Bugün için ülkemizin en önemli üç sorunu nedir diye sosyolojik bir araştırma yapılsa, eminim ki ilk üçten biri, kesinlikle, samimiyet olacaktır!
Neden? Çünkü hiçbirimiz karşımızdakinin samimiyetine inanmıyoruz.
İnanmadığımız için de güvenmiyor, güvenmediğimiz için de onu, söylediklerini ve yaptıklarını ciddiye almıyoruz.
Peki, biz samimi miyiz?
Hayır? Çünkü samimi olmayana güvenilmez gibi çok katı bir algıya sahibiz.
Peki, samimi olmayana gerçekten de güvenilmez mi?
Daha da önemlisi samimi olmanın koşulları ne?
Kim, kime göre samimi, kime göre riyakâr?..
Kriterler neler?
Samimiyetle ilgili onlarca kriter sayılabilir.
Örneğin, dürüstlük, içtenlik, şeffaflık, açık sözlülük, göründüğü gibi olmak diye liste uzayıp gidebilir.
Peki, bizim aradığımız ne? Örneğin arkadaş ararken aradığımız samimiyet kriterleri ile oy verecek parti ya da yazar veya sanatçı seçerken aradığımız kriterler aynı mı?
Kritik bir konuda, “Şu kişi hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sorduğumuzda, “Hiç samimimi bulmuyorum, çünkü...” diye başlayan cümleyi, bir başka konuda, bir başka kişiye uyguladığınızda, ilk itiraz eden yine aynı kişi olabiliyor.
Yani, anlayacağınız, samimiyete çok önem veriyoruz ama bu konuda kafamız karmakarışık.
Bu da bizden çok karşımızdakilerden kaynaklanıyor! Çünkü kendimize asla toz kondurmayız!..
Eğitimde samimiyet
Öğrencilerin öğretmenlerde aradıkları en önemli özelliklerden biri de samimiyet.
Konuya hakimiyeti, donanımı, öğretme becerisi ilk üçe girmese de samimiyet ya ilk sıradadır ya da ilk üçte.
“Şu öğretmeni neden seviyor ya da sevmiyorsun?” sorusunu yönelttiğinizde, “Samimi” ya da “Samimi değil de o yüzden” diye başlayan cümlelerle karşılaşırız.
Öğrencinin samimi bulmadığı bir öğretmeni sevmesi ve o dersten başarılı olması ise ancak dayatmayla olur. Tersi durumlarda, yani öğrencinin öğretmenini samimi bulup, onu sevmesi ise öğrenmenin en temel koşullarından biridir. Bu yüzdendir ki genç öğretmen adaylarına hep, “Öğrencilerinize karşı samimi olun, önce onların güvenini kazanın” tavsiyesinde bulunulur...
Politikada samimiyet
Samimi bulduğunuz politikacı var mı?
Eğer biri varsa, emin olun, o, başkaları için samimiyetsizlik sıralamasının en tepesindedir.
İktidar ile muhalefet arasındaki uçurumun en önemli nedeni de yine birbirlerini samimiyetten uzak bulmalarıdır.
Samimiyet sorununu bir çözebilseler, birbirleriyle didişmeyi bırakıp, onlarca ortak konuda, ülkeyi uçuracak projeler üretebilirler.
Çok karşılaşmışızdır, “X Partisi de tıpkı sizin gibi düşünüyor” dediğimizde, şiddetle itiraz edip, “Ama onlar samimi değiller” diye aynı konuda, aynı noktada buluşmalarının mümkün olmadığı sinyalini veriyorlar. Oysa düşünceleri de, söylemleri de, uygulamaları da bire bir aynı ama yine de “Bu mümkün değil” diyorlar.
Samimiyet öyle bir şey ki ölçsen ölçemezsin, tartsan tartamazsın, test etsen edemezsin.
Tümüyle duygusal deseniz, duygusal değil; akıl ve zekâ deseniz, tek başına yetersiz kalır; karakter meselesi deseniz, kişiden kişiye değişir. Yani tarifi zor bir konu ama önemli mi, önemli...
Özetin özeti: Samimiyet, en büyük zenginliktir!..