Ağız sağlığı yaşamımızı nasıl etkiliyor?
Bir çok hastalığın ağız ve diş sağlığına gereken özenin gösterilmemesinden kaynaklandığını belirten Hospitadent Yönetim Kurulu Üyesi Dt. Selçuk Özbölük, önemsenmeyen bir çürüğün kalp-damar hastalıklarına, romatizmaya, ülsere hatta kanser hastalıklarına bile yol açabildiğinin altını çizdi.
Ağız ve diş bakımına gereken özenin gösterilmemesinin tıbbi-psikolojik-sosyolojik ve hatta ekonomik sorunların başlangıcı olduğu ve önlem alınmaması durumunda kalıcı denebilecek problemleri oluşturabileceğine değindi.
Bilimsel araştırmalar ışığında birçok hastalığın ağız ve diş sağlığına gereken özenin gösterilmemesinden kaynaklandığına dikkati çeken Özbölük; “Önemsemediğimiz bir çürükten üreyen ve tüm vücudumuza hızlıca yayılan bakteriler bağışıklık sistemimizi zayıflatarak; romatizmaya, çene altı lenf bezlerinin büyümesine, kalp–damar hastalıklarına, şeker hastalığında kan şekeri değerlerinin değişimine, 5-17 yaş grubu çocuklarda büyüme yetersizliğine, kemik erimesine, hamilelerde düşüklere yol açıyor. Ayrıca düzensiz gelişen kanser hücrelerinin gelişimine sebep olurken, ağızdaki bakterilerin salgıladıkları enzimler nedeniyle gastrointestinal sistemine toksinlerin salgılandığı ve buralarda ülserasyonlara, poliplere sebep olduğu yapılan araştırmalarla kanıtlanmıştır” diye konuştu.
Bireylerin sosyal fonksiyonlarının kişiler arası yakın ilişkilerden, sosyal ve toplumsal aktivitelerde bulunmaya kadarçok farklı rolleri kapsayabileceğini söyleyen Özbölük; “Ülkemizde 65 yaş üzeri dişsizlik oranı yüzde %67.Yetişkin bireylerin yedide birinde yetersiz ağız sağlığının psikolojik ve sosyal huzura etkisi olduğu, tat almayı, iletişimi, sosyal ilişkileri ve diğer günlük aktiviteleri azalttığı görülmüştür. Araştırmacılar yetişkinlerin diş kayıplarına olan reaksiyonlarını; öz-güven kaybı ve öz-imaj değişimi, yoksunluk, görünüşlerinden hoşnutsuzluk ve kendilerini daha ileri yaşlarda algılama şeklinde sıralamışlardır” dedi.
Ağız hastalıklarının psikososyal etkilerinden bir tanesinin de ağız kokusu(halitosis) olduğuna değinen Özbölük, “Yaklaşık olarak nüfusun yarısı ağız kokusu problemi yaşamaktadır ve yaklaşık yüzde 25 oranında birey bu problemlerin sosyal yaşamda ki yansımalarını şiddetli bir şekilde hissetmektedir. Örneğin bu tip probleme sahip bir birey başka insanların varlığından tedirgin olup utanabilir, yakın arkadaşlıklar ve sosyal ilişkiler kurmaktan kaçınabilir Bundan dolayı ağız kokusu birey yaşamında noksanlığa sebep olarak yaşam kalitesini azaltmaktadır.Türk toplumu olarak karşımızdaki kişiyi kırmamak adına ya da ayıp olur düşüncesiyle ağız kokusu olan kişilere bunu söyleyip farkındalık geliştirmesini sağlamıyoruz” diye konuştu.
Gelişmiş ülkelerde 6 ayda bir diş hekimi kontrolü zorunluyken, ülkemizde diş ağrıyınca diş hekimine gitme alışkanlığı bulunduğunu söyleyen Özbölük,” Gelişmiş ülkelerde 6 ayda bir diş fırçası değiştirilirken, ülkemizde diş fırçası değiştirme sıklığı 1 yıldır ve her 3 kişiden biri dişlerini fırçalamamaktadır. Koruyucu diş hekimliği açısından önem teşkil eden florürlü diş macunu kullanımı Türkiye’de ortalama 110 gram, gelişmiş ülkelerde ise 450 gram.5-9 yaş grubunda süt ve daimi dişlerde çürük, dolgu, çekilen diş oranı ortalama 5,2 iken bu rakam gelişmiş ülkelerde sadece 1” dedi.
Her hastalık gibi tedavisine geç kalınan bir diş çekiminin maddi manevi daha büyük sorunlara yol açtığını söyleyen Özbölük; “Ağız ve diş sağlığı, vücut sağlığının bölünmez bir parçasıdır. Gerek kişinin sosyal özgüvenin pekiştirilmesinde, gerekse ilerde oluşabilecek pek çok sistemik hastalığın önlenmesindeki önemi tüm sağlık bilimcileri tarafından kabul edilmekte. Zamanında yapılmayıp, ihmal edilen tedavilerin ekonomik boyutunu göz önüne aldığımızda; dolgu yapılmayan her çürük diş kanal tedavisi, ardından diş çekimi, yerine diş koyma ve sonunda implant yapılmasına kadar birçok tedavi gerektirebiliyor. Bu da dolgu maliyetinin 23 katı bedel ödeme anlamına geliyor” diye konuştu.
Sağlıklı diş ve diş eti için hekimlerin önerileri doğrultusunda uygulama yapılması gerektiği, aksi halde dişlerin ve diş etlerinin zarar görebileceğine değinen Özbölük, “Ağzımız bir nevi vücudumuzun alarm merkezlerinden biridir. Diş fırçalama şeklinden fırça seçimine, macun kullanımından diş taşı temizliğine, süt dişlerinden ağız kokusuna kadar halk arasında bilinen yanlış ya da eksik bilgilerin paylaşılması diş ve ağız sağlığını tehlikeye atmaktadır” dedi.
Ağız sağlığında doğru bilinen yanlışlar
Özbölük, genel sağlığımızı büyük ölçüde etkileyen ağız ve diş sağlığı hakkında yanlış bilinen gerçekler hakkında şu bilgileri verdi:
1- Sert diş fırçası kullanmak dişleri bembeyaz yapar
Yanlış! Çünkü önemli olan fırçanın sertliği değil, fırçalama tekniğidir. Diş fırçası, sentetik kıldan yapılma olmalıdır. Uçları düzgün sonlanmalıdır. Sert fırçalar diş etini tahriş eder, dişlerimizin minesine zarar verir ve dişlerde hassasiyet oluşturur.
2-
*Uçları düzgün sonlanmalıdır.
*Fazla sert fırçalar diş etini tahriş eder.
*Fırça kılları aşınır aşınmaz(ortalama 6 ayda bir) mutlaka değiştirilmelidir.Hamilikte diş kaybı olması çok normaldir, anne adayları diş kaybı yaşayabilir
Yanlış! “Her çocuk bir diş götürür" düşüncesi ne yazık ki ülkemizde yaygın bir kanıdır. Ancak bu doğru değildir. Ağız bakımlarını doğru ve düzenli yapan bir anne adayı için böyle bir durum söz konusu değildir.
3- Hamilelikte diş tedavisi yaptırmak bebek için sakıncalıdır
Yanlış! Hamileliğin her döneminde aciliyet gerektiren diş tedavileri yapılabilir, bebeğe bir sakıncası yoktur.
4- Çoçuk dişleri iğne ile çekilirse bir daha çıkmaz
Yanlış! Süt dişleri 6’ncı aydan başlar 3 yaşına kadar devam eder. Kalıcı dişler ise 6 yaşında çıkmaya başlar ve 12-13 yaşlarında tamamlanır. Burada önemli olan hangi dişin çekildiğidir, dişin iğne ya da başka bir şey ile çekilmesinin önemi yoktur.
5- Süt dişlerinin yerine daha sonra kalıcı dişler geleceğinden süt dişlerinin önemi yoktur
Yanlış! Süt dişlerinin en önemli görevi çocuğun düzgün beslenmesini sağlamaktır. Konuşmanın düzgün gelişimi de süt dişlerine bağlıdır. Süt dişleri kapladıkları alanla kendilerinin yerine gelecek olan kalıcı dişler için yer tutmaktadır. Bu nedenlerle süt dişleri çok önemlidir.
6- Bir kez diş taşı temizliği yaptırdıktan sonra her zaman yaptırmak gerekir
Yanlış! Diş taşı temizliğinde diş yüzeyine ait olmayan maddeler (plak, diş taşı) temizlenir. Diş taşı temizliği yaptırmayan bir kişi dişleri üzerinde biriken diş taşlarını fark edemez ancak temizlik yaptırdıktan sonra birkaç gün fırçalanmayan dişlerdeki değişim hemen göze çarpar. Yani diş taşı temizliği yapılmış ya da yapılmamış olsun ağız ve diş bakımı yapılmadığı sürece diş taşlarının oluşumu kaçınılmazdır.
7- Çapraşık dişler ancak küçük yaşlarda düzelebilir
Yanlış! Çapraşık dişler her yaşta düzgün hale getirilebilir. Tel tedavisi her yaştan kişiye uygulanacağı gibi, tel tedavisini estetik bulmayan hastalar görünmeyen teller sayesinde düzgün dişlere sahip olabilirler.
8- Dişleri fırçalarken diş etlerinin kanaması normaldir
Yanlış! Dişleri fırçalarken diş eti kanaması normal bir durum değildir ve diş eti iltihabının en önemli belirtisidir. Vakit kaybetmeden diş hekimine başvurulması gerekmektedir.
9- Ağrıyan dişe aspirin koymak gerekir
Yanlış! Aspirin ağrı kesicidir ancak etkisi ağız yolu ile alınıp kana karışınca ortaya çıkar. Dişin üzerine konulan aspirin ağrınızı dindirmediği gibi, ıstırabınızı da arttırır. Çünkü diş etinizde yara açar.
10- Ağız kokusu herkeste olur ve geçmez
Yanlış! Diş çürükleri, diş eti hastalıkları, aftlar, uyumsuz ve kötü kullanılan protezler ve ağız kuruluğu, sindirim sistemi ile ilgili rahatsızlıklar, bademcik iltihaplanmaları sonucu meydana gelebilir. Ağız kokusunun asıl nedeni olan yukarıda sayılan hastalıkların tedavisi yapıldıktan sonra ağız kokusu önlenebilir.