Okulların açılmasına sayılı günler kaldı ama yüz binlerce öğrenci hâlâ gidecek lise bulamıyor!
MEB ille de imam hatip ya da meslek lisesi diyor, veli ve öğrencilerin tercihi ise fen ya da Anadolu liselerinden yana.
Parası olanlar için sınırsız kolej seçenekleri var ama servis ve yemek ücretleri bile pek çoğumuzun boyunu aşıyor.
Oysa bir de tematik liseler var, hem de çok önemli kazanımları söz konusu ama ne onlar kendilerini anlatabiliyor ne de veli, öğrenci ve rehber öğretmenler bu okulların farkında.
Örneğin Silivri Tarım Koleji Silivri Belediyesi’nin sponsorluğunda hayata geçti, ücretsiz ve arkasında müthiş bir destek var. Yakında üniversitesi de kurulacak.
Toprakla, üretimle, yaşamla iç içeler.
Toprağı ve tarımı sevenler için bulunmaz bir fırsat ama gel de bunu veli ve öğrencilere anlat!.
Tarım deyip geçmeyin!
Hollanda, İsviçre, Almanya, Fransa, Çin, Amerika ve daha pek çok ülke tarım ülkesi.
Minnacık Hollanda’nın tarım ürünleri ve tarımdan elde ettiği kazanç bile bizimkinden fazla...
Güya biz tarım ülkesiyiz. Daha doğrusu, tarım ülkesiydik!
Şimdi karnımızı bile doyuramıyoruz. Tarım ve hayvancılık bitme noktasına geldi. Akıllı tarım ise yok denecek kadar az...
Stratejik sektör
Tarım önümüzdeki yılların en stratejik ürünlerinden biri olacak!
Temiz su, organik tarım, sağlıklı besinler ülkelerin olmazsa olmazı haline gelecek.
Tarım topraklarını adeta yağmalayan ve tarımı dışlayan ülkeler açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
İşte bu yüzden, hem devlet hem de millet olarak tarımı ciddiye almak zorundayız.
On bin civarındaki lise içerisinde kaç tarım lisemiz var?
Yok denecek kadar az?
Peki, kaç tarım üniversitemiz var?
Bir iki tane, onlar da yeni açıldı, daha mezun bile vermedi.
Ziraat fakülteleri ve bölümleri ise bir bir kapatılıyor.
Mezunların çoğu işsiz. Yıllardır atama bekliyor.
Onlar olmadan akıllı tarım nasıl gerçekleşecek, köylü toprakla nasıl barışacak?
Yeni bir tarım politikası şart!
Ülkemizin tarıma yönelik ithal gıda alımlarının acilen değiştirilmesi gerek.
Tarım bir ülkeyi yaşatan kılcal damarlardır.
Köyden gelen erzak azaldıkça, kentler de fakirleşiyor!
Mustafa Kemal “Köylü milletin efendisi” derken, bunu sadece onların ruhunu okşamak için değil, geleceği görerek söylemiştir.
Köylülük yani üretime dayalı çiftçilik Batılı ülkelerde çoktan toplumun baş tacı oldu, eninde sonunda bizde de olacak.
Eğitim politikaları
YÖK’ün, özellikle de Başkan Saraç’ın tarıma çok sıcak baktığını yakından biliyoruz ve takdir ediyoruz.
Ama aynı şeyi MEB için söylemek mümkün değil.
Çünkü tarıma bakış açıları adeta şaşı.
Köylü kentli demeden tüm öğrencileri akademik eğitime yönlendirdik, topraktan kopardık, doğayı sevdirmedik, üretimden uzaklaştırdık.
Köy okullarını kapatarak, köylere ve dolayısıyla tarıma en büyük darbeyi vurduk.
Yerel tohumlardan vazgeçip hibrit tohumlara yönelerek geleceğimizi ipotek altına aldık.
Tarım dersleri ve yerli malı haftalarını kaldırarak çağı yakalayacağımızı sandık...
Dünü dünde bırakıp, kabahatli aramaktan vazgeçip, geleceğe odaklanma zamanı geldi de geçiyor.
Ama gelin görün ki MEB’in bugün gerçekleştireceği mini eğitim şûrasında tarım ve üretimin adı bile yok!..
Özetin özeti: Eğitimdeki önceliklerimizi uzaklarda değil, yaşamın içinde aramalıyız. MEB’in öncelikleri ile ülkemizin öncelikleri arasında öylesine derin uçurumlar var ki ne söylense boş!..