YÖK, 12 Eylül’ün bir kurumu. Ne varsa gitti, bir o kaldı!
Ve ne kadar yama yapılsa da tutmadı!
Her ne kadar, “Dün daha iyiydi” diyenler olsa da bugün neyse, dün de oydu!
Hep arka bahçe oldu. Olmaya da devam ediyor...
Üniversitelerle el ele vererek, bazen işin dozunu öyle kaçırıyorlar ki sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da isyan ettirdiler! Hiçbir devlet adamı, gerekçesi ne olursa olsun, vasatlığı kabul etmez. Hele ki cumhurbaşkanları!..
İşte bu yüzden, YÖK’ün kendine ve üniversitelere çekidüzen vermesinde sonsuz yarar var. Bu hem kendileri hem de ülkemiz için geçerli.
Aşağıdaki mektup, ABD’deki bir akademisyenden geldi. Samimi bir tespit yapmış. Şimdi böylesi bir raporu Amerikalılar hazırlayıp, ABD ziyaretlerinden birinde Cumhurbaşkanı’na sunsalar, içine düştüğü durumu tahmin edebiliyor musunuz?
İşte bu yüzden, böylesi bir tabloyu ülkemize yaşatmaya hiç kimsenin hakkı yok!
Elbette, herkes yabancı dil bilmek zorunda değil, herkesten araştırma yapması da beklenemez ama profesörlerin böyle bir lüksü olamaz. Çünkü onlar, geleceğin mimarları...
Dil bilmeyen profesörler!
“Amerika’da bir eyalet üniversitesinde doktora öğrencisiyim ve gelecek ay derecemi alıp ülkeme döneceğim ve hizmet edeceğim.
7 yıllık ABD hayatımda, onlarca Türk öğretim üyesi ile tanıştım. Hepsi de ya TÜBİTAK bursuyla ya da başka bir bursla gelmişti. 6, 9, 12, 24 ay burada kalan öğretim üyeleri vardı.
Sıkıntı şu ki yüzde 90’ı çok ama çok kötü İngilizce ile gelmişlerdi. İngilizceleri ufacık dertlerini bile halledemeyecek derecede kötüydü.
Çoğu öğretim üyesi hiçbir iş yapmıyordu, iki gün okulda takılıp, geri kalan günlerde pek bir şey yapmıyorlardı. Bir yıl boyunca hiçbir akademik faaliyette bulunmayan öğretim üyeleri biliyorum.
Devlet, 2.500 dolar aylık verip üzerine de Türkiye’deki maaşını veriyor (Uçak masrafları artı).
Gelenlerin çoğu profesördü. Aslında daha çok öğretim üyesi dr’ların gelmesi gerekiyor ki doçentlikleri için çalışma yapabilsinler.
Bazılarının da hakkını yememek lazım, çünkü ciddi anlamda çok çalışan ve aldığı bursun hakkını veren akademisyenler de gördüm.
Size bunları yazdım, çünkü İngilizce gerçekten çok önemli ve YÖK’ün bu konuya ciddi el atması gerektiğini düşünenlerdenim...”
Yetenek sınavları
Yetenek sınavıyla öğrenci alan bölümlere yönelik tartışma artarak devam ediyor. YÖK, 128 alandan sadece 14’ünün, kontenjanları dolmadığı gerekçesiyle, merkezi sistem kapsamına alındığını açıklarken, ilgili çevreler, yapılanın büyük bir yanlış olduğunu iddia ediyor...
YÖK’ten yapılan açıklamada, “114 alanda yetenek sınavı devam edecek, sadece 14 alanda merkezi yerleştirme olacak çünkü kontenjanları dolmuyor. Kopartılan fırtına boşuna ve gereksiz” denildi.
Farklı alanlarda eylem yapan öğrenci, veli ve kurslar ise ısrarla, “Moda, grafik ve animasyon bölümleri, kesinlikle yetenek gerektirir, merkezi sistemle öğrenci alınması, bu bölümlerin yok olmasına neden olur” görüşünü savunuyor.
Oysa, asıl tartışılması gereken konu, bu bölümlere nasıl öğrenci alınacağı değil, bu bölümlerden mezun olanlardan kaçının iş bulduğu olmalıydı! Eminiz ki mezunlardan yarıdan fazlası, öğrenim gördüğü alanda iş bulamıyordur! Tıpkı, iletişim fakültesi ve diğer pek çok fakülte mezunları gibi!..
YÖK, keşke biraz da pek çoğu siyasi dayatmayla ya da ticari amaçlarla kurulan üniversitelere açılış izni ve kontenjan verirken, istihdam olanaklarını da düşünse. Son istatistiklere göre, işsizlik sıralamasının en tepesinde gençler ve özellikle de üniversite mezunları bulunuyor! Bu durum vicdanlarını hiç sızlatmıyor mu?..
Özetin özeti: YÖK’ün hedefi, sadece kontenjanları doldurmak ve profesör sayısını artırmak değil, kaliteyi, insan gücü planlamasını ve istihdamı da dikkate almak olmalıdır.