25 yıl kendi bacağından nefret etti! 'Bana ait değildi, bir gecede kopmasını diledim'
Çoğu zaman kendimizi tamamlamak için bir şeylere sahip olmamız gerektiğini düşünürüz, aksi halde eksikliğinden dolayı acı çekeriz. Ancak bu durum herkes için geçerli değil! Dünyada bir şeyleri tamamlamak için vücutlarının bir parçasını yok etmek isteyenler de var, tıpkı David Openshaw gibi. İşte 4-5 yaşından beri sağ baldırının olmaması gerektiğini hissederek yaşayan Openshaw'la ilgili ilginç gerçek.
Melike Sarıkaya / Milliyet.com.tr - Şu anda 33 yaşında bilgisayar teknisyeni olan David Openshaw sağlıklı bir bebek olarak dünyaya geldi. Fakat çocukluğundan itibaren sağ bacağıyla ilgili tuhaf düşünceleri vardı. Diğer çocuklara nazaran kendinde farklılıklar hissediyordu. Çoğu insan bacaklarında sorun yaşadığında endişelenip tedavi etmenin yollarını bulmaya çalışsa da David'in sağ baldırı sağlam olmasına rağmen bu sağ baldırın varlığı nedeniyle anormal bir ağrı hissediyordu. Bu bacaktan vazgeçmeyi çok istiyordu ve bu düşünce ona işkence ediyordu. Bazen bacağının bir gecede kopmasını bile diliyor ancak bu dileği gerçekleştirmek zor olduğundan, düşüncesi onu daha da acıtıyordu.
Düşüncelerine göre bu sağ bacak ona ait değildi. Bacağının bedenine ait bir parça olduğunun bilincinde olsa da David Openshaw çocukluğundan beri bacağına kendisine ait hissedemedi. Çocukken yaşadığının normal olmadığını anlayan Openshaw bu durumu birine itiraf etmekten oldukça korkuyor, herkesin ona deli demesinden şüpheleniyordu.
DOKTORLAR REDDEDİNCE BACAĞINI BUZA DALDIRDI
Openshaw bu süreçte kendini oldukça yalnız hissetmiş, dünyada ölümle karşı karşıya geldiğini sanmıştı. Öyle ki 13-14 yaşlarında geçirdiği bir kaza sonucu az daha bacağının bir kısmını kaybetmek üzereyken üzülmüyor adeta seviniyordu. Üstelik kaza sonucu bacağını kaybedememesi, yetişkin olduğunda bile ona kötü hissettiren bir olay oldu. Aldığı hiçbir terapiden fayda görememiş, gittiği hiçbir cerrah da uzvunu kaybetme isteğini kabul etmemişti. Çocukluğundan gelen bacağını kesme isteğine David Openshaw artık karşı koyamamıştı.
25 yılını sağ bacağından nefret ederek geçirdi. Artık bu hissiyatına engel olamayan David Openshaw, sağ bacağını bir buz kalıbına daldırdı. Bu sırada ölebilirdi fakat onun için bu önemsizdi. Kız arkadaşı eve gelmiş ve hemen ambulansı aramıştı. Openshaw’ı gören doktorlar şaşkınlıklarını gizleyememişlerdi. Bacağı donmadan kaynaklı oldukça hasar almıştı. Doktorlar iyileşmesini beklemişti fakat zaman geçtikçe uzuvlar ölümcül bir hal aldığı için bacağı kesmek zorunda kaldılar. Openshaw ameliyattan sonra uyandığında sağ bacağını göremediğinde yıllardır kendisiyle beraber olan depresif ruh halinden kurtuldu ve kendisini tamamlanmış hissetti. Peki Openshaw'ın neyi vardı?
BELİRTİLERİ ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE BAŞLIYOR
Aslında Ophensaw da neyi olduğunu biliyordu. Yaptığı bir araştırmayla 'apotemnofili' hastası olduğunu ve bu hastalığa sahip olanın sadece kendisi olmadığını fark etmişti. Apotemnofili rahatsızlığı olan bireyler sahip olduğu uzvundan dolayı kendilerini engelli bir birey gibi hisseder. O uzvun onu çirkinleştirdiğini, kötüleştirdiğini düşünürler.
Apotemnofilide bulunan bozukluğun kökeni ise tam anlamıyla anlaşılmış olmasa da uzmanlar, beyin yapısındaki veya işleyişindeki bazı farklılıkların, bedenin bütünlüğünü algılamada bozulmalara yol açabileceğini düşünüyor. Nörolog Dr. Vilayanur S. Ramachandran’ın çalışmaları, apotemnofili bireylerde parietal lob gibi alanlarda işlevsel farklılıklar olabileceğini öne sürüyor. Vakayı Milliyet.com.tr için değerlendiren Uzman Klinik Psikolog Sena Kenan Yoldaş, apotemnofili rahatsızlığı olan bireylerin kendine, uzvuna zarar verme eğilimi olduğunu söyleyerek, “Bazen sert cisimler veya kesici aletler kullanarak, uzuvdan kurtulmaya çalışabilir. Kendine zarar verme cesaretinde olamayanlar uzvunu yok sayarak hayatına devam eder. Bu durum yaşanırken kişi gündelik yaşamında aktiftir, ilişkiler kurar. İntihar düşüncelerine veya girişimine sık rastlanmaz. Apotemnofili teşhisi rahat konulabilse de kendisi oldukça karmaşık bir rahatsızlık. Beden Dismorfik Bozukluğuna (BDB) dair kökleri var. Ancak tamamen de BDB denilemez çünkü yapılan çalışmalar apotemnofilinin sadece psikolojik değil nörolojik kökeni olduğunu da tespit edildi. Apotemnofiliden yakınan kişilerin beyin görüntülemelerine bakıldığında, beyin yapısının bazı bölgelerinde farklılıklara ve işlev bozukluğuna rastlanılır” ifadelerini kullandı. Psikolog Sena Kenan Yoldaş bu durumu şöyle açıkladı:
"Genellikle çocukluk ve ergenlik çağında apotemnofili ilk belirtilerini gösterir. Ancak bu durum, kişinin kendini tanıması ve hislerini anlamlandırması zaman aldığından, yetişkinlik döneminde belirginleşir. Bu rahatsızlıktan yakınan kişiler, çocukluk döneminde ‘farklılık’ hissettiklerinden bahsederler. Toplumsal baskı, durumun nadir olması gibi faktörlerden dolayı duygularını gizlemeye çalışırlar. Bir uzuv kaybı isteği zamanla güçlenebilir ve kişi yetişkin olduğunda içsel mücadelesinde zorlanabilir."
'AZ SAYIDA CERRAH AMPÜTASYONU KABUL EDİYOR'
Apotemnofili belirtileri gösteren çocuk ve ergenlerin, ebeveynleri ve öğretmenleri daha anlayışlı bir tutum sergilemesi gerektiğine dikkat çeken Psikolog Sena Kenan Yoldaş önce bu durum hakkında bilgi sahibi olunması gerektiğini belirtti. Yapılan çalışmalarda, beyinde belirli uzuvların zihinsel temsillerinin eksik veya anormal olduğu kanısına varıldığını bu durumun da uzvun o bedene ait olmadığı duygusuna neden olduğunu kaydeden Psikolog Yoldaş, “Apotemnofili, cinsiyet disforisi gibi kimlik uyumsuzluklarıyla benzerdir. Kişinin kimliği ile beden algısı arasında çatışma oluşturur. Apotemnofiden yakınan kişiler ‘tamamlanmış’ hissedemezler. Ancak o uzuvdan kurtulduğunda tamamlanmış olacaklarına inanırlar. Bazıları için bu durum, kişinin kendisi üzerinde kontrol sağlama arzusuyla bağdaştırılabilir. Özellikle travma yaşamış bireyler, bedenleri üzerinde kalıcı değişiklikler yaparak ‘bütün’ hissetme eğilimindedirler. Çok az sayıda cerrah, sağlıklı ampütasyon yapmaya isteklidir. Ampütasyon olan hastaların çoğu kararlarından memnun olduklarını bildirirler ve sıklıkla artık ‘tamamlanmış’ olduklarından bahsederler. Birçok cerrah, etik ve sağlık açısından bu talebi reddeder. Sağlıklı bir uzvun ampüte edilmesi ‘öncellikle zarar verme’ ilkesine aykırıdır. Bazı ülkelerde bu tür cerrahi müdahaleler yapılıyor olsa da ben psikolojik tedaviden bireyin daha fazla fayda göreceğini düşünüyorum” diye konuştu.
'TERAPİ ETKİLİ OLABİLİR'
Psikolog Sena Kenan Yoldaş apotemnofili rahatsızlığında uygulanabilecek tedavi yöntemlerini "Apotemnofili de psikoterapi ve ilaç tedavisi bireylerin semptomlarını yönetmelerine ve hafifletmeye yardımcı olur. Biz bu tedavi yönetimine bütüncül tedavi deriz. Bilişsel davranışçı terapi, Emdr terapi, ayna terapisi gibisi yöntemler kullanılabilir. Bilişsel davranışçı terapi; bireyin olumsuz düşünce duygu ve davranışlarını değiştirmeye yönelik bir terapi modelidir. Apotemnofiliden yakınan kişiler için, beden algısını değiştirmek ve uzvu kaybetme duygularıyla başa çıkmalarına yardımcı olur. EMDR terapi ise çocukluk çağı travmalarını ve kişinin yaşadığı durumdan dolayı kaynaklanan travmaların çözümüne yardımcı olur. Uzuv kaybı arzusunu yaşayan kişilerin beden algılarını değiştirmek için kullanılan özel bir yöntemdir. Bu teknik kişilerin yaşadığı rahatsızlık hissini hafifletmeye yardımcı olur. Bu vakalarda, bireysel tedavi etken olduğu gibi destekleyici grup terapileri de semptomları azaltma da etkili olabilir” diyerek aktardı.
'UZUVLARI YOKMUŞ GİBİ DAVRANABİLİRLER'
Psikolog Sena Kenan Yoldaş, apotemnofili hastalarında stres ve kaygı bozukluğu olabileceğini anlattı. Psikolog Yoldaş, “Bazı hastalar, yaşadıkları uzuv kaybı hissini sürdürebilmek için protez, bandaj vb. araçlar kullanabilir. Örneğin bacağından kurtulmak isteyen biri, bacağı yokmuş gibi hareket edebilir. Bu durum da günlük işlevselliğini olumsuz yönde etkiler. Aynı zamanda bazı hastalar kendi kendilerine ampütasyon yapma girişiminde bulunabilir, kendilerine yaşamlarını tehdit edici derecede zarar verebilirler. Bu yüzden güvenlikleri açısından sorun oluşturabilirler. Ek olarak aşırı takıntılı düşünceleri sürekli bedenlerini kontrol etme davranışında bulunmalarına sebep olabilir. Bu durum enerjilerini tüketir ve stres seviyelerini yükseltir. Dolayısıyla günlük yaşamlarını olumsuz yönde etkiler” diyerek sözlerini şöyle noktaladı:
"Türkiye’de apotemnofiliyle ilgili resmi bir istatistik verilerine rastlamadım. Ülkemizde olduğu gibi, dünyada da nadir görülen bir rahatsızlıktır apotemnofili. Bu durumun sebebi, hastaların yaşadıkları süreci gizleme ihtiyacı hissetmeleri, tedaviye ve yardım arayışına açık olmamalarından kaynaklanabilir. Vakaların az olması da tedavi ve destek gruplarına olan erişimi kısıtlı hale getirir. Apotemnofili ile ilgili daha fazla farkındalık ve araştırma kazanılması gerekiyor."