Gazeteciliğe başla- dığımda 19 üniversite vardı. Sonra YÖK kuruldu, 27 oldu ve katlanarak devam etti.
100 rakamı, asla telaffuz bile edilmiyordu. En fazla 50, 60 olur deniliyordu, YÖK bile ona göre dizayn edildi.
Üniversite sayımız şu an 200’e yaklaştı. Öğrenci sayısı, 300 bin civarındaydı, o da 7 milyonu aştı.
Peki, iyi mi oldu, yoksa kötü mü?
Bu, olaya nereden baktığınıza göre değişir...
Cumhuriyetin ilk yıllarında, üniversite mezunu parmakla gösteriliyordu. Zaten İstanbul’un dışında üniversite de yoktu.
Öğretmen olmak için neredeyse, okuma yazma biliyor olmak yeterliydi.
Bugün ise yarım milyondan fazla atama bekleyen öğretmenimiz ve her an göreve hazır milyonlarca üniversite mezunumuz var...
Üniversite sayısının artması elbette çok önemli ama çok daha önemlisi, insan gücü planlaması.
Yoksa o üniversitelerin de diplomanın da bir anlamı olmaz!
MEB, YÖK ve Kalkınma Bakanlığı keşke bu konuları biraz daha ciddiye alsa!
Ha bire üniversite açıyoruz da bunun kime, ne faydası var?
Örneğin, açılan üniversitelerin, ülke kalkınmasına ya da bölgesel kalkınmaya, ticari hareketlilik dışında, ne kadar yararı oldu?
Demokrasiye, hukuka, entelektüel kültüre, evrensel bilime ne oranda katkıda bulundu?
Batı’da son 50 yılda neredeyse tek üniversite açılmazken, bizde hemen her yıl hâlâ 10-15 üniversite niye açılıyor?
Gelişmiş ülkelerde tanımlanmış ve eğitimi yapılan meslek çeşitliliği 12-13 bin iken, bizde niye binin altında ve on binlerce, hatta yüz binlerce işsiz mezunu olan fakültelere, neden hâlâ öğrenime başlama izni veriliyor?
Ve en önemlisi de dünyanın neresinde birkaç yıl önce kurulup da daha lisans eğitimini oturtmadan, mezun vermeden, apartmandan bozma çakma üniversitelere doktora eğitimi hakkı tanınıyor?..
Sayılarla yükseköğretim
YÖK, eskiye göre, kesinlikle daha emin ellerde ve başta kalite olmak üzere daha ciddi bir çalışma içerisinde ama onlar bile hata yapmaktan kurtulamıyor. Yanlışa dur diyemiyor.
YÖK ve üniversiteler, dünden bugüne çok zikzak yaptı ve bundan da en büyük zararı hep kendileri gördü.
Keşke artık tüm ilgilerini bilime, kalkınmaya, üretime verip, ülkemizin refahına odaklansalar.
YÖK istatistiklerine göre, işte üniversitelerimizdeki son durum:
2016-2017 öğretim yılında üniversitelerimizde 7 milyon 198 bin 987 öğrenci var.
Geçen yıl 156 bin 168 olan akademisyen sayısı bu yıl 151 bin 763’e indi.
Akademisyenlerin 22 bin 535’i profesör, 14 bin 203’ü doçent, 34 bin 652’si yardımcı doçent, 21 bin 423’ü öğretim görevlisi, 9 bin 799’u okutman, 3 bin 774’ü uzman ve 45 bin 321’i de araştırma görevlisi.
Akademis- yenlerin 84 bin 958’i erkek, 66 bin 805’i ise kadınlardan oluşuyor.
Kadın akademisyenlerin 6 bin 933’ü profesör, 5 bin 282’si doçent, 14 bin 467’si yardımcı doçent, 9 bin 367’si öğretim görevlisi, 6 bin 146’sı okutman, bin 871’i uzman ve 22 bin 714’ü de araştırma görevlisi. Erkek akademisyenlerin ise 15 bin 602’si profesör, 8 bin 921’i doçent, 20 bin 185’i yardımcı doçent, 12 bin 56’sı öğretim görevlisi, 3 bin 653’ü okutman, bin 903’ü uzman ve 22 bin 607’si de araştırma görevlisi.
Öğrenci sayısı 2015-2016 öğretim yılında 6 milyon 689 bin 185 iken, 2016-2017 öğretim yılında 7 milyon 198 bin 987’ye yükseldi.
Öğrencilerden 6 milyon 629 bin 961’i devlet, 554 bin 218’i vakıf üniversitelerinde, 14 bin 808’i de vakıf meslek yüksekokullarında öğrenimine devam ediyor.
Öğrencilerinin 3 milyon 886 bin 107’sini erkek, 3 milyon 312 bin 880’ini kız öğrenciler oluşturuyor.
2016-2017 öğretim döneminde yeni kayıt yaptıran 1 milyon 434 bin 589 öğrenci bulunuyor. Bu öğrencilerden 1 milyon 266 bin 431’i devlet, 161 bin 406’sı vakıf üniversitelerinde, 6 bin 752’si ise vakıf meslek yüksekokullarında öğrenim görüyor.
Diplomalı işsizlik?
Rakamlar çok çarpıcı! Örneğin, bu öğretim yılında yaklaşık 1.5 milyon öğrenci üniversitelere kayıt yaptırmış.
Peki, yılda kaç üniversite mezununa istihdam olanağı sağlıyoruz?
Yani bu yıl üniversitelere kayıt yaptıran öğrencilerden ne kadarı, birkaç yıl sonra iş, güç sahibi olacak, ne kadarı işsizler ordusuna katılacak? Daha da önemlisi, onlardan ne kadarı piyasanın istediği nitelikli insan gücünü oluşturuyor?
Eğer olağanüstü bir kalkınma hamlesi gerçekleşmezse, çok önemli bir kısmının işsiz kalması hiç şaşırtıcı olmaz!
Ak Parti’nin vurgu yaptığı yeni atılım dönemi işte bu açıdan çok önemli! Devlet politikası haline getirilirse, işte o zaman üniversiteler ve mezunları hak ettikleri değere ulaşır ve açanlara Allah razı olsun denir!
Üniversite ve öğrenci sayısını artırmak bir vatan borcuydu, büyük Türkiye’ye hazırlıktı ama madalyonun öteki yüzüne bakmakta da sonsuz yarar var!..
YÖK verilerindeki bir başka çarpıcı rakam ise kadın ve erkek araştırma görevlisi sayısı eşitken, profesör sayılarındaki farklılık. Neredeyse yarı yarıya! Neden acaba?..
Özetin özeti: Siyaset üzerine düşeni yaptı, ülkenin dört bir yanını üniversitelerle donattı. Şimdi sıra üniversitelerde. Onlar da hata yaparsa, bize doğruyu kim öğretecek?