Piri Reis Üniversi-tesi, adı üstünde bir denizcilik üniversitesi ve tematik üniversiteler için verilebilecek en iyi örneklerden birisi.
19 Mayıs kutlamaları çerçevesinde, önceki gün, oradaydık.
Atatürk’ün kütüphanecisi Nuri Bey’in oğlu Mustafa Kemal Ulusu ile Mustafa Kemal’i konuştuk. Bizden önce de Sunay Akın’ın büyüleyici sunumu vardı.
Mustafa Kemal Ulusu’ya, adını da soyadını da bizzat Atatürk’ün kendisi verdi. Dedesi Bandırma Vapuru’nda, babası da son 14 yılında Atatürk’ün en yakınındaydı. Ulusu’nun Genelkurmay arşivlerinden derlediği fotoğraflara bakınca, Baba Ulusu sanki sadece kütüphanecisi, özel kalem müdür yardımcısı değil, yakın korumasıydı...
Ulusu’nun, dedesinin Bandırma Vapuru, babasının da Çankaya, Dolmabahçe ve yurt gezilerindeki anıları çok çarpıcıydı.
Atatürk’ün ezan okunurken nasıl ağladığını, saraydan nasıl kaçtığını, Samsun’a gidişin nasıl gerçekleştiğini, boşanma noktasına nasıl geldiğini ve en önemlisi de ülkesine ve milletine olan saygısının ve sadakatinin hangi boyutlarda olduğunu nefes almadan saatlerce dinleyebiliyorsunuz..
“Güç Sensin”
Tuluhan Tekelioğlu, 19 Mayıs’ın 100. yılı için öylesine çarpıcı bir belgesel hazırlamış ki, gençlerimizle gurur duyduk, gözlerimiz dolarak ayakta alkışladık ve onları ne kadar sahipsiz bıraktığımızı, en acı şekilde bir kez daha anladık.
Tekelioğlu, son birkaç yılda, devletin ya da hiç bir kurumun desteği olmadan, hayallerinin peşinde koşarak, kendi başlarına mucizeler yaratan gençlerimizin yaşamlarını filme almış.
1.5 yıl sponsor bulamamış ve muhtemelen şimdi de yayınlayacak büyük kanallar bulamayacak.
Sonunda bu hayalini ETİ ile gerçekleştirmiş! Başkalarını bilmem ama ETİ deyince benim aklıma artık sadece bisküvi gelmeyecek. Hayalleri peşinde koşan gençlere verdiği ve bundan sonra da vermeye devam edeceği destek gelecek!..
Güç Sensin Belgeseli’ne konu olan gençlerin öyküleri özetle şöyle:
Sümeyye Boyacı: Paralimpik Avrupa Yüzme Şampiyonası’nda, Amerika’da düzenlenen Dünya Paralimpik Yüzme Serisi’nde ve Singapur’da düzenlenen Para Swimming World Serisi’nde altın madalya kazandı.
Şeyhmus Aca: Mardin’den Darüşşafaka sınavını kazanarak İstanbul’a geldi ve okulunun robot takımının lideri oldu.
Mizgin Ay: Dünya Yıldızlar Atletizm Şampiyonası’nda 100 metrede altın madalya kazandı.
Berna Akdeniz ve Leyla Almasoud: Henüz lisedeyken kanserde erken teşhis için mikroçip geliştirerek çok büyük bir buluşa imza attılar.
Kaan Turan: 17 ülkeden katılımcıların olduğu uluslararası piyano yarışmasında birinci seçildi.
Fulya Akkaya: Üniversite sınavında 5 ayrı dalda Türkiye birincisi oldu. Tercihini ekonomiden yana yaptı. Halen Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde öğrenimine devam ediyor.
Doğukan Büyükarslan: Trambolin Jimnastik Yaş Grupları Dünya Şampiyonası’nda Cumhuriyet tarihinde ilk kez Türkiye’ye altın madalya kazandırdı.
Hepsi oradaydı, hepsi pırıl pırıldı ve hepsinin gelecek hayalleri, gerçekleştirdikleri başarılardan çok daha büyüktü...
Teşekkürler Tuluhan, teşekkürler ETİ!..
Eğitim sistemi!
Eğitim sistemimizin en önemli eksikliği, ara tatiller olacak ki, Ziya Hoca, tüm reformları bir yana bırakıp, tatil müjdesi verdi.
Bir önceki Bakanımız da, giderayak ödevlerin kaldırıldığı müjdesini vermişti. Yakında birisi de okulların kapatıldığını müjdelerse hiç şaşırtıcı olmaz!..
Eğitime sınav odaklı baktığınız sürece, yılın 6 ayı tatille geçse de, daha çok tatil diyenler hep olacaktır!
Eğitim ciddi bir iştir! Ve kesinlikle ideolojik ya da ticari değil pedagojik bakmak gerekir.
Ara tatil kararına, en çok sevinenlerin, turizmcilerin olması acaba tesadüfi mi?
Borçlanarak büyüyüp, tatil yaparak mı kalkınacağız!
Eğitim süresi, Avrupa’da ortalama 220, Japonya’da 240 gün! Bizde ise 180 gün. Birçok okulda yarım gün eğitim yapılıyor ve pek çok günümüz de kar, kış, tatil birleştirmeleri, sınavlar, tatil öncesi tatil sonrası boş geçen dersler yüzünden heba oluyor!
Eğitimin hali ise ortada. Göreceli olarak çok büyüdük ama kalite yerlerde sürünüyor.
Sorun, sınav odaklı sistemde. Güya dershaneler kapatılacak, bu sisteme son verilecekti, yine ertelenmiş!
50 bin öğrenci mutlu olacak diye milyonları heba ediyoruz!
Neredeyse herkesin diploması oldu!
Peki, ne işe yarıyor?
Çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini, öğretmenler öğretmenliğini, anne babalar da, ebeveyn olmanın keyfini hiç yaşamadı! Ödülleri ise işsizlik ve hep üzüntü oldu!
Özetin özeti: Sorun, tatillerin azlığı ya da çokluğu değil, verilen eğitimin, çocuklarımıza ve ülkemize ne kazandırdığıdır. Kolay olan değil, gerekli olan yapılmalıydı!