SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

130 metre aşağıda ne gün vardı ne saat! Fareyle dost oldu, bir ömür şaşı kaldı

Keşif gezisi için yaklaşık 15 günlüğüne yer altına inmeye hazırlanan jeoloğun aklına, oldukça sıra dışı bir fikir geldi. Buzulları ve yer şekillerini incelemek yerine bu kez bambaşka bir şeyi gözlemlemeye karar verdi: Zamanı. Güneş ışığına hiç ulaşmadan, dış dünyayla tüm bağlarını kopararak tam 63 gün boyunca yer altında tamamen izole şekilde yaşayan genç adam bakın aslında neyi kanıtladı.

|

Derleyen: Betül Topaklı / Milliyet.com.tr - Fransız jeolog ve mağara bilimci olan Michel Siffre, Fransa Nice'e yetmiş kilometre uzaklıktaki Alpler'de bir yer altı buzulu keşfetmişti. Jeolojik keşif gezisi hazırlamak ve buzulu incelemek için yaklaşık 15 günlüğüne yer altına inen Michel’in sonrasında aklına çok ilginç bir fikir geldi. Henüz 23 yaşında olan genç adam, iki ay boyunca yerin metrelerce altında tıpkı bir hayvan gibi saatsiz, karanlıkta ve zamanı bilmeden yaşamaya karar verdi. Mağaraları incelemek yerine, zamanı inceleyen Michel, bunun için mağaranın girişine bir ekip koydu. Uyandığında, yemek yediğinde ve uyumadan hemen önce ekibini aradı. Böylece insan kronobiyolojisi alanını yarattı. 1922 yılında sıçanların bir iç biyolojik saate sahip olduğu keşfedilmişti. Michel’in deneyi ise, insanların da alt memeliler gibi bir vücut saatine sahip olduğunu göstermekti.


"Mağarada kötü bir ekipmanım vardı" diyen Siffre yaşadıklarını şöyle ifade etmişti:

“Ayaklarım her zaman ıslaktı ve vücut sıcaklığım 34 dereceye kadar düşüyordu. Boş zamanlarımı okumak, yazmak, mağarada araştırma yapmak ve geleceğim hakkında düşünerek geçirdim. Ayrıca, yüzeye her çıktığımda yaptığım iki test vardı. İlk olarak nabzımı ölçtüm. İkinci olarak psikolojik bir test yaptım. Saniyede bir basamak olacak şekilde 1'den 120'ye kadar saymam gerekiyordu. O testle büyük bir keşif yaptık: 120'ye kadar saymam beş dakika sürdü. Başka bir deyişle, beş gerçek dakikayı psikolojik olarak iki dakikaymış gibi deneyimledim. Zaman algımda çok büyük bir bozulma vardı. 16 Temmuz 1962'de mağaraya indim. Deneyimi 14 Eylül'de bitirmeyi planlıyordum. Yüzey ekibim bana günün nihayet geldiğini bildirdiğinde ise tarihin daha 20 Ağustos olduğunu yani mağarada geçireceğim bir ayım daha olduğunu sanıyordum. Psikolojik zamanım iki katına çıkmıştı. Yerin 130 metre altında bir buzulun yakınına kamp kurup tek ışık kaynağım bir meşaleyle 63 günümü orada geçirdim.”

BİLİM İNSANLARININ TEZİNİ ÇÜRÜTTÜ

Bilim insanları, insanların biyolojik saatlerinin tam olarak 24 saat olduğuna inanıyorlardı. Vücudumuzun kendi saatine sahip olabileceğini gösteren ilk kişi olan Michel, mağarada yaptığı  deneyle bilim insanlarının bu tezini de çürütmeyi başardı. Çünkü Michel’in her gün uyanık olduğu süre, altı saatten 40 saate kadar büyük ölçüde değişiyordu fakat ortalama olarak 24 saat 30 dakikalık bir uyku/uyanıklık döngüsüne yerleşti. Kısa sürede yüzeydeki gün döngüsüyle uyumunu bozdu ve normal olarak, düşünecek pek bir şeyi olmayan kapana kısılmış bir hayvan gibi olma deneyimi onu huzursuz etti. Deneyini bitirerek yeryüzüne çıktı.

Siffre, mağarada göğsüne ve başına bağlı elektrotlarla çeşitli ölçümlemeler yaparken

BU SEFER YERİN 30 METRE ALTINA İNDİ, ŞAŞI KALDI

Yaptığı deneyle yetinmeyen Michel, bu konuda daha fazla araştırma yapmak için 10 yıl sonra yani 33 yaşındayken tekrar mağaraya indi. Michel, bu deneyi için yerin 30 metre altında bulunan Teksas'taki bir mağarada, şimdiye kadar yapılmış en uzun insan izolasyonu deneyini gerçekleştirdi. Aşağıda tam 6 ay kalmayı planladığı için yanında 3 bin litre su götürdü. Daha sonra, ilk beş hafta boyunca 26 saatlik saat döngüsünde yaşadığını öğrendi. Kendisine göre 30. gün olan 37. günde, rutinden garip bir kopuş ve kalıplarda bir değişiklik yaşadı, aşırı uzun bir gün yaşadıktan sonra tam 15 saat boyunca uyudu. Bundan sonra günleri saatleri birbirine karıştı, onun için bir gün bazen 26 saat, bazen de 50 saat sürdü.

Michel, deneyde 77. güne geldiğinde ellerini kullanma yetisi azaldı ve sağlıklı bir şekilde düşünememeye başladı. İki gün sonra yukarıdaki meslektaşlarını arayıp geri dönmek için yalvardı, ama deneyde daha yolun yarısına bile gelememişti. İntihar etmeyi düşündü ancak ailesine yük olup onları üzmek istemediği için vazgeçti. 160. günde mağarada bir fare gördü ve onunla arkadaş olmak için çaresizce onu ele geçirme planları yapmaya başladı. 10 gün sonra bu planı denedi fakat başarısız olup kazayla fareyi öldürdü. Deney, planlandığı gibi tam altı ay sonra 10 Ağustos'ta sona erdi. Testleri uygulamak için mağaraya inen meslektaşlarıyla birlikte bir ay daha yeraltında kaldı. Sonunda, görme yeteneği zayıfladı ve kalıcı olarak şaşı kaldı.

1972'deki inişinden sonra, Siffre kitap yazmaya ve mağaralar hakkında ders vermeye yöneldi. Değerli taşların bulunduğu mağaraları arayarak Sri Lanka'da bir süre geçirdi ve Kolomb öncesi yerleşimin kanıtlarını bulmak için Guatemala'da yer altı alanlarını keşfetti. Dünya yörüngesinde dolaşan ilk Amerikalı John Glenn'in 1998 yılında 77 yaşındayken uzaya gönderildiğini duyduktan sonra bir kez daha yer altına döndü. 1999 yılının kasım ayında bir mağaraya girdi ve 2000 yılının şubat ayında çıktı. Milenyumu kutlamak için yanına yemeklerini de almıştı ancak bir kez daha iç saati onu yanılttı. Notlarında yeni yılın ilk günü sandığı günü aslında 4 Ocak olarak kaydetmişti. Sonuç yine ortadaydı, insan 24 saatlik döngü yerine 48 saatlik bir döngüye uyum sağlayabiliyordu. Siffre’nin deneyleri, biyolojik saatin genetik temellerini keşfeden ve 2017 Nobel Biyoloji Ödülü'nü kazanan Jeffrey C. Hall, Michael Rosbash ve Michael W. Young'a da ilham verdi.

EVİNİN MAĞARADAN BİR FARKI YOKTU

Geçen yıl zatürre sebebiyle 85 yaşında hayatını kaybeden Michel Siffre, yıllarca Nice'de küçük bir apartman dairesinde tek başına yaşadı. Evini dev fosiller de dahil olmak üzere yerin metrelerce altından getirdiği pek çok hatıra eşyasıyla dolduran Michel’in evinin neredeyse mağaradan bir farkı yoktu. Yaşına rağmen enerjisini kaybetmemişti. Kendisini ziyaret eden kişilerden evin durumu için özür dilemişti ama odada bulunan her şeyin onun enerji dolu bir insan olmasında çok etkili büyük rolü olduğu söylemekten hiç vazgeçmedi.

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.