Üniversite tercihleri pazartesi günü sona eriyor. Yani milyonlarca gencimizin kaderini belirleyecek son saatler.
Tercih listeleri alın yazısı gibi bir şey! Ne yazarsanız, hayat sizi oraya savuruyor...
Peki, MEB, YÖK ve ÖSYM’nin bu konudaki performansı takdire şayan mı?
Evet demeyi çok isterdik ama herhalde daha kötüsü olamazdı.
Yanlış olan ise hemen herkes, bu sistemin yanlış olduğunu dile getiriyor olsa da değişen hiçbir şey yok...
Yerleştirme sonuçları bayramdan hemen sonra açıklanacak.
Peki, memnuniyet oranı ne olur?
Sınava başvuran adaylardan onda birinin bile yüzünün gülme ihtimali abartılı bir oran!..
Liselere girişte de durum farklı değil. Bu yüzden, bir sınav ve yerleştirme dönemini daha geride bırakırken, ah vah çekmenin ötesinde yeni hiçbir şey ortaya koyamadık...
Görünen o ki Ankara bu konuda üç maymunu oynamaya devam edecek. İşte bu yüzden yine iş başa düşüyor.
Gelecek sizin geleceğiniz olduğu için, gelin bu işi başkalarına bırakmayın ve tercih listelerinizi, son bir kez daha gözden geçirin.
Nasıl mı? İşte size farklı bir bakış açısı:
Tercih yapan değil de yeni mezun olsaydınız?
Üniversiteye, daha girmeden, mezun olmak da neyin nesi diyebilirsiniz. Ama, biraz empati yapın. Çalışmak istediğiniz sektörleri, kentleri, işleri, alacağınız maaşı, mastırı, nişanı, evliliği, alacağınız arabayı, erişmek istediğiniz hayat standardını ve diğer hayallerinizi düşünün; tercih listesine son bir kez de bu gözle bakın! Tercih listelerinize ona göre son şeklini verin!
Yıllar öylesine hızlı geçiyor ki geriye dönüp baktığınızda birçok şey için çok geç kalmış oluyorsunuz.
Plan, program, öngörü ve en önemlisi de doğru bir yol haritası işte bunun için önemli.
Deneme yanılma yöntemiyle, öğrenme ve tecrübe kazanma yöntemi ilk çağlarda kaldı.
Aklın, bilimin ve kazanılmış tecrübelerin fazlasıyla dikkate alınması gereken bir dönemde yaşıyoruz.
İşte bu yüzden, tercih listesine alacağınız, her fakülte ve yüksekokul, sizin için çok güzel bir geleceğin anahtarı da olabilir, ömür boyu sürecek bir maceranın ve bocalamanın miladı da...
Keşke zamanınız, paranız ve rehberlik edecek birileri olsaydı da tercih listesine alacağınız tüm üniversiteleri tek tek gezebilseydiniz. Aklınıza takılan her sorunun cevabını bulabilseydiniz.
Bunu yapamadığımız içindir ki her yıl yüz binlerce gencimiz tercih kurbanı oluyor.
Kimi barınma sorununu çözemediği için ilk bir ay içinde okulu bırakmak zorunda kalıyor, kimi kaydını dondurmaya bile gerek duymadan, gelecek yıl hazırlıklarına başlayıp dershaneye yöneliyor, kimileri de ara sınıflarda kaybolup gidiyor.
Yerleştirilen öğrencilerin yüzde 10’nun bile mezun olmadığı bölümler olduğunu biliyor muydunuz?..
Üniversiteye giriş sistemi hatta yükseköğretim sistemimiz tümüyle çöktü ama bunun bile farkında değiliz.
Dünya değişiyor hem de çok hızla değişiyor ama nedense tıpkı bizim gibi yani medya gibi üniversitelerimiz de yerinde sayıyor.
Dünün müfredat programlarıyla, dünün meslekleriyle, dünün düşünce yapısıyla, dünün alışkanlıklarıyla, geleceği yakalayamazsınız.
Medya, siyaset ve özellikle de üniversiteler, toplumun lokomotifidir. Gençleri geleceğe onlar hazırlar...
Dünya üniversiteleri ve eğitim sistemleri, yeni dünya için ciddi bir hazırlık içerisinde. Peki, biz tatilleri artırıp, teneffüs süresini uzatmanın ötesinde ortaya ne koyabildik?
Üniversitelerimiz silkinmek hem de çok ciddi bir şekilde silkinmek zorunda. Onlar örnek olsun ki sıra diğer kurumlara da gelsin...
Özetin özeti: Sınav ve diploma odaklı eğitimden ne olur artık vazgeçelim! Günü kurtarmanın ötesine geçelim.