Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fazla değil, 10 yıl öncesine kadar üniversite mezunu olmak çok önemli bir ayrıcalıktı.
Şu an ise ne üniversitelerin ne de üniversite mezunlarının yüzüne bakan yok.
Okuyamayan bin pişmansa, mezun olanlar on bin pişman!
Yarıda bırakan ya da atılma durumuna gelen hemen herkesin farklı bir gerekçesi var. Ama sanki en önemlisi, yaptıkları maddi ve manevi fedakârlığın karşılığını alamamaları.
İsterseniz gelin önce bu yöndeki tespitlere bir göz atalım, sonra da bu çıkmazdan nasıl kurutuluruz, ona cevap arayalım.

Haberin Devamı

Bırakan bırakana

Milli Eğitim Bakanlığı’nın paylaştığı verilere göre geçen yıl Türkiye’de üniversite öğrenimini yarıda bırakanların sayısı yüzde 92 artışla 408 bini aştı.
Nedenlerin başında ekonomik sıkıntılar geliyor.
Türkiye’de üniversite öğrenimini bırakanların sayısında son beş yılda önemli bir artış kaydedildi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın verdiği verilere göre, son 5 yılda 1 milyon 115 bin 530 öğrenci, kayıt yaptırdığı üniversitelerinden kaydını ya sildirdi ya da dondurdu.
Resmi verilere göre, 2013-2014 eğitim öğretim döneminde 135 bin öğrenci üniversite öğrenimini yarıda bırakırken, bu sayı 2014-2015 döneminde 161 bine, 2015-2016’da 197 bine, 2016-2017 döneminde de 212 bine çıktı.
Öğrenciler istihdam olanağı azalan bölümleri terk ediyor.
Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’nün paylaştığı verilere göre, kredi alan ve muhtelif yıllarda borçlarını zamanında ödemediği için takibe giren, 2018 yılında vergi dairesine bildirilen borçlu sayısı 279 bin 897 kişi oldu...

Sorun nerede?

İstatistikler bazen yanıltıcı olabiliyor.
Yukarıdaki rakamları da bu çerçevede değerlendirmekte yarar var.
Evet, üniversiteyi bırakan çok sayıda öğrenci var ama bunların pek çoğu yeniden sınava giriyor ve farklı bölümlere kayıt yaptırıyor.
Yani üniversiteyi bırakmıyor, bölüm değiştiriyor.
Üniversite başvurularına baktığımızda yüz binlerce adayın hâlâ üniversite öğrencisi olduğunu görürüz. Bunlardan bir bölümü, istedikleri fakülteyi kazandığında, bir üniversiteden kaydını alıyor, bir diğerine kayıt yaptırıyor. Ama bu durum istatistiklere, üniversiteyi terk etti şeklinde yansıyor.
Peki, üniversiteyi yarıda bırakmak zorunda kalanlar yok mu?
Fazlasıyla var.
Evet, bunlardan bir bölümü ekonomik sıkıntılar nedeniyle bırakıyor ama önemli bir bölümü de memnuniyetsizlikten. Çünkü o bölümden mezun olursa iş bulamayacak!
Üniversiteyi bırakanlardan bir bölümü, dershane ya da benzeri kurumlara giderek bir süre daha sınavlara hazırlanıyor, bir bölümü de zararın neresinden dönersem kârdır diyerek bir işe, bir mesleğe yöneliyor. Çünkü işsizlik sıralamasının en tepesinde, üniversite mezunları yer alıyor!..

Haberin Devamı

Çözüm?..

Eğitime ve eğitimli insana verdiğimiz önem ve kalite artmadıkça, bu negatif gidişatı pozitife döndürmek mümkün değil.
Önümüzdeki 20 yıllık perspektif çerçevesinde, ciddi bir insan gücü planlaması yapmadan ve üniversitelerimizi sil baştan yeniden yapılandırmadan, geleceğe emin adımlarla yürüyemeyiz.
Neden? Çünkü gençlerimiz de mutsuz, gözlerinin önünde mum gibi eriyen evlatlarını gören ebeveynler de mutsuz.
Sınavlara odaklı ezberci mevcut eğitim sistemi, meslek sahibi üreten insan yetiştirmiyor, tam tersine, hiçbir şeyi beğenmeyen, hiçbir becerisi olmayan, hiçbir konuda derinlemesine bilginin önemine inanmayan gençler yetiştiriyor.
Bu yanlışa artık dur demeliyiz, yoksa Cumhuriyet tarihi boyunca, her türlü fedakârlığa katlanarak açtığımız öğretim kurumlarının kapısına kilit vurmak zorunda kalırız. Tıpkı köy okullarının başına geldiği gibi...
Özetin özeti: Gençleri eğitime küstürmek, bir ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür!..