Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, çocukları kabulünde bir öğrencinin “Üniversiteye girişin tek bir sınava bağlı olmaması gerektiği”ni söylemesi üzerine, “Aynen senin gibi düşünüyorum. Tebrik ediyorum. Şimdi Yekta Bey’e de ÖSYM Başkanımıza da söyleyeceğim. Bakalım bir çalışma yapsınlar. Bu normalde, Ak Parti’nin Hükümet Programı’nda da var” demiş!
Hayret ki hayret!
Bu konuda yazılacak çok şey var ama önce YÖK ve ÖSYM başkanlarının görüşlerini bir dinleyelim, sonra yorumlarız...
Bu kafayla aç kalırız (3)
Tarım ve hayvancılığımızın yok olma noktasına geldiğini ve gelecekte, kendi kendine yeten ülke olmaktan çıkacağımızı yazmıştık, mesaj bombardımanını tutulduk.
Meğerse bu konu herkesin canını acıtıyormuş ve yapılan hatalar, bir değil bin taneymiş.
İşte size çok çarpıcı anekdotlar!..
- İSKİ, köyümüzdeki, tarlamızdaki hatta bahçemizdeki kaynak suyunu bile kapatmak istedi, zor engelledik. Sonra nedense köyün suyu yetmez oldu. Tesadüf mü, kasıtlı mı bilemem. Köyün suyu yetmediği için tonu 1 TL olan İSKİ suyundan yararlanmak zorunda kaldık. Köy yeri olduğu için suyun tonu, şehre göre ucuz. Fakat İSKİ, suyun tonunu, şehirdeki gibi 4 liraya çıkarmak istedi ancak, 2019’a kadar erteleme alabildik. Peki ya 2019’dan sonra? Zaten şimdilerde üç beş ailenin yapabildiği tarım hepten bitecek.
- Köylülerin çoğu zaten hazıra alışmış ya da alıştırılmış. İşlemek, üretmek yerine tarlalarını, ya ekmiyor ya da bahçelerini işletmelere kiralar hale gelmişler. Hayvancılık da bitiriliyor.
- Köyde ahır yapılmasına izin verilmiyor. Önceden yüzlerce hayvan beslenen köyümüzde, şimdi hayvanların sayısı 20-25 civarında. O da şimdilik, yaşlı nesil ölünce sıfırlanacak!..
- İki gündür yazılarınızı okudum. Çok güzel ve net tespitler. Ancak, medya desteğiyle, STK’larla, yerel yönetimlerle, sorunların üzerine gidilip çözüm getirilmesi gerekiyor. Ayrıca haber takibi yapılmalı. 1-2 gün yazılıp dikkat çekiliyor, sonrası yok.
Çiftçi bir babanın oğlu olarak bazı tespitlerim olacak:
1- Tarım ve hayvancılıkta en büyük sıkıntı, bakanlık ve bürokrasi. Bakanlık iller ve bölgesel bazda çiftçileri dinleyip ona göre çözüm üretmek yerine, politik ve günü kurtaran çalışmalar yapıyor.
Gübre ve tohum!
2-Paranın ve üretimin altın kuralı, düşük maliyetli üretim ve satılabilir pazar konusuna acil çözüm bulunmalı. Gübre fabrikalarını sattığımız için ve gübre pazarı genelde yabancıda olduğu için üreticinin maliyetleri çok fazla. AB’ye uyacağız diye kendi tohumlarımızı yok ettik, şimdi elin tohumuyla üretilenlerin tadı tuzu yok ve çok pahalı. 1 kg domates tohumu (ithal) 6000 USD ve ikinci yıl yeniden satın almak zorundasın. Acilen tohum, mera ıslahı yapılmalı.
3- Devlet tarım ve hayvancılık konusunda destekler veriyor, fakat bunlar yeterince amacına uygun ve planlı, kapsayıcı değil. Ya torpilli kişilere kredi kullandırılıyor ya da amacına uygun olmayan şekilde heba ediliyor.
4- Hollanda’daki gibi Tarım Üniversitesi kurulmalı, veri analizleri yapmalı ve çiftçilerle iç içe olmalı.
5- Tarım ve hayvancılık için ayrılan alanlar acilen belirlenmeli ve imar izni verilmemeli.
6- Parası çok olan kişilerin ve şirketlerin yapabileceği, maliyeti yüksek çiftlikler yerine, ailelerin yaptığı mera hayvancılığı ve aile tarımı desteklenmeli.
7- Üretici ve çiftçilerin kooperatifleşme ve örgütlenmeleri mutlak derecede sağlanmalı (mevcutta bu var fakat kooperatif başkanları genellikle politikacı ya da eleştirirsem bir sıkıntı olur, neme lazımcı)
8-İlçe tarım ve hayvancılıkta çalışan devlet memurlarının kendilerine bile hayrı yok. Müdürü de dahil saat 17.00 olsun da gidelim modunda. Haftanın 2 günü ofis işleri, 3 günü ayağında çizme, üreticilerle görüşüp işleri ve üretimi takip etmeliler.
9- Devlet üreticiyi ithalatla terbiye etmeye artık bir son vermeli. Cari açık, ithalatçıya vergi indirimiyle düşmez.
Tarımın, hayvancılığın ve damak tadının merkezi güzel Anadolu’muzu ne hale getirdik-getirdiler. Ama umudu kesmek yok. Tarıma daha çok destek olalım, kendi insanımız kazansın...
Özetin özeti: Köyleri şehirlere bağlayıp mahalle yaptık, köylüleri üretimden koparıp maaşa bağladık, tarlalara gökdelenler diktik, akarsuları HES’ledik, ithalatla terbiye dönemi başlattık! Sonuç?..