Yeni YÖK’ün yeniliği kalmadı ama hâlâ o ismi kullanıyorlar.
Kim mi? YÖK’çüler.
Başkan Yekta Hoca 2005’ten bu yana YÖK’te. Başkanlıkta da ikinci dönemi. Yani eskisinde de, yenisinde de hep o vardı.
Değişen ne oldu derseniz, sadece ismi diyenler çok olacaktır ama Yekta Hoca’ya haksızlık etmeyelim.
İğneyle kuyu kazar gibi yükseköğretimde bir şeyler yapmaya çalışıyor ama sistem o kadar bozuk ve bozmaya çalışanlar hâlâ o kadar çok ki yaptığı doğru işler arada kaybolup gidiyor!..
Hoca şu günlerde, Milli Eğitim Bakanı kadar olmasa da ülkeyi dolaşıp, yaptıklarını, yapacaklarını, hayallerini anlatıyor.
En azından ortada yaptığı bir şeyler var!..
Antalya’daki toplantıda, bu toplantıların öğrencilerin istekleri doğrultusunda gerçekleştiğinin altını çizerek, “Yeni YÖK’ün öğrenci dostu olmasını istiyoruz. Sistemi başarılı üniversite, başarılı öğretim üyesi ve başarılı öğrenci üzerinde kurgulamak istiyoruz. Öğrencilerimizden aldığımız geri dönüşümler atacağımız adımların istikametini belirleyecek. Güç aslında öğrenci. Öğrencilerimizle bir araya geldiğimizde daha enerjili oluyoruz” demiş.
Bu konuda samimi mi? Kesinlikle samimi ama gücü oranında!.. Yekta Hoca ayrıca, doktoralı mezun sayısının Çin’de 1000 kişiye 2.2, ABD’de 1000 kişiye 1.7, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde 1000 kişiye 1.5, Türkiye’deyse 1000 kişiye 0.4 olduğunu hatırlatarak, kalkınmış ülkeler arasındaki sıralamamızı yükseltebilmemiz için doktoralı insan kaynağımızı artırmanın şart olduğunu söylemiş. Bu görüşüne de canı gönülden katılıyoruz. Ama ulufe gibi dağıtılan doktora unvanlarına, rektörlere, dekanlara bakınca, kafamız karmakarışık oluyor. Keşke yükseköğretimin tek patronu o olsaydı! YÖK 100/2000 Doktora Burs Programı için getirilen seçilme kriterleri tüm öğretim üyeleri, dekanlar, rektörler ve tüm doktora öğrencileri için de geçerli olsaydı. İşte o zaman geleceğe çok daha güvenle bakabilirdik!..
Asker öğretmenler?
Paralı askerlik tüm hızıyla devam ediyor.
Gidenler memnun ki hiç şikâyet gelmiyor. Görünen o ki hem Genelkurmay hem de askerler ve asker aileleri gidişattan çok memnun. Yoksa mutlaka şikâyetler gelirdi...
Öğretmen adaylarının bir maruzatı var. Askerlik dönemi ile mülakat tarihleri kesişiyormuş. Yani ya askerlik ya da öğretmenlik söz konusuymuş ki, her ikisinden de vazgeçmeleri mümkün değil. Askere Alma Daire Başkanlığı aslında bu konuda fazlasıyla yardımcı oluyordu, problem neden kaynaklanıyor, gerçekten anlamak zor. Ama Davut Paşa’nın aşağıdaki mektupta özetlenen bu soruna çözüm bulacağından eminiz!..
“Bir maruzatım var, bunu dillendirebilirseniz ve sesimiz olursanız, mutlu edersiniz. Haziran ayının 8’inde bedelli olarak askere gitmem gerekiyor ama 5 gün sonrasında da sözleşmeli öğretmenlik mülakatım var. Askerlik şubesiyle görüştüm, hiçbir şekilde esnek davranamayacaklarını söylediler. Askere mi gideyim, mülakata mı bilemedim. Normalde olması gereken bu durum için illa üst mercilere gidilmesi gerekiyormuş. Memurların söylediklerinden anladığım bu. Memur arkadaşlar hiçbir şey yapamıyorlar. Bu durumu yaşayacak çok sayıda öğretmen adayının olduğunu düşünüyorum. Şimdiden teşekkürler...”
Özetin özeti: Hemen her alanda yapacak çok iş var. Ama çıtayı hep daha yukarıya yükselterek!..