Oyun özgürlüktür.
Tabii eğer doğru oyunu seçer, doğru yerde, doğru zamanda, doğru kişilerle ve en önemlisi de bağımlılık yaratmayacak doğru bir sürede oynanırsa!..
Oyun ile öğrenme, eğitimde yeni trendlerin başında geliyor.
Çünkü bugünün öğrencileri hiperaktif ve klasik eğitim metotları onlara çok yavan geliyor.
Her oyun, bir anlamda, yaşanılan çağın vitrinidir.
Dedelerimizin oyunları ile torunların oyunları birbirinden öylesine uzaktır ki ne dedeler torunlarının oyunlarının ismini bilir ne de torunlar dedelerinin oyunlarını görmüş, duymuş, oynamışlardır!..
İşte bu yüzden, oyunları değerlendirirken, içeriği kadar, sosyolojisine de bakmak gerekir. Önceleri, ne varsa onunla oynanırdı.
Tel bükülür araba, bez sarılar top yapılırdı.
Hiçbir şey bulunamayınca da saklambaç, uzuneşek, çelik çomak oynanırdı.
Bitki-hayvan-şehir ya da örtü altında saklı olanı bulmaca ve daha neler neler... Parası olanların oyunları da oyuncakları da elbette hep farklıydı, farklı olmaya da devam ediyor.
Yani oyun geçmişiniz ne kadar renkli ve çeşitli ise siz de hayata öyle bakıyor, öyle şekilleniyor, öyle bir karaktere sahip oluyorsunuz...
Yararlı mı, zararlı mı?
Her şeyin fazlası gibi her türlü oyunun fazlası da elbette zararlı. Masum oyunların ne zararı olabilir ki diyenleriniz mutlaka çıkacaktır.Dozunda olursa elbette haklılar ama günün çoğunu oyun oynayarak geçiriyor ve hayattan kopuyorlarsa, oturup sorgulanması gerekir. Gün boyu kahvehanelerde tavla, okey ya da kâğıt oyunları oynamakla bilgisayar başında ya da elde telefon saatlerce oyun oynamak arasında hiçbir fark yok.
Nasıl ki kitap okumanın, spor yapmanın, film izlemenin, seyahat etmenin, çalışmanın bir ince ayarı olması gerekiyorsa, oyunun da hiçbir şeyi etkilemeyecek boyutlarda olması gerekir.
Yani hemen her konuda olduğu gibi doz aşımı, bu konuda da en keyifli oyunların bile tadını kaçırabilir.
Oyun deyince, eskiden akla sokak gelirdi.
Bizler öyle büyüdük ama günümüz çocukları maalesef sokak yüzü görmüyor. Çıkmak isteseler bile oyun oynayacak alan bulmaları çok zor. Özellikle de büyük kentlerde.
Oysa, sokak oyunlarında ne çok şey öğrenirdik.
Arkadaşlığı, dostluğu, kavgaysa birlikte kavgayı, eğlenceyse birlikte eğlenmeyi, yenmeyi, yenilmeyi, en çok da insan olmayı öğrenirdik sokaktaki büyüklerimizden.
Şimdiki çocukların en büyük sorunu yalnızlık.
Çünkü çocuklarımız da gençlerimiz de sınavlar yüzünden ne spor salonlarına gidebiliyorlar ne de farklı etkinliklere zaman ayırabiliyorlar!..
Büyük Oyun!
Kanal D’de, mart ayının başında, yine çarşamba akşamları keyifli bir programa başlıyoruz.
Genç Bakış ve Bizim Mucitler’in bir devamı olacak. Dijital Çağ’a, üretimleriyle damga vuran gençlerimizi konuk edecek, onların başarılarıyla gururlanacak, öğretirken, öğrenirken, oynarken, ülkemize inanılmaz döviz kazandıracaklar. Dijital Çağ’da yani günümüzde, her şey bir yazılım. Bu konuda üretken olanlar hem daha güçlü hem daha zengin!
Dünyanın en büyük 10 şirketinin neredeyse tamamı yazılımcı. ABD’nin gücü de yine bu alandaki üretkenliğinden geliyor.
Yani onlar yazıyor, biz kullanıyor ya da oynuyoruz...
Bize biçilen rol bu. Ama bunu kabullenmemiz mümkün değil. Çünkü Bizim Mucitler’de gördük ki gençlerimiz yazılım konusunda çok hem de çok yetenekliler. Büyük Oyun’da işte bunu ortaya koymaya çalışacağız...
Sadece oyun oynayan değil, oyun yazan, oyun üreten gençlerimizi dünya vitrinine çıkaracağız...
Özetin özeti: Eğer arkasındaki gücü ve kudreti görürseniz, oyun sadece oyun değildir...