‘Altı yaşından bu yana iktidar peşindeyim’
İktidar âşığı assolist Müşerref Akay, ‘Türkiyem’ şarkısının da yardımıyla bu hayalini doya doya gerçekleştirdi. Türk bayrağından elbise giyebilen tek TC vatandaşı Akay ilk kez şarkısının psikolojik işkence amacıyla kullanıldığını itiraf etti ve ölüm orucu yapanlardan özür diledi!
|
Müşerref Akay’la bu buluşmayı 17 yıl önce, bir askeri cezaevinde tasarlamıştım. Buluşma, tuhaftır, Müşerref Hanım’ın bir askeri kışlanın yanındaki muhteşem manzaralı evinde gerçekleşti. Çok zaman geçmiş, sinirler gevşemiş, öfkenin yerini gülme isteği almıştı.
Sizi bu piyasaya, hem de birazdan değineceğimiz acaip kurnazca bir kampanya ile sokan eski kocanız Mahmut Tezcan’dı değil mi?
Bakın, büyük bir ricada bulanacağım. Bu adamın adını telaffuz etmek istemiyorum. O adam benim için yaşamıyor. Ve bir ölünün arkasından konuşmak da bana yakışmaz.
Yıl 1977. İstanbul’un bütün duvarlarında "Tek Yol Devrim", "Kahrolsun Faşizm", "Komünistler Moskova’ya" gibi sloganlar var. Ve bir sabah uyandık: Aynı yağlı boyalarla her yere "Müşerref Tezcan" yazılmış. Bu tuhaf kampanya size çok yarar sağladı mı?
Evet. Benim bir sol örgütün lideri olduğumu sandı herkes. Berbat bir promosyondu benim için. Ama Türkiye’deki ilk promosyon kampanyasıydı.
Siz hep iktidarın yakınında durdunuz. İlk Ecevitler’le mi ilişki kurmuştunuz 1977’de?
Hayır, ilk Süleyman Demirel’i makamında ziyaret etmiştim. Atatürk’ün sevdiği şarkılardan oluşan long play’imi hediye etmiştim.
Ecevitler’e nasıl çark ettiniz?
Ben kimseye çark etmedim. Ben devlet büyüklerinin hepsini çok seviyorum, çok saygı duyuyorum. Ben koyu milliyetçi bir sanatçıyım.
Ama herhalde o zamanlar bu kadar koyu değildiniz. Çünkü Ecevit o zamanlar soldaydı.
O zamanlar da koyu milliyetçiydim. Daha ilkokulda alfabe kitabındaki Atatürk’ün pembe boyalı evine bakar, hayal kurardım. Hep o eve ulaşmak, girmek isterdim. Devlet büyüklerini ziyaret, benim 6 yaşında başlamış duygularımdır. Ve bunu da başardım, Atatürk’ün evinin bahçesinde Atatürk’ün sevdiği şarkıları söyledim. Bu kaset olarak bende duruyor hâlâ.
Ecevitler’i ziyaret edip dizlerinin dibinde fotoğraf çektirmenizin vesilesi neydi?
Hatırlamıyorum. Amaçsız bir ziyaretti.
12 Eylül’den iki ay sonra "Türkiyem" şarkısını yaptım. Ve Türkiye’de ilk defa haberler kesilip haberlerin ortasında bir şarkı çalındı: "Türkiyem." Mesut Mertcan anons etti. Şimdi hani haberlerin sonunda yeni klipler tanıtılıyor ya, onun gibi bir şey.
Ne muhteşem bir klipti! Panzerler TARİŞ işçilerinin üzerine yürüyor, insanlar yerde, üzerleri aranıyor...
Bu şöyle oldu. "Türkiyem"in yayınlandığı gece Evren Paşa, Pakistan Cumhurbaşkanı Ziya Ül Hak’ı misafir etmişti. İzleyememiş. TRT’ye emir veriyor, "Tekrar yayınlansın" diye. Klip o yüzden hazırlanıyor. Erşan Başbuğ’a teklif ediyorlar, direniyor, hoşuna gitmemiş. Onun üzerine başkaları hazırlamış bu klibi.
Ben bu tuvaleti sadece "Türkiyem" şarkısında giyeceğim sözünü verdim. Başka kimse böyle bir kıyafet giyemez. Birkaç sene önce bir yılbaşında Marmaris’te Evren Paşa bana, "Sen bu kıyafeti ilk giydiğinde ben de endişelendim. Ama sen elbiseyi de, şarkıyı da taşıyabildin" dedi.
Ve Gırgır dergisi sizin bu kıyafetle bir karikatürünüzü yayınladığı için dört hafta süreyle kapatıldı. Bunu siz mi talep ettiniz askeri hükümetten?
Evet, Gırgır dergisi kapandıııı! Gırgır’ın kapağında ayağıma takunya çizmişler, yetmiş yaşında bir kadın yüzü ve üzerimde bayrak-kıyafet. Ne telefon açtım ne de bir müdahalede bulundum. Zaten büyüklerimiz hemen olaya el koydular ve Gırgır dergisi kapatıldı.
12 Eylül iktidarının şımarık kızıydınız yani...
Hiç de şımarık değildim. Ama sırf politik saplantıları nedeniyle "Türkiyem" olayını bu hale getirdikleri için onlar hakettiler bunu. Geçen sene Oğuz Aral, Gırgır’ın iflasını bana bağladı
Demin Mesut Mertcan dediniz de: 1984 yılında Metris ve Sağmalcılar cezaevlerinde ilk ölüm oruçları yapılıyordu. Sonradan dört siyasi tutuklu ölmüştü. Mesut Mertcan cezaevinde TBMM için belgesel çekiyordu. Ve koğuş kapılarının üzerlerindeki hoparlörlerden sürekli sizin "Türkiyem" şarkınız çalınıyordu.
Evet. Ne olacak? Ben mi suçluyum?
Peki, siz bu hoparlörlerden işkence amacıyla 24 saat sizin şarkınızın çalındığını biliyor muydunuz?
(Kahkaha atmaya başlıyor). Şimdiye kadar hiçbir gazeteci böyle bir soru sormadı bana. Hep bu konudan kaçtım. Kartal Cezaevi’ne beni bir konser için götürmeye kalktılar. Sol örgütler ayaklandı. Belediye başkanı beni örgüt temsilcileri ile bir araya getirdi. "Benden neden nefret ediyorsunuz?" dedim. "Biz 24 saat senin şarkınla yattık, senin şarkınla kalktık, senden nefret ediyoruz" dediler. Ben de şarkımın manevi işkence amacıyla kullanılmasına üzüldüğümü söyledim. Yine özür diliyorum. İktidar kullandı benim şarkımı.
Neden o zaman karşı çıkmadınız bu istismarlara, hoşunuza mı gidiyordu iktidarın eteklerine yapışmak?
Karşı çıkmadım çünkü bu benim yapmak istediğim bir şeydi. Kimse emretmedi bana. Ben iktidara destek vermek istedim. Hâlâ yapıyorum. Dün de "Türkiyem" elbisesini giydim ve şarkımı söyledim bir oteldeki gecede sahneye çıktığımda.
Hepimiz çocuk büyütüyoruz. Herkesin çocuğu transseksüel olabilir. Bu konu büyük konuşmaya gelmez.
İlginçtir, şimdi de bir transseksüel, Sisi menajeriniz.
Sisi benim menajerim değil. Konser organizatörümüz.
Özal ailesi de size kucak açtı mı?
Beni sevdiler. Ben dokuz kralla barışık enteresan biriyim.
Uzun süredir MHP ile ilişkilisiniz galiba.
"Türkiyem" şarkısına MHP çok sahip çıktı. Bu yüzden MHP ile benim aramda çok güzel bir bağ oluştu.
Şimdi kimle evlisiniz?
Ekber Bey. Eski ANAP Iğdır İl Başkanı.
Vay, o da siyasi. Sizden genç görünüyor.
Benden beş yaş genç. Ben öyle istedim. Benden genç bir erkekle evlenmek istedim. (Gülüyor).
YAŞAM