165 bin grostonluk gemiyi paraşüt götürüyor! ‘1915'te Çanakkale'de de devredeydi’
Gemilerin dev pervaneleri, koca yelkenleri ve motorları onların okyanusları aşmalarını sağlıyor. Peki ya bu sistemler başlarda kömür ve sonra petrolle çalışırken denizleri ne derece kirletiyor? Dünyada artan petrol fiyatları denizcilikte yeni ve çevreci yöntemler bulunmasını sağladı. Aslında 100 yıllık sistemi bir nevi evrimleştirdi.
Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Devasa gemiler okyanusları aşıp milyonlarca ton kargoyu her gün adreslerine ulaştırıyor. Denizlerin ve okyanusların dev misafirlerinin yolculukları bazen fırtınalarla ve dev dalgalarla mücadele etmeyi gerektiriyor. Ancak suyun sakin olduğu anlarda bu gemiler bambaşka şekilde ilerlemeyi sürdürüyor. Hiç akla gelmeyecek ve hatta imkânsız görünecek olsa da birileri zamanında bu sistemi keşfetti. Gemiler dev paraşütlerle okyanusları aşabiliyor! Aslında tarih boyu gemilerdeki dev paraşüt sistemleri dikkat çekmişti. Başlarda savaş sırasında kullanılan bir savunma sistemi de olsa, bugünlerde tamamen artan petrol fiyatları için bulunan bir tasarruf sistemi. Yelkenli gemilerin hesaplı ve çevreci kanatları günümüz kargı gemilerinde dev paraşütlerle yer değiştirmiş durumda. Peki, binlerce ton ağırlığındaki gemiler nasıl oluyor da paraşütle okyanusları aşıyor?
HER ŞEY ARTAN PETROL FİYATLARIYLA BAŞLADI
70 bin ila 100 bin tona kadar yük taşıyabilen devasa yük gemileri, okyanuslardaki uzun yolculuğunu tamamlamak için de ciddi miktarda yakıt harcıyor. Kömürle çalışan gemilerden sonra petrolün insan hayatında daha çok yer alması, petrol türevi yakıtlar (fuel oil, diesel oil, benzin, motorin) kullanan buhar makineleri, içten yanmalı makineler ve türbinlerinin kullanımını beraberinde getirdi. Yakıt değişse de zaman ve teknoloji durmak bilmeden ilerliyordu. Devasa gemiler için petrol türevi yakıtlardan daha iyi bir tercih yoktu. Dünyada petrol fiyatları hızla yükseliyor ve artık denizcilerin bütçesinde dalgalı sular yük oluyordu. İlk olarak 1889’da uygulanacak olan paraşüt sistemi gemilerin rüzgârın itici gücünden yararlanarak daha az yakıt kullanmasını amaçlamıştı. Bu sistemin kullanımının yaygınlaşması ise 2001 yılını buldu. 'SkySails' adlı şirket, kargo gemilerini, büyük yatları ve balıkçı teknelerini rüzgâr enerjisiyle hareket ettirmek için uçurtma kuleleri ve yüksek irtifa rüzgârlarından elektrik üretimi için havadan rüzgâr enerjisi sistemleri satmaya başladı. Artık gemilerin üzerinde yükselen devasa paraşütler daha sık görülüyordu. Üstelik bu paraşütler neredeyse dev kargo gemilerinin 3’te 1’i kadardı. Yani boyutları bir futbol sahasından aşağı kalmıyordu.
SkySails GmbH, yakıt kullanımını günde ortalama yüzde 10-35 oranında azaltabileceğini tahmin ettiği bir teknoloji geliştirmişti. MS Beluga gemisinde ilk kez denenen sistem, günlük 800 euro değerinde olduğu tahmin edilen yakıt tasarrufuyla sonuçlandı. 55 metrelik gemide yapılan denemeler, uygun rüzgarlarda paraşütün yakıt verimliliğini yüzde 30'a kadar artırdığını gösterdi. Bu sistemin 2008 sonlarında ticari üretime geçmesi planlandı. SkySails Genel Müdürü Stephan Wrage yapılan denemenin ardından şunları söyledi: "Önümüzdeki birkaç ay içinde nihayet teknolojimizin pratikte çalıştığını ve yakıt tüketimini ve emisyonları önemli ölçüde azalttığını kanıtlayabildik.” Beluga Shipping'in proje yöneticisi Verena Frank ise deneyi, "Projenin temel konsepti, rüzgar enerjisini yardımcı tahrik gücü olarak kullanmak ve rüzgarı ücretsiz bir enerji olarak kullanmaktı" diye anlattı.
YELKENE ORANLA ÇOK DAHA AVANTAJLI
İlk tekneleri yapan Mısırlılardı. Her ne kadar uzun yol denizciliği Fenikeliler tarafından keşfedilse de denizcilik tarihi mısırda başlamıştı. Mısırlılar başlarda yaptıkları tekneleri Nil nehrinde ulaşım için kullanıyorlardı. Daha sonra bu teknelere kare biçiminde yelkenler takarak yelkenli tekneleri de icat eden Mısırlılar oldu. Onlardan binlerce yıl sonra ise icat edilen sistem, yelkenin çok daha ötesindeydi. İyi tasarlanmış bir paraşüt, birim alan başına yelkene göre 25 kat daha fazla güç üretebiliyordu. Bunun temel nedeni ise yelkenin gemiden çok da yüksekte durmamasına karşı, paraşütlerle su yüzeyinden metrelerce yüksekte daha fazla olan rüzgar gücünü yakalayacak kadar uzun iplerin uzunda kanat açabilmekti.
Paraşütler, daha güçlü ve istikrarlı rüzgarlardan yararlanarak geminin yükseklerinde uçurulabiliyordu. 200 metrelik bir çizgide uçan bir paraşütün, 10 metrelik bir çizgide uçan yelkenin iki katı kadar rüzgar enerjisi oluyordu. Ek olarak paraşütlerin yelkene karşı başka avantajları da vardı. Paraşütü devreye almak için gereken tek şey, bir vinç ve geminin ön tarafına yakın bir yerde, düşük maliyetle küçük bir değişiklikle takılabilen bir depolama alanı. Yelken ise çok daha pahalı olan ve gemi güvertesindeki kargo alanını azaltan bir direk gerektiriyordu.
I. DÜNYA SAVAŞINDA HEDEF ŞAŞIRTMAK İÇİNDİ
Gemilerde bugün çevreyi korumak ve yakıt tasarrufu sağlamak için kullanılan paraşütler aslına geçmişte de gemilerden yükselen balonlar olarak kayıtlara yansıyordu. Bugünlerde teknolojinin gelişmesiyle radara yakalanmayan uçak, gemi ve denizaltılar yapılsa da geçmişte düşman radarını yanılmak için yine gemiden yükselen balonlar tercih ediliyordu. Bunların en önemli örneklerinden biri de Çanakkale’de 1915’te yaşanmıştı.
Türk askeri, kahramanlık dolu mücadelesiyle Çanakkale’de düşmana geçit vermedi. Gelibolu’da ise HMS Manica isimli İngiliz Kraliyet Donanma Hava Servisi'nin ilk uçurtma balon gemisi olan bir İngiliz buharlı kargo gemisi devredeydi. 1915 Çanakkale Harekatı'nda Anzak Koyu'ndaki destek gemilerinin ateşini yöneterek aktif hizmet görmeyi de başarmıştı. Ancak İtilaf Devletleri'nin çabaları, Türkler karşısında Çanakkale’yi geçmek için yine de yetersiz kaldı. Bugün de diğer gemiler ve tekneler için yanıltıcı sinyallere neden olabilecek paraşüt sistemleriyle ilgili İstanbul Teknik Üniversitesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği Öğretim Üyesi Dr. Yunus Emre Şenol bakın neler anlattı.
Günümüzde paraşütler diğer gemileri yanıltır mı? "Geminin baş tarafına konumlandırılan bu sistem aktifken paraşüt halatı özellikle pruva direğindeki silyon fenerinin görünümünü etkileyebilir" diyen Dr. Yunus Emre Şenol, "100 ila 500 metre yüksekte uçurulan bu paraşütler diğer gemilerin radarlarında zaman zaman çok hızlı konum değiştiren bir ‘eko’ olarak görünür. Bu durum da vardiya zabitinin orada gerçekten bir hedef olduğunu düşünmesine neden olacaktır. Daha da ötesi, bu ekonun paraşütten kaynaklandığı durum kanıksanırsa, okyanusta dahi karşılaşılan küçük yelkenli teknelerin zayıf radar ekoları alındığında paraşüt olduğu varsayımı yapılıp çatışma önleyici manevranın yapılmamasına sebebiyet verebilir" dedi.
DEV PARAŞÜTLERİN DEZAVANTAJLARI YOK MU?
Dr. Yunus Emre Şenol, dev paraşütlerin avantajları ve dezavantajlarından bahsederken hidrojen detayına da değindi. Günümüzde hâlâ petrolle kargoları adreslerine ulaştıran gemiler gelecekte farklı yakıtlarla da okyanusları aşabilir mi? Dr. Yunus Emre Şenol bu soruyu şöyle yanıtladı:
“Normal güverte üstü rüzgar tribün sistemleri ile kıyaslandığında metre kare başına döndürme gücü bakımından 5 ila 25 kat daha etkili olduğu hesaplandı. Ayrıca yer kaplamıyor, totalde tabii ki diğer sistemden daha az fayda sağlıyor. Çünkü sadece 1 tane var. Bu yöntemle gemi emisyonlarının yüzde 15 ila 20 kadar azaltabileceği iddia ediliyor. Bir de IMO (International Maritime Organization/Uluslararası Denizcilik Örgütü) bu sistemin yılda 100 milyon tona kadar karbon salınımını azaltabileceğini söylüyor. Bunlar tabii laboratuvar koşullarında yapılan ölçümlere göre yapılan tahminler. Hava koşullarının sert olması, gemi rotasının rüzgar yönüne uygun olmaması ve dolayısı ile ‘skysail’i uçurmanın dezavantaj sağlayacak olması ve gemi hızının yüksek olması durumlarında sistem işe yaramaz hale geliyor. Bu sistem rüzgarın sadece geminin pupasından ya da yakın açılardan estiği zaman kullanılabilir. Rüzgar, borda (yan) açılarından esmeye başladığında geminin pruvasını (baş açısını) değiştirecektir. Bu da seyir emniyetinin dışında, gemi otopilotunun bu etkiyi nötralize edici yönde dümen basmasını gerektirecektir. Bu durum yakıt tüketimini ve dolayısıyla emisyonu artıracaktır. Bunlar fantastik uygulamalar. Yakında sıvı hidrojenin gemide taşınması ve yakıt olarak kullanılması teknolojisi başarılırsa tek ve en etkin çözüm o olabilir.”