metreden fazla yüksekliğe sahip heykeller, lahitler ve hiyerogliflerle yazılmış taş levhalar, savaş miğferleri, parfüm şişeleri, çapalar, mücevherler ve madeni paralar bulunuyordu.

Çıkarılan en etkileyici heykellerden biri de liman kentini koruduğuna inanılan bereket tanrısı Hapi'nin heykelleriydi. Granit ve diyoritten yapılmış kalıntılar ve eserler zamana karşı kendini başarılı şekilde korumuş, 2 bin 300 yıl önce dünyanın en büyük liman şehirlerinden olan bu yere ilişkin oldukça önemli ipuçları sunuyordu.

YILDIZINI İSKENDERİYE VE AFETLER SÖNDÜRDÜ

Araştırma ekibi suya dalana kadar bin yıldan fazla süre sadece yazılı metinlerde yer aldığı için adeta efsane halini alan Heracleion’un kaderi zaman geçtikçe değişmeye başladı. M.Ö. 331’de Büyük İskender’in isteğiyle Thonis'ten sadece 24 km uzakta efsanevi İskenderiye şehrinin kurulması, Thonis’in büyüsünü zamanla yitirmesine sebep oldu. Ünlü İskenderiye Feneri'nin de yer aldığı Büyük İskender'in gözde şehri, kısa zaman içinde bölgenin başlıca ticaret merkezi haline gelerek Thonis'in rolünü üstlendi ve onu devre dışı bıraktı. Ancak şehre son darbeyi doğa vuracaktı.

Şehri vuran deprem, sel gibi afetler ve su seviyesinin yükselmesi gibi durumlar burakdaki nüfusunun her geçen gün azalmasına sebep oldu. Milattan önce 100 yılında yaşandığı tahmin edilen bir sel felaketinin ardından Thonis bir harabe halini aldı ve binlerce yıl sonra ortaya çıkacak şekilde sulara gömüldü. Thonis-Heracleion bin 200 yıl boyunca deniz tabanının altında büyük oranda bozulmadan kaldı. Kum ve diğer tortullar şehrin kalıntılarını kaplıyordu ve tesadüfen keşfedilme ihtimalini ortadan kaldırıyordu. Bu, Thonis-Heracleion'un başta yağmacılar olmak üzere birçok tehlikeden korunmasını sağladı. Şehirden geriye kalanların üzeri büyük oranda kumla kaplandığı için hayvanlar tarafından da zarar görme ihtimali oldukça düşüktü.

Yapılan çalışmaların şehrin çok küçük bir bölümünü kapsadığını iddia eden Franck Goddio, "Böyle bir alanın kıyıdan birkaç kilometre açıkta olacağını kimse düşünemezdi. Şehir metrelerce kum ve çökeltilerle kaplı. Deniz tabanına daldığınızda önemli bir antik kentin kalıntıları üzerinde yüzdüğünüzün farkında olmamak oldukça mümkün. Yerlerini tespit edebileceğiniz teknik ekipman geliştirilmeden önce herhangi bir iz bulmanın son derece zor olduğunu tahmin edebilirsiniz" diye konuştu.

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.