SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Afrodit eğitimleriyle yüzlerce kadının dişil özlerine yolculuklarında rehberlik eden kadın: Gülen Gündüz Yılmaz

Eril Beril'den Afrodit'e kitabının yazarı Gülen Gündüz Yılmaz'la eril ve dişil enerjinin gerçeklerini ve hayatımıza etkilerini konuştuk.

|

Duygu Bay - PembeNar Özel

Gülen Gündüz Yılmaz kimdir? Öncelikle kendinizden bahseder misiniz?

ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği’nden acı çekerek mezun olduktan sonra mühendislik hiç yapmadım ama bilişim sektöründe satış ve pazarlama pozisyonlarında uzun yıllar çalıştım. Kurumsal hayatı kendi işimi kurmak için bıraktım. Kurumlara, takımlara, yöneticilere ve bireylere koçluk yapıyor; eğitimler veriyorum. Aynı zamanda online Afrodit eğitimleriyle yüzlerce kadının dişil özlerine yolculuklarında rehberlik ediyorum ki bu bana çok keyif veriyor.

Eril Beril'den Afrodit'e kitabının çıkış noktasını birkaç cümleyle anlatır mısınız?

Kendi hayatımda zaman içinde eril tarafım baskınlaşmıştı. Kitapta da yazdığım gibi o eril koşturmaca kurumsal hayatı bıraktığımda da devam etti. Çok severek eğitmen ve koç olarak çalışsam da içimdeki boşluk bir türlü dolmuyordu ve bu durum haliyle evliliğime de yansıyordu. Ben ne yapıyorum dediğim ve içime kapandığım bir dönem oldu. Bu süreçte kendi dişiliğim üzerine eğitimler, koçluklar aldım, birçok çalışma yaptım. Sonrasında da Afrodit eğitimleri vermeye başladım, YouTube’da Eril Beril ve Afrodit temalı videolar çekmeye başladım ve Ceres Yayınları sahibi Tuğba Dedeoğlu Demir’den gelen teklifle kitap yazma serüvenim başladı.

Eril ve dişil enerji nedir?

Akılcılık, mantığa göre davranma, hedef odaklılık, sonuç odaklılık, kontrol etmek eril durumlar. Süreç odaklı olmak, sezgileri dinlemek, işbirliği, dayanışma, sabır, şefkat, anda kalabilmek ve olana teslim olmak ise dişil özellikler diye özetleyebiliriz.

“Tutkunun ve seksin süregelmesi için kutup lazım”

Bir kadının hayatta başarılı olması için eril enerjisinin yüksek olması şart mı? Başarıya giden yolda dişil özellikler bir handikap mı?

Modern toplumdayız ve kadın olarak kariyer hedeflerimiz var. Onları gerçekleştirmek için eril özelliklere de yaslanmamız gerekiyor. Eril enerjisini geliştirmeyen kadın daha pasif bir dişil oluyor, dişilin kurban tarafıyla özdeşleşiyor. Özetle eril tarafımızı geliştirmemiz çok ama çok önemli ama dişil tarafımız da çok önemli. Mesela süreç odaklı olmak, anda olmak, sezgiler, duyguların farkında olmak gibi özelliklere artık tekrar sahip çıkmamız gerekiyor. Dişilin değerli olduğu bir dünyaya dönüş yapmak mecburiyetindeyiz. Sadece kadınların değil erkeklerin de dişil özelliklerini geliştirmesi, eril liderliğin eril-dişil dengeli liderlikle yer değiştirmesi gerekiyor. Zaten dünya da buraya doğru gidiyor. İnovatif şirketlere bakarsanız dişil özelliklere ne kadar değer verdiklerini görebilirsiniz.

Kadınların dişil özelliklerinden uzaklaşması ilişkilerine nasıl yansıyor?

Biz dişilimizden uzaklaşıp erilleştikçe erkekler de erilinden uzaklaşarak dişilleşiyor. O nedenle ilişkilerde tutku ve aşk da kalmıyor. Tutkunun ve seksin süregelmesi için kutup lazım. Bir dişi bir de eril kutup. Kutup olmayınca benim kankalık müessesesi dediğim ilişkiler yaşanıyor. Tutku, aşk ve seks; bunlar bir ilişkide paket olarak geliyor. Bu paket olsun istiyorsak dişil tarafımızı özellikle İçimizdeki Afrodit’i uyandırmalıyız. Biz dişile gittikçe hayatımızdaki erkekler ya erilleşiyorlar ya da gidiyorlar ve yeni erkek eril bir erkek oluyor zaten.

 “Kariyerinde başarılı olmak isteyen bir kadının eril tarafla özdeşleşip dişil tarafını reddetmekten başka şansı da pek yok”

Modern toplumda dişil enerjisi yüksek kişiler neden değersizleştiriliyor?

Sağlıklı dişil enerjisi olan kişiler ışıldar, parlar, onların yanında olmak istersiniz. O enerjiye herkes çekilir. Bir yandan durum buyken bir yandan da dişil özellikler değersizleştiriliyor.  Biz kadınların işi daha da zor. Biz duygularımızı gösterdiğimizde “Ya kadın işte. Duygusal” denirken bir erkek gösterdiğinde “erkek olduğu için işte” diye etiketlenmiyor. Haliyle de biz kabul görebilmek için erkekten çok erkek olmak durumunda kalıyoruz. Kariyerinde başarılı olmak isteyen bir kadının eril tarafla özdeşleşip dişil tarafını reddetmekten başka şansı da pek yok. Kendi özümüzü reddediyoruz.

Kadınlar iş dünyasında nerelerde tıkanıyor?

Modern erkekler de modern kadınlar da kadına değer vermekle ilgili hemfikirler. Hatta bu şekilde düşünmeyen insanlara karşı da öfkelilerdir, tepkisellerdir ve onları “geri kafalı” diye etiketlerler.

Ama kendini “kadına çok değer veririm.” şekilde tanımlayan, geleneksel değil modern olduğunu düşünen insanlardan oluşan organizasyonlara bakın; yönetim pozisyonlarından tutun, düzenlenen konferans ve panellerdeki kadın/erkek oranına; hiç bir konuda eşitliğin olmadığını görürsünüz.

Peki bu neden böyle? Önce şunu bilmeliyiz. Ayrımcılık konusu bilinç düzeyinde değil bilinç dışında gerçekleşen bir hadisedir. Maalesef bilinç dışınızda kadınlarla, dişil özellikler ile ilgili türlü yargı vardır. “Kadın kadını çekemez.” ya da “Duygusallık iyi bir şey değil” gibi. Acı gerçek şudur ki, bilinç dışınız bu yargılarla dolu olduğunda dış dünyada da kadınla erkek eşit haklara sahip olamaz. Çünkü eylemlerimizin büyük bir çoğunluğunu -neredeyse hepsini- bilinç dışımız yönlendirir.

Peki bireysel olarak ne yapmalıyız? İlk önce hakikati görmeliyiz. Kendi bilinç dışımıza bakmalıyız. Ama bu maalesef tatlı bir süreç değildir. Çünkü kimliğimizi sarsar. “Kadına değer” diye bağırırken o değeri aslında hiç de vermeyen parçalarımız olduğunu fark etmek hoş değildir. O beğenmediğiniz eski kafalı insanlarla ne kadar benzer olduğunuzu görürsünüz.

İşte kadın olarak biz bu nedenle tıkanıyoruz. Bireysel olarak bizlere çok iş düşüyor. Dişili bireysel olarak ne kadar bir kenara ittiğimizi görmekten kaçınmadığımızda ve dişil özelliklerimize değer verebildiğimizde, ancak o zaman ayrımcılık bir konu olmaktan o zaman çıkacak.

"İçinizdeki 'daha değil o iş de bitsin' diyen sesi dinlememeyi öğrenin."

Kendi girişimini ve bireysel markasını kurmak ve büyütmek isteyenlere bu bağlamda neler önerebilirsiniz?

Girişimcilerin çoğu tükenmişlik sendromu yaşarlar; yapacak çok iş, çok toplantı, çok proje vardır. Bunları önceliklendirmek, büyük resme hizmet etmeyen işlere ve müşterilere hayır demek gibi eril; koştururken bedeni ve duyguları dinleyebilmek, sonuç kadar sürece de önem vermek gibi dişil özelliklerini geliştirmesi gerekir girişimcinin. İşi kolay değildir yani.

Girişimcilere benim iki önerim var. Birincisi bir mentorunuzun/koçunuzun olması şarttır. Bunun o kadar da gerekli olmadığını düşünenlere biyografi okumalarını söylerim. İnsanın kendine dışarıdan bakması çok zordur. Sizi elinizden tutup kendinize dışarıdan baktıracak, hakikatleri görmenizi şefkatle sağlayacak birisi olmadığında inanılmaz vakit, enerji ve finansal kaynak kaybedersiniz. Kurumlarda bu mentorluk kendiliğinden gelir, insan fark etmez. Yöneticiniz, sizden kıdemli bir iş arkadaşınız size mentor olurlar. Girişimcilikte ise konfor alanınızdan bu denli çıkmışken, bu desteğe en çok ihtiyacınız olduğunda yalnızsınızdır.

İkincisi de işi ne zaman kapatıyorsunuz, dinlenme ve rahatlamaya ne zaman geçiyorsunuz? Bunları minik ritüellerle ayırın birbirinden. Bunu yapmadığınızda enerjiniz tükenir ve zaten çalışamazsınız. İçinizdeki “daha değil o iş de bitsin” diyen sesi dinlememeyi öğrenin.

 

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.