İstanbul Havalima-nı’ndan ilk kez uçtum.
O kadar çok söylenti vardı ki bu ilk uçuşu merakla bekliyordum.
Temel atmadan açılışa, ilk uçak inişinden düzenli seferler başlayıncaya kadar her aşamasını yerinde gördüm ama yine de ilk uçuş heyecanı farklıydı.
Biraz erken gittim. Hem gezdim hem de emeği geçenlerden rastladıklarımla ayaküstü sohbet ettim.
İGA Havalimanı İşletmesi Genel Müdürü Kadri Samsunlu, projeye sonradan katılsa da gündüz gece, hafta sonu, bayram demeden müthiş bir heyecanla koşturmaya devam ediyor. Kısacık sohbete bile onlarca ayrıntı sığdırdı.
Ersan Sevim’i gördüm, saçı sakalı ağarmış. O ve daha onlarca çalışan, temel atıldığı ilk günden bugüne, bu devasa projenin en ağır yükünü çeken görünmez kahramanlar olarak, görünmezliklerine devam ediyorlar. Tıpkı babalarının gölgesinde kalan ama 7/24 projeyle yatıp kalkan Mehmet Kalyoncu, Uğur Cengiz, Serdar Bacaksız, Murathan Günal, Anıl Koloğlu gibi...
Havaalanın mimarisi, bırakın ülkemizdekileri, dünyayla kıyaslandığında bile göz kamaştırıcı bir farkındalık sunuyor.
Peki, bir yolcu olarak baktığınızda durum ne? İşte birkaç satır başı:
- Kakışta da, inişte de rötar vardı.
- Hem uçak içinde hem de binmeden ve inmeden önce çok tur atılıyor. 3. pist yapıldığında bu sona erecekmiş!
- Karar vericiler, VIP, CIP değil, normal uçuşlar yapsınlar ki vatandaşın yaşadıklarını görüp, önlem alsınlar!
- Mesafeler çok uzun! Yaşlı ve hastalar için akülü araçlar varmış ama kim, nereden, nasıl bulacak, nasıl yararlanacak ara ki bulasınız!
- Söylenmese, ben de fark etmeyecektim ama o devasa havaalanının hemen her yerinde, size yardımcı olmak için gezen “ask me” / “bana sor” personelleri var. Onları daha fark edilir hale getirmek gerek.
- Çıkışlarda bir sıkıntı var. Keşke tek çıkış yerine çok çıkış olsa ve şu kapıdan çıkıyoruz, diyebilsek!
- Yiyecek, içecek ücretleri abartıldığı kadar değil ama çok da hesaplı değil.
- Kente uzaklığı en azından bana sıkıntılı gelmedi. Çünkü çok daha mesafe ve süreyi her gün işe gelip, giderken yaşıyoruz...
- Teknik tartışmalara gelince, onu bizlerin konuşması, siyasetçilerin Lozan'ın tartışmasına benzer.
Şu an için sorun diye konuşulan pek çok ayrıntı eminim ki kısa bir süre sonra hatırlanmayacak! Ev ya da büro değiştirirken bile çok daha fazlası yaşanıyor. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, emeği ve katkısı geçen herkese canı gönülden teşekkürler...
İzmirli gençler!
Ege Üniversitesi Ebelik bölümü öğrencileri, köy okulları için kitap seferberliği başlattı. İzmir Büyükşehir Belediyesi de destekledi. Binlerce kitap toplandı. Toplanmaya da devam ediyor...
Bu çerçevede, İzmirli gençlerle bir araya geldik. Eğitimi, geleceği ve ülkemizi konuştuk. Duyarlı, hem de çok duyarlılardı.
İzmirli gençler eminiz ki Tunç Başkan döneminde daha bir görünür olacaklar. Başkan Vekili Mustafa Özuslu ve Gençlik Komisyonu Başkanı Sinan An da gençleri yalnız bırakmayanlardan. Dahası, gençlik projelerine destek konusunda tüm yönetimden açık çek aldık.
Ebelik öğrencileri, sadece sağlık eğitimi alanındaki öğrenciler içerisinde değil, tüm öğrenciler içerisinde, dün olduğu gibi bugün de fark yaratmaya devam ediyorlar. Onların daha doğmamış bebeğe gösterdikleri özeni, keşke, diğerleri de bebek yaşama geldikten sonra gösterebilseler!..
Sosyal sorumluluk
İzmir, önceki gün insanlık açısından olağanüstü bir organizasyona ev sahipliği yaptı. Omurilik felcinin tedavisine yönelik araştırmalara fon sağlamak ve bu konuda farkındalık yaratmak için tüm dünyada aynı anda koşulan Wings for Life World Run’ın İzmir ayağında 9 bin kişi, ‘Koşamayanlar için koştu’. Dünyada 6 kıta ve 12 ülkede aynı anda başlayan koşu, yarışmanın yapıldığı tüm ülkelerde canlı olarak yayınlandı.
İzmir Kültür Park Lozan Kapısı’nda başlayan ve şölen havasında geçen Wings for Life World Run’da, herkes koşabildiği kadar koştu. Tekerlekli sandalyeli olanlar da vardı, sanatçılar da.
‘Bu bacaklar çalışacak arkadaş’ isimli kampanyayla adını Türkiye’ye duyuran omurilik felçlisi Alper Patır da yürüteçle 200 metre yürüdü.
Yarışa, yerel medya fazlasıyla yer verdi ama bizim gazete dışında diğer gazetelerin neredeyse hiçbirinde tek satır haber yoktu. Televizyonlar da görmezden geldi.
Sormak gerekir? Neden, neden, neden?..
Kesinlikle, biz bu değiliz!
Özetin özeti: Marifet iltifata tabidir. Eleştiriye tahammül gibi, takdir edilmeyi beklemek de herkesin hakkıdır...