21.07.2023 - 15:47 | Son Güncellenme:
Bir o yana bir bu yana kıvrım kıvrım raks eden Menderes Nehri, büyülü ezgisini ova boyunca her mevsim mırıldanır. Bağrındaki topraklar, binlerce yıldır ilahi dokunuşlarla yeşerir; tarlalar rengarenk bir tablo gibi serilir ayaklarımızın altında.
Güneşin şefkatli öpücükleriyle de beslenen toprak, hediyeleriyle doyurur halkları binlerce yıldır.
Tarihin karakutusudur da Menderes ve ovası. Sultanhisar’dan yüzlerce, binlerce yıl geçmişe doğru yükselen Nysa’nın soluğu yankılanır topraklarında. Yunan işgalinin de Kurtuluş Savaşı’nın da tanıdığır o, ki İstiklal’e giden yolda ilk zafer Yörük Ali Efe’nin Nysa’nın gölgesinde gerçekleştirdiği Malgaç Baskını’dır.
Yüzlerce yıldır ıssızlığın ortasında kalan Nysa, gözlerimizin önünde yeniden doğuyor.
Milliyet Arkeoloji’nin İş Sanat’la birlikte düzenlediği Kültürel Miras Buluşmaları’nın altıncısı geçen cumartesi Nysa ad Maeandrum’da, yani “Menderes’teki Nysa”daydı. Kazı Başkanı Doç. Dr. Hakan Öztaner’in rehberliğindeki gezimizi, akşam antik tiyatroda Ayça Bingöl’ün büyüleyici “Ben Anadolu” performansıyla taçlandırdık.
Buluşmamız kazı evi avlusunda başladı. Nysa’yı 12 yıldır kazan Hakan Hoca eline aldığı 10-12 santim çapındaki bir su künkü kesitinin içindeki kalın kireç takabasını işaret ederek, bölgedeki suyun çok kireçli olduğunu not etti. Sonra, bu tabakaya rağmen işlevsel olduğu dönemde künkten suyun akmaya devam ettiğini söyledi. Hakan Hoca, aynı dağdan gelen suların beslediği günümüzün borularının 5 senede bir kireçten tıkandığını belirterek Roma’nın mimari mühendisliğinin mükemmelliğine dikkat çekmek için anlattı bunu.
Künk deyip geçmeyin; Nysa’yı bir ağ gibi saran bu su şebekesinden kesitler kent sokaklarını arşınlarken de karşısınıza çıkıyor. Künklerin üzerinde göze çarpan delikler, muhtemelen yüzlerce yıl geçmişteki bir tıkanıklık açma (tesisatçılık) operasyonunun izleri.
İlerleyen dakikalarda gezeceğimiz 6 metre yüksekliğindeki Nysa Tüneli’nden de bahseden Hakan Hoca, “Bu kenti sel basar mı?” diye sormadan önce Sıhhiye’de deşarj olamayan Ankara Çayı’nın sel olup her yeri nasıl bastığını anlattı. İşte kenti sel afetinden de koruyan o tünel, Nysa’yı Roma mimari mühendisliğinin örnek kentlerinden biri yapan yapılardan.
Vadi çeperinde kurgulanan stadion da, Menderes’i besleyen derelerin üzerinde Nysa’nın iki yakasını buluşturan üç köprü de Roma mühendisliğinin seçkin örneklerinden. “İstanbul’da yokken Nysa’da üç köprü, bir tünel vardı” diyerek anlatmaya devam etti Hakan Hoca...
Milliyet Arkeoloji-İş Sanat altıncı Kültürel Miras Buluşması’nı Nysa’da gerçekleştirdi.
Strabon’un okuduğu kent
Amasyalı coğrafyacı, Geographika yazarı Strabon, “Ben gençken Nysa’da Aristodemus’un tüm derslerini aldım” der. Bu, Nysa’nın önemli bir eğitim ve kültür kenti olduğunun da kanıtıdır. Ayrıca Ephesus’taki Celsus’tan sonra Batı Anadolu’da en iyi korunmuş kütüphane de Nysa’da.
Kuruluşu M.Ö. 3. yüzyıla tarihlenen Nysa’nın Helenistik kökenli bir kent olduğuna dikkat çeken Hakan Hoca, kazı evinin de bulunduğu alanın gymnasion yani okul olduğunu söyledi; “Burası bugün de okul. Ankara Üniversitesi’nin kazılarının 32 yıllık merkezi, Strabon’un da eğitim aldığı bu gymnasion” dedi.
Ayrıca “çift yakalı kent” günümüzden bir yakıştırma değil; Strabon öyle söylemiş...
Hades’in Persephone’yi yer altına kaçırması da Nysa sikkesinin üzerindeki motifte yer bulmuş kendine. Hades’le Persephone, Dionysos’la birlikte kentin en önemli mitolojik figürleri. Orijinalleri Aydın Arkeoloji Müzesi’nde olan tiyatronun frizlerinde de Hades ve Persephone önemli yer tutuyor. M.S. 180’lerde yapılan frizlerden birinde Nysa, yanında Menderes ve onu besleyen küçük dereler, çekirgesiyle, inciriyle verimli topraklar, dağ perileri, su kaynakları. Nysa’nın diğer tarafında da Eros tarafından ittirilen gönülsüz Persephone ve yanında adeta “Hadi gidiyoruz” diyen Hades. Mitolojik olarak Hades’in Persephone’yi yer altına kaçırdığı yer Nysa!
Yukarıdaki satırlarda bahsettiğim tünel, kenti boğucu sıcakta gezen bizler için bir sığınak olsa da sanki o da yer altına açılan bir kapı.
İş Bankası tarafından restore edilen sütunlu yolda dolaşırken kulaklarınızda sanki Nysalıların sesleri çınlıyor.
İş Bankası sütunlu yol kazısını destekliyor. Önemli ölçüde ortaya çıkarılan yolun ortasındaki önemli bir kesitse, Hakan Hoca tarafından bilinçli olarak kendisinden sonra gelen arkeologların kazması için bırakılmış. Yolun kazılan bir kesitinde deprem izleri açıkça görülüyor. Bir sütunun kırıkları, devrildiği yön, o depremin Nysalılara yaşattığı dehşete, o depremin doğasına ilişkin ipuçları veriyor, ki işte bu yüzden sütunları kaldırmak yerine olduğu gibi kalmasını istiyor Hakan Hoca.
Kurulduğu dönem Lydia Krallığı’nın bir parçası olan, kültürel olarak Karia’dan izler taşıyan Nysa, gerçek karakterini Roma’yla kazanıyor. Büyük Menderes’le Çürüksu Deresi (Lykos) arasındaki iki vadi üzerindeki eşsiz konumu ona stratejik, ticari ve kültürel avantajlar da sağlıyor.
Geniş olan Menderes Vadisi’ndeki bölümde tiyatro, agora ve diğer önemli yapılar bulunurken, sınırlı alana sahip Lykos tarafı nekropol olarak kullanılmış.
Büyük ölçüde ayağa kaldırılan 15 bin kişi kapasiteli tiyatro, Hakan Hoca’nın bahsettiği süslemeleriyle boşken bile hikayeler haykırıyor. Kentin canlı olduğu dönemdeki tahmini 5-7 bin kişi nüfusuna rağmen tiyatronun kapasitesi Nysa’nın önemli bir kültürel merkez
olduğunu gösteriyor.
Yarı daire şeklindeki oturma basamakları, sahne binası ve orkestra bölümü gibi önemli yapısal unsurları hala ayakta duran tiyatronun akustiği de dikkate değer. Akustiği opera sanatçısı Burak Bilgili ve Hakan Hoca’nın şovuyla “Ben Anadolu” gösterisinden önce bizzat tecrübe ettik.
15 bin kişi kapasiteli tiyatro, Nysa’nın önemli bir kültür merkezi olduğunu gösteriyor.
Opera sanatçısı Burak Bilgili ve Hakan Hoca tiyatronun akustiğini böyle test etti.
Dere üzerindeki bu tünel, yer altına açılan bir kapı gibi görünse de zamanında kenti su baskınlarından koruyordu. Bugünse boğucu sıcakta “doğal klima” işlevi görüyor.
Nysa’daki kütüphane yapısı Ephesos’taki Celsus Kütüphanesi’nden sonra en iyi durumdaki kütüphane yapısı.
Nysa ad Maeandrum’daki Kültürel Miras Buluşması ve Ayça Bingöl’ün antik tiyatrodaki “Ben Anadolu” performansına ilişkin tüm detayları Milliyet Arkeoloji’nin 23 Temmuz’da yayımlanacak 27’nci sayısında okuyabilirsiniz.
İlandır