Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yurt dışına gitme, orada öğrenim görme, staj yapma ya da çalışma hayali olmayan yok gibidir.

Bu kervana şimdi doktorlar da katılmış!

En gelişmiş ülkeler bile yaratıcı, girişimci üniversite mezunu gençlere, hele bir de fikirleri ve sermayeleri varsa kapılarını sonuna kadar açıyor!
Anlayacağınız, beyin göçünü tersine çevireceğiz derken, olanca hızıyla devam ediyor!

İşte bu noktada, fırsatçı simsarlar devreye giriyor! Gençlere olmadık hayaller satarak, yaşamlarını altüst ediyorlar! Üstelik pek çoğundan, ilgili ülkelerin temsilciliklerinin de haberi var ama hâlâ can yakmaya devam ediyorlar.

Peki, bu noktada, gençlerimize sahip çıkacak, bu dolandırıcılara hesap soracak kurumlarımız yok mu? Ara ki bulasınız! Tüm bakanlıklar ve ilgili kurumlar, “Bu bizim ilgi alanımıza girmiyor” diyerek topu başkasına atıyor.

İşte size somut bir örnek! Şikâyet etmediği makam kalmamış ama söz konusu simsarlar, hiçbir şey olmamış gibi gençlerimizi kandırmaya devam ediyor:

Hayaller ülkesi Kanada…

“Kanada, yüksek refah seviyesi, muhteşem doğası ve sosyal devlet anlayışıyla herkesin yaşamak istediği bir ülke...

Ayrıca göçmen politikasıyla beyin göçü için harekete geçen insanların varış durağı...

Yıllardır içimde yurt dışında okuma, yaşama, çalışma gibi hayaller bulunmaktaydı. Baba tarafında yurt dışında yaşayan birçok akraba olduğu için bilinçaltımda yurt dışına yerleşme fikri ara ara su yüzüne çıkıyordu.

Yine bunun gibi zamanlardan birinde, LinkedIn’de ve indeed.ca sitesinde ‘Turkish Speaker Jobs’ başlığıyla iş ararken karşıma birçok iş ilanı çıkmıştı. Halihazırda zaten bir işim vardı ama benim yaptığım tamamen Nasreddin Hoca’nın ‘ya tutarsa’ durumuydu. Ne yalan söyleyeyim, bu başvurulardan bir geri dönüş beklemiyordum. Ama işte GreenCard çekilişi için aylarca bekleyen insanlarız biz, bir umut vardı yine de.
Aradan belli bir süre geçti, normal yaşantıma devam ediyordum. Sanırım 3 hafta falan sonra, bu işleri yapan bir şirketin sahibi tarafından arandım, bir Skype görüşmesiyle iş detaylarının konuşulabileceğini yazmıştı. İster istemez ‘Hadi canım” diye şaşkın bir tepki versem de içten içe bir umutlanma da yaşamıştım açıkçası.

2000 dolar istedi

Bu kişi bana, ‘Bununla birlikte Kanada çalışma mevzuatındaki yabancılar için çalışma müsaadesi işlemleri çok karmaşık olduğu için sizinle iş sözleşmesi yaparsak yüksek ücretli avukatlar kullanmamız gerekecek ve Kanada çalışma bakanlığında çalışma müsaadesi prosedürleri yürüteceğiz. Bu pozisyona ait sözleşmeyi imzaladığınız anda vazgeçmemeniz bizim için büyük önem taşıyacaktır. Bu kapsamda 2.000 Kanada Doları bir depozito tutarını yatırmanızı talep edeceğiz.

Bu tutar size işe başladığınız ilk hafta içinde geri ödenecektir. Bu olası geçici harcamayı göze alabiliyorsanız, sizinle bir Skype ile iş mülakatı organize edebiliriz’ dedi.

Araştırdım ama!..

İşin içine para ödeme durumu girince bu kişinin dolandırıcı olup olmayacağı konusunda kafam karışmıştı. Ama yine adamı tanımak, araştırmak, dinlemek istedim. Skype görüşmesinde karşımda tam bir İstanbul beyefendisi vardı. Nazik, güzel bir Türkçe ile konuşan, Kanada Çalışma İzni süreciyle ilgili çok detaylı bilgiler veren, verdiği bilgiler tutarlı olan bir kişiydi.

Araştırabildiğim kadar birçok yere ulaştım. Şirket reel bir şirketti, Toronto’daydı. LMIA’da (Kanada’da çalışma izni veren kurum) kaydı vardı. LinkedIn’de binlerce bağlantısı ve takipçisi vardı. Birkaç kişiden olumlu referans da alınca bahsedilen 2000 Cad’ı hesabına yatırdım. Yabancı bir ülkede çalışmak için para ödemek zorunda değildim, bunu elbette biliyordum ama uzun süren çalışma izni çıkma sürecinde bunun kendini garantiye almak isteyen bir şirketin savunma refleksi olduğunu düşündüm. Nasıl ki bazı şirketler deneme sürecinde yarı maaş verir, onun gibi.
Bu sürecin ilk başta 3-4 ay sürebileceğini söyleyen kişi, periyodik olarak e-mail ve Skype görüşmeleriyle sürecin yolunda gittiğini, az kaldığını söyleyip duruyordu.

Uzatmayayım, 5.5 ay geçtikten sonra ben de sabır taşınca ‘Neler oluyor’ gibi bir e-mail attım. Sonrasında LinkedIn’den, Whatsapp’tan engellendim ve e-maillerime cevap alamamaya başladım.

Hayal kırıklığı

Sonrası bildiğiniz hayal kırıklığı işte... Elbette bu süreçte benden önce ve benden sonra onlarca kişinin de bu konuda mağdur olduğunu öğrendim. Aralarında banka müdürlerinden profesörlere kadar birçok mağdur vardı. Söz konusu şirket, eleman bulma şirketi olduğu için ‘Kanada’da danışmanlığını yaptığımız falanca firmanın şu pozisyonu için’ diyerek çeşitli meslek gruplarından insanı dolandırabildi.
Bu konuda ne Türkiye’deki Kanada Konsolosluğu ne de Toronto’daki Türk Konsolosluğu ciddi bir destek sağladı. Bu kurumlar tarafından bize sürecin çok uzun süreceğini ve fiilen bu davayı Kanada’dan takip etmeniz gerektiğini söylendi. Sonuç biz dolandırıldığımızla kaldık.
Beni bu yazıyı yazmaya teşvik eden şey ise bu şahsın hâlâ LinkedIn’de ve diğer platformlarda insan avına devam etmesidir. Bu yazıyı okuyan tanıdıklarım ‘Aa enayiye bak’ diye düşünebilirler. Ben şanslıydım, daha iyi bir kariyer fırsatı karşıma çıktı ve gidemediğim için pişman olmadım. Ama intiharın eşiğine gelen mağdurlarla tanıştım, onların da sesi olmak için bu yazıyı yazdım. Dolayısıyla, bu kişinin hem yakalanması için hem de daha fazla mağdur olmaması için yetkilileri göreve davet ediyorum...”

Özetin özeti: Kanada için böyle de diğer ülkeler için farklı mı? Siz siz olun, gündeminizde yurt dışı varsa, resmi makamlardan şaşmayın!..