13.05.2024 - 16:49 | Son Güncellenme:
İhsan Bey, Latif Demirci’yle uzun yıllara dayanan bir dostluğunuz vardı. Kendisiyle yollarınız nasıl kesişti?
Gırgır’dan hatta arada oradan ayrılıp arkadaşlarıyla bir yıl kadar çıkardıkları Mikrop dergisinde çizdiği Canavar Koyun Orhan’dan itibaren takip ettiğim bir mizahçıydı Latif. Özellikle Gırgır’daki ikinci döneminde Behiç Pek ile yarattıkları Muhlis Bey ve çırağı Yavlum Mithat bizim kuşağın sıkı takip ettiği karakterlerdi.
Bizzat tanışmamız Latif 1997 yılında Hürriyet’te çizmeye başlayınca oldu. O yıllarda Uluslararası Aydın Doğan Karikatür Yarışması’nın jüri toplantıları Antalya’da yapılıyordu. Dünyadan ve Türkiye’den karikatürün önemli isimleri her yıl jüri üyesi oluyordu ve bu ekibin değişmeyen isimlerinin başında Latif Demirci ve Selçuk Demirel de vardı. Yarışmayı takip etmek ve haber yapmak için ben de gidiyordum Antalya’ya.
Orada bir haftaya yakın tam bir mizah kampına giriyorduk ve inanılmaz eğleniyorduk. Hem Latif’le hem Selçuk’la arkadaşlığımız yıllar içinde ilerledi ve iyi birer dost olduk. Selçuk Paris’te yaşıyordu ama Latif hem İstanbul’daydı hem de aynı gazetede çalışıyorduk. Daha sık görüşür olmuştuk.
Latif Demirci anısına sergi düzenlemeye nasıl karar verdiniz?
Karikatür çizmeye çok erken yaşlarda başlamıştı Latif. Henüz 14 yaşındayken ilk karikatürü Gırgır’da yayımlanmıştı. Ama vedası da çok erken oldu. 5 Haziran 2022’de vefat ettiğinde daha 61 yaşındaydı ve en üretken olduğu olgunluk dönemindeydi.
Çok büyük bir kayıptı hem yakın dostları ve sevenleri için hem de mizah dünyası için. En büyük acı da kızı Yasemin’in payına düştü tabii. Yasemin babasının evine giremedi bir süre. Acısıyla baş etmenin yolunu eğitimini aldığı sinema aracılığıyla buldu. Kısa bir film çekti “Onun Kalesinde” diye ve babasının kaybeden genç bir kadının, onun evini toplama hikâyesini anlattı.
Evi toplarken inanılmaz bir arşivle karşılaştı Yasemin. İlk çizdiği karikatürlerden itibaren her şeyi biriktirmişti Latif. Düzenli bir arşiv oluşturmuştu. Yaklaşık 50 yıllık bir mizah tarihi saklıydı o evde. O arşiv mutlaka sergilenmeliydi. Hem Latif hem de mizah tarihi için önemliydi bu. İş Sanat yöneticileri ve ekibi de sergileme fikrine sıcak baktılar ve projeyi hayata geçirdik. Sergi düzenlemesini ve kitap tasarımını Emre Senan yaptı.
Yeni kuşaklar belki Latif’in Hürriyet’te çizdiği Press Bey’ini, E-vli ve Cepli’sini, günlük karikatürlerini biliyorlardı ama bir Muhlis Bey’den, bir Arap Kadri’den, Canavar Koyun Orhan’dan haberleri yoktu. Hele dünya sanatının ikonik eserlerini kendine özgü tarzıyla yorumladığı “Çeviren Latif Demirci”yi kaç kişi hatırlıyor ki! Bütün bunların orijinallerini saklamıştı. Böyle bir sergiyi çoktan hak etmişti. Hem bunları hatırlatmak hem de Latif’i derli toplu bir sergi ve kitapla anlatmak, anmak istedik.
Sergide Demirci’nin hangi çalışmaları yer alıyor? Nasıl bir bağlamda bir araya geldiler?
Sergiyi bir tür Latif Demirci retrospektifi olarak düşündük. Kronolojiyi dikkate alarak yerleştirildi eserler.
Latif’in ilk çizgilerinden itibaren yarattığı çizgi karakterlerin maceralarını, yayımladığı kitapları, farklı çalışmalarını kronolojik ve tematik olarak vermek istedik. 1975’ten itibaren Gırgır’daki ‘Çiçeği Burnunda’ döneminden başlayarak yayımlanmış son karikatürüne kadar uzanan bir zaman dilimini kapsıyor sergi.
Mikrop’ta çizmeye başladığı ve yarattığı ilk karakterlerinden biri olan Canavar Koyun Orhan, Gırgır’da Behiç Pek ile birlikte yarattıkları Muhlis Bey’in maceraları ve diğer karikatürleri, Fırt’ta pek çok karikatüristin çizdiği Tarzan’a Arap Kadri’yi katarak Tekin Aral’la birlikte devam ettirdikleri dizi, Gırgır’dan ayrılıp Hıbır’ı kurduklarında Muhlis’i bırakıp Mithat ve Mirsat’la devam eden seri, Nokta ve Yeni Gündem gibi haftalık dergilere çizdiği karikatürler ve Hürriyet’te çizdiği Press Bey ile günlük birinci sayfa karikatürleri...
Bunların yanında kimi yayımlanmış kimi ise ilk kez yer verdiği karikatürlerin yer aldığı albüm kitapları, “The Selamın Aleyküm” ve “National Geoglathif” gibi...
Latife Tekin’in “Berci Kristin Çöp Masalları” romanı için çizdiği çok özel eserler, “Çeviren Latif Demirci” albümünün tüm çizimlerinin orijinalleri de yer alıyor sergide.
Son yıllarda renklendirmeleri bilgisayarla yapsa da biz sergide onun elle yaptığı orijinal çizimlere yer vermeyi tercih ettik.
Siz Latif Demirci’nin tarzını nasıl yorumlarsınız? Nasıl bir mizah anlayışı vardı?
Çok kendine özgü bir mizah anlayışı vardı Latif’in. Gırgır ekolünden ayrılıp kendi tarzını yaratmıştı. Gırgır’ın Amerikanvari anlayışından sıyrılıp Fransız ekolüne yaklaşmıştı.
Her olayda bir absürt yan bulurdu. Sevgi doludur bütün canlılara karşı. En itici tiplemeleri bile sevimlidir. Kızamazsınız bir türlü. Komik yanını bulup çıkartır çünkü onun.
Önümüzdeki dönemde Latif Demirci’yle ilgili başka çalışmalar yapma planınız var mı?
Kitaplarının tekrar yayımlanması ve gazetede kalmış karikatürlerinin derlenip kitaplaştırılması olabilir. Yasemin’in vereceği kararlar tabii bunların çoğu. Ama sergiyi hazırlarken şunu fark ettim ki, son 30-40 yılın çok renkli, mizahi Türkiye tarihi yazılabilir Latif’in karikatürleri eşliğinde. Hem toplumsal hem de siyasi tarih. MS
İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’ndeki sergiyi 30 Haziran’a dek gezebilirsiniz. https://issanat.com.tr
“BABAM BENİM İÇİN HÜZNÜ GÜLÜMSEMEYE ÇEVİREN BİR İNSANDI”
Yasemin Hanım, babanızla olan ilişkiniz nasıldı? Sanat yaşamınızda size katkı sağladığı, önünüzü açtığı, ilham verdiği noktalar oldu mu?
Babamla oldukça yakın bir ilişkim vardı. Hatta yer yer babam yer yer de en yakın arkadaşım olduğunu hissederdim. Moralim düşük olduğunda, keyfim yerinde olmadığında sırt çantama eşyalarımı atıp babamın evine giderdim. İlaç gibi gelirdi onun evinde geçirdiğim vakitler. Huzur bulduğum yerdi diyebilirim. Her şeyi konuşurduk ve konuştuğumuz her şey sonunda kahkahalara dönüşürdü.
Her şeyi konuştuğumuz gibi benim senaryolarımı ve projelerimi de sık sık masaya yatırırdık. Bana hayatımın her noktasında olduğu gibi kariyerimde de çok ilham vermiştir. Gözlem yapmak, ince detayların üzerinde durmak, her hikâyenin içindeki yalın mizahı ortaya çıkarmak babamdan öğrendiğim şeyler arasında en başta gelir. Babam benim için hüznü gülümsemeye çeviren bir insandı. Bu konuda da çok biricik olduğunu düşünüyorum. Şu anda bile onu düşünüp gözlerim dolduğunda yüzümde bir tebessüm oluşuyor. Bana bu özelliğini bir miras olarak bıraktığını düşünüyorum ve onun yolundan gitmeye çalışıyorum.
Sergi fikri nasıl oluştu? Serginin düzenlemesi sürecinde aldığınız rol neydi, nasıl katkı sundunuz?
Babamı kaybettikten sonra bir süre evine adım atmakta zorlandım. Cesaretimi toparlamam biraz zaman aldı. Evine birkaç ay sonra adım attığımda da ev tam olarak babamın bıraktığı gibiydi. Özel eşyaları ve arşivini toparlamaya başladık ilk önce. Arşivi toparlamak bitmek bilmedi ve çizimlerinin arasında kayboldum. Toparlamayı bırakıp saatlerce çizimlerini okuyordum. Büyük bir arşivi olduğunu biliyordum ama bilmek ile görmek farklı şeyler tabii. Bir de daha hiç ortaya çıkarmadığı suluboya çizimleri vardı masasının bir köşesinde yığın halinde.
Babamın yakın çevresine bu arşivden bahsettim. Babamın çok yakını olan İhsan Yılmaz, arşivi ve çizimlerini mutlaka değerlendirmemiz gerektiğini, insanların bu arşivi görmesinin önemli olduğunu söyledi ve devreye girdi. İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten ve İş Sanat ekibiyle görüştü. Onlar da bu fikre çok sıcak baktılar. Sergi süreci böylece başlamış oldu. Uzun bir süreç oldu çünkü büyük bir arşiv vardı. Ben sergide arşivden ve arşivi dönemlerine ayırmaktan sorumluydum daha çok. Fakat sergi sürecinde Emre Senan başta olmak üzere İhsan Yılmaz ve ben de eserlerin seçimine dahil olduk.
“İlk çizdiği karikatürlerden itibaren her şeyi biriktirmişti Latif. Yaklaşık 50 yıllık bir mizah arşivi mutlaka sergilenmeliydi. Hem Latif hem de mizah tarihi için önemliydi bu.”
İlandır