Seçim beyannameleri açıklandıkça vay be diyoruz!
Hemen her parti, yapacaklarından çok, duymak istediklerimizi söylüyor.
Tam gün eğitim, yabancı dil hazırlık sınıfları, eğitimde kalite, öğretmenlik meslek kanunu, zorunlu okul öncesi eğitim, sınavların kaldırılması, beceriye ağırlık verilmesi, profesyonel okul yöneticiliği, öğretmenlere 3600 ek gösterge, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlere kadro, eğitim cenneti Türkiye, seçimle rektörlük, herkese yurt ve cazip burs olanakları, yurt dışı bursları ve daha neler, neler...
Peki, bütün bunlar mümkün mü?
Elbette mümkün hatta çok daha fazlası yapılabilir.
Peki, ama kim nasıl yapacak ya da madem yapılabiliyordu da bugüne kadar niye yapılmadı?
Soru sormaya kalkarsak, arkası gelmez ve zaten yerlerde sürünen moralimizin daha da bozulmasından başka bir işe yaramaz.
Onun için dünü, dünde bırakıp, geleceğe odaklanmakta yarar var!
Eğitim, mademki olmazsa olmazlarımızın en başında geliyor.
Sizler de mademki bunun böyle olduğunu söylüyorsunuz, gelin o zaman, bunu hangi bakan adayınızla, ne kadar sürede, nasıl yapacağınızı da anlatın ki içimiz rahat olsun, sandığa gönül rahatlığıyla gidelim...
Hizmet verene oy!
Bu seçim öncekilerden çok farklı olacak; hizmet üreten ve bu konuda inandırıcı olan, sanki bir adım daha öne çıkacak!
Niye mi?
Çünkü artık parti ve liderden daha çok, hangi alanda, kim ne yapacak ona bakılıyor.
Sandığa giderken kimimizin önceliği eğitim olacak, kimimizinki de ekonomi, tarım, işsizlik, asayiş ya da huzur.
Hemen hepsi de ilgili kesimler için çok önemli konular ama sanki en önemli ortak paydamız, çocuklarımız ve onların geleceği!
İşte bu yüzden, genç seçmen sayısının daha da artması nedeniyle, iyi bir eğitim ve devamında iyi bir iş konusunda yenilik üreten, inandırıcı olan kesinlikle ipi göğüsleyen taraf olacaktır...
Genel değil, somut!
Tıpkı önceki seçimlerde olduğu gibi, yine çok genel ifadeler kullanılıyor!
Cek, cak’lı vaatler sıralanıyor.
Şunu çok iyi bilsinler ki bu tür söylemler, bırakın puan kazandırmayı, tam tersine, puan kaybettiriyor.
Yerine getiremeyeceğiniz projeleri değil yapabileceklerinizi dile getirin, arkasında durun, detaylarını anlatın ve samimiyetinizi kanıtlayın. Yoksa işiniz zor!
Bu seçimin galibi nasıl ki gençleri ve dolayısıyla anne babalarını yakalayan olacaksa, kaybedeni de bu konuda inandırıcılığını ortaya koyamayanlar olacaktır!
Keşke bir parti çıksa da tüm söylemini gençler üzerine kurgulasa ama görünen o ki hâlâ gençlerden ve onları mutlu edecek, ayakta alkışlayacak ebeveynlerden haberleri yok!
Olsa, böyle mi davranırlardı!..
Liderlerden sadece şunu düşünmelerini istiyoruz!
Çocuklarını gönderecekleri iyi bir okul ve çok daha önemlisi, yıllardır iş bulamayan evlatları olduğunu düşünsünler.
Evlerinde huzur kalır mı, kalmaz mı, işte o zaman, konunun önemini ve herkesi çok daha iyi anlayacaklardır...
Sonuç olarak!
Şu günlerde dolar, döviz, ekonomi çok önemli.
Hep de önemli olacak.
Ama bu, eğitimin, ikinci, üçüncü, beşinci sıraya itelenmesine gerekçe olmamalı.
Eğer insan yetiştirme modelimizde, üretime, tüketime, disipline, öz kaynaklara daha fazla önem verseydik, zaten bu günlere hiç gelinmezdi.
Yerli malı haftasını kaldırdık, cari açık fırladı; Andımızı kaldırdık, milli değerlerimiz yok oldu; İş ve Teknik Eğitim derslerini kaldırdık, el becerilerimizi kaybettik; sporu, sanatı yok ettik, obezlik ve ucube binalar arttı; öğretmenlerimizi değersizleştirdik, çocuklarımıza yazık ettik!
Odaklandığımız tek şey sınavlar oldu, onda da hep nal topladık.
Milli Eğitim Bakanlığı, siyasetçiler için hep Milli Öğrenme Bakanlığı oldu.
Eğitimin E’sini bilmeyen isimlerle yol almaya çalıştık ama olmadı!..
Özetin özeti: Eğitimi ciddiye alan, eminiz ki ciddiye alınacaktır!..