Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ülkemizin bazı bölgelerinde ciddi öğretmen sıkıntısı vardı.

Giden, gittiği yerde kalmıyordu.

MEB’in açıklamalarına göre Sözleşmeli’ye geçilmeden önceki yıl, ataması yapılan 27 bin öğretmenden 25 bini görevine başlamadı ya da tayinini istedi. Yani onlara göre Sözleşmeli’ye geçmekten başka çare yoktu.

Önce 4 + 2 yıl şartı getirildi, son düzenlemeyle de 3 + 1’e indirildi.

Peki, sorun çözüldü mü?

Evet, kısmen çözüldü ama beraberinde yeni sorunlar getirdi.

İşte bu yüzden enine boyuna düşünülüp, yeni formüller arama gereği duyuldu ama MEB, tüm sızlanmaları görmezden gelip yoluna devam ediyor.

Haberin Devamı

Oysa, herkesi memnun edecek, öğretmenlik onurunu koruyacak, MEB’i de bu baskıdan kurtaracak çok daha iyi formüller bulunabilir.

Yeter ki istensin!..

Neden sorun?

Yaşananları daha net algılayabilmemiz için işte binlerce somut örnekten sadece bir tanesi:

“Atandığım günden beri yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

2016 Ekim ayında atanan ilk sözleşmeli öğretmenlerden birisiyim.

Gerek yetkili kişiler, gerekse medya, bilerek bu göreve başlamayı kabul ettiğimizi söylüyor.

Ancak size sorarım, 24 yaşında üniversiteden mezun olan birisi olarak başka bir seçenek var mıydı?

Ailemizin onca yıldır harcadığı maddi ve manevi emek, bizim uykusuz geçen gecelerimiz, okuldan çıkıp kurs ve dershanelere koşmamız, okuldaki stajlar, bitirme tezleri...

Bunların hepsini görmezden gelip, ne yapmamız gerekiyordu?

Bu yanlış karardan mutlaka dönülür, böylesine bir uygulama sürdürülemez ümidiyle çıktım yola.

Babamın geçirdiği rahatsızlık devam ederken, yapılacak olan ameliyattan çıkma şansının çok düşük olduğu söylenirken, ailemi geçindirme telaşı sarmışken, diğer seçmemiz gereken yol neydi?

Eşim tek çocuk olarak, yalnız yaşayan 65 yaşındaki annesinin hastalık durumundan dolayı, onu tek başına bırakıp yanıma gelemiyor.

Bulunduğum yerde eşim yanımda olmadığı için özel hayatımla ilgili açıklama yapmak zorunda kalıyorum.

Bunun yanında bir de aşağılayıcı bakışlar, ‘Burada erkeksiz durulmaz, kadın kısmı yalnız kalmaz, böyle aile mi olur’ gibi ithamları da göğüslemek durumunda kalıyorum.

Haberin Devamı

Yalnız veliler değil birçok meslektaşım ‘Zaten devlet sizi hâlâ tam öğretmen olarak görmüyor, siz sözleşmelisiniz, dikkat edin, gözler üstünüzde’ gibi sözlerle mesleki gururumuzu zedelemektedir.

Bakanlık, Meclis, adalet, yargı, medya, öğretmen camiası ve hatta tüm Türkiye, bu kutsal mesleğin bu hale düşmesine nasıl hâlâ göz yumabiliyor, anlamış değilim.

Her yönden ne kadar yorulduğumu anlatmama sayfalar yetmez.

Ne değişecek?

Yeni açıklanan vizyon belgesinde 4+2 yılın 3+1 olarak düzenlenecek olması benim için hiçbir şey ifade etmiyor.

Üç yıl sonunda ne elde edeceğiz ki sistemi üçüncü yılda bölme gereği duydular?

Eşimle yalnızca sömestir ve yaz tatilinde görüşebiliyorum.

Soruyorum size; bu hak mıdır?

Buradaki çocuklar çocuk, peki benim doğmayan çocuğumun hakkı ne olacak?

Şu an 27 yaşındayım ve hâlâ eş özrü bekliyorum.

İyi bir öğretmen olma hayalini gerçekleştirmek adına, ilk kazandığım üniversiteyi bırakıp, gece gündüz çalışarak en iyi üniversitelerden birini kazanmış, hayallerimi yaşamak için öğretmenliği seçmiş birisi olarak, bulunduğum pozisyondan duyduğum rahatsızlığı ve yaşadığım zorlukları paylaşmak istedim. Tüm yetkililerin sözleşmeli öğretmenlere özür borçlu olduğunu düşünüyorum...”

Haberin Devamı

Özetin özeti: Keşke başkalarından beklediğimiz empatiyi biraz da kendimiz yapabilsek!