AK Parti özel üniversitelere hep sıcak baktı ama bir türlü gerçekleştiremedi. Çünkü anayasa değişikliği gerekiyor.
Peki, istenseydi, daha önceki anayasa değişiklik paketlerinden birinin içine konulamaz mıydı?
Kesinlikle konulur ve şu andaki vakıf üniversitelerinden pek çoğu özel üniversiteye dönüşmüş olurdu!
Belli ki siyasetin kafası da bu konuda çok net değil!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vakıf görünümlü özel üniversitelere karşı olduğu biliniyor ve bunu da sık sık dile getiriyor.
YÖK Başkanı Saraç da önceki gün bu konuyu yeniden gündeme getirdi.
Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan da, YÖK Başkanı Saraç da sonuna kadar haklı. Çünkü işi hepten ticarete döken vakıf üniversiteleri var.
Vakıf üniversitelerinin kurucuları, vakfetme yerine, üniversite üzerinden zengin oldular, olmaya da devam ediyorlar.
İktidarın, “Madem uygulama bu yönde, gelin bunun adını doğru koyalım” demesi bu yüzden.
Özel üniversitelerin 60’lı yıllarda “Denize nazır, diploma hazır” söylemlerini ve geldikleri noktayı göz önünde bulundurmadan atılacak her adım yine can sıkıcı olabilir.
Çok sıkı kurallar getirilmeli ki yeni maceralar yaşanmasın! Ama, çok daha önemlisi, üniversiteler özel olunca, değişen ne olacak? Mezunlar nasıl iş bulacak?..
Tıpkı Kanal İstanbul’da olduğu gibi, özel üniversite konusunda da cevabı aranan soru şu:
Üniversitelerin şu an için en önemli ihtiyacı bu mu?..
Yanlış olan kim?
Eğitim konusunda olduğu gibi beslenme konusunda da herkese ortak reçete sunmak, ahkâm kesmek yanlışların en büyüğüdür.
Renkler ve zevkler tartışılmaz diye çok güzel bir atasözümüz var.
Damak tadını tartışmak, sağlıklı beslenme konusunda yeni dayatmalarda bulunmak abesle iştigaldir.
Her çocuk gibi, her metabolizma da farklıdır ve eğitimi de beslenmesi de kendine özgü olmalıdır. Buna bir de genetik yapıyı, geleneksel beslenmeyi ve içinde bulunan koşulları eklediğinizde, konuşmadan önce, on defa düşünmek gerekir.
Bütün bu hatırlatmaları yapma gereğini neden duyduk? İsterseniz gelin önce şu habere bir göz atalım:
“Dünyaca ünlü Dr. Mehmet Öz’den birçok uzman tarafından günün en önemli öğünü olarak belirtilen kahvaltıyla ilgili ezber bozan bir açıklama geldi.
Bir dergiye verdiği röportajda kahvaltı yapmanın gereksiz olduğunu söyleyen Dr. Öz, ‘Bence 2020’de yapılacak ilk şeylerden biri kahvaltıyı yasaklamak olmalı. Kahvaltı yapmamız gerektiğini düşünmüyorum, bu bir reklam aldatmacası. Ne yazık ki onlarca yıldır bu konudaki dogmaların birçoğu reklamlardan çıktı ve bunlar aslında sağlığımız hakkındaki gerçeklere dayanmıyordu’ ifadelerini kullandı.
Pek çok insanın sabah uyandığında yaptığı ilk şeyin aç olmasa bile ‘kahvaltı yapmak’ olduğunu belirten Dr. Mehmet Öz, bunun yerine haftanın her günü ‘brunch’ yapmanın çok daha sağlıklı olduğunu söylüyor.
Sabahları açlık yaşayanlar hakkında da konuşan Öz, bu durumun muhtemelen bir anda yemek yemeyi kesmek nedeniyle olduğunu belirtiyor. Dr. Öz, gece yenen kızartma gibi yüksek karbonhidratlı besinlerin de açlıkta etkili olduğunun altını çiziyor. Öz’e göre tüketilen bu yüksek karbonhidratlı besinler, vücudun insülin direncini düşürüyor ve ertesi sabah yoğun bir açlık hissiyle uyanıyoruz...”
Öz’ün söylemek istediği umarız ki hepsi bu kadar değildir!..
Kafa karışıklığı
Doktorlar ve beslenme uzmanları da deprem uzmanları gibi kafa karıştırmayı çok iyi biliyorlar.
Dün doğru ya da yanlış dedikleri ne varsa, bugün tam tersini söylüyorlar. Yarın ne söyleyecekleri ise belli değil. Bu konuda hepsi aynı fikirde mi? Kesinlikle hayır. Peki, dediklerine inanan var mı? Hangi konuda var ki!
Özetin özeti: Herkese aynı eğitimi verip, aynı reçeteyi dayatmak insanoğluna yapılan en büyük saygısızlıktır!