Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in ‘Son beş yıl içerisinde ilişiği kesilen öğrenci sayısına ve af getirilip getirilmeyeceğine ilişkin’ yöneltmiş olduğu yazılı soru önergesine verdiği cevapta, 18 Mayıs 2018’den önce üniversitelerden ilişiği kesilen öğrencilere af hakkının tanındığını ve 18 Mayıs 2019’dan sonra atılan öğrenci sayısının ise 481 bin olduğunu dile getirdi!
Eyvah, eyvah!
Gerekçesi ne olursa olsun, 1 yılda yarım milyona yakın öğrencinin kaydının silinmesi tedirgin edici bir durum.
Peki, yeni af söz konusu olabilir mi?
Bakan Selçuk, bu yöndeki soruyu cevaplamamış ama
AK Parti döneminde (2008, 2011 ve 2014) çıkan 3 afla, yüz binlerce öğrenci yarım kalan eğitimleri için üniversitelerine dönmüştü.
Şimdi yine, niye olmasın?
Mahkûmların affı düşünülürken, mali borçlar yeniden yapılandırılırken, öğrenci affı niye olmasın!
Ne olur hiç kimse, başka ülkelerle kıyaslamasın, ille de bir kıyaslama yapılacaksa, tüm koşullar ele alınarak yapılsın!..
PISA?
PISA 2018 raporuna göre, Türkiye 2003 ile 2018 yılları arasında, 15 yaş grubu öğrenci sayısının en fazla arttığı ülkeler arasında okuma becerileri, matematik ve fen alanlarının her üçünde de performansını artıran tek ülke oldu. Öylesine dibe vurmuştuk ki en ufak bir sıçrama bile fark yaratıyor!..
PISA’daki gelişmeler en azından umut verici. En dipten yukarıya doğru tırmanmaya başlamışız. Her ne kadar hâlâ ortalamanın altında olsak da karalar bağlamamız için hiçbir neden yok. Umarız çok daha yükseklere çıkarız.
Peki, tüm bu gelişmeler eğitimde işlerin iyi gittiğinin bir göstergesi mi? Kesinlikle hayır.
Nasıl ki dibe vurduğumuzda eğitim sistemimiz çökme noktasına gelmediyse, birazcık yukarılara tırmanmak da her şeyin düzelmeye başladığının bir göstergesi olamaz.
Hemen her konuda olduğu gibi, bu konuda da yerli ve milli, kendi değerlendirme kurumlarımızın sayısı artmalı.
Her insan gibi her ülkenin de öncelikleri var ve o öncelikler ölçülmelidir!
Örneğin, verdiğimiz diplomalar dünyanın her yerinde geçerli mi?
Örneğin, iş bulma ve kariyer basamaklarını tırmanma konusunda aldığımız eğitimin katkısı ne oranda?
Örneğin, aldığımız eğitimin milli ve manevi değerlere, doğaya, çevreye, konuya, komşuya duyarlı gençler yetiştirilmesine bir katkısı oluyor mu?..
PISA’da üç kriter var:
Okuma becerileri yani okuduğunu anlama, Matematik ve Fen!
Peki ya sosyal bilimler, müzik, spor, insani değerler, çevre ve pek çok ayrıntı? Onlar önemsiz mi?
Bu üç alanda çok iyi olup da diğerlerinde dibe vurduysak başarılı, tam tersi olduğunda başarısız mıyız?..
Önceki gün, 2023 Vizyonu’nun birinci yıl değerlendirme toplantısı vardı. Giden arkadaşlara “Yeni bir şey var mıydı?” diye sordum, “Hayır” dediler.
Bence PISA’dan çok daha önemli olan oydu!
Eğitim sistemimizi PISA ya da diğer ülkelerin önceliklerine göre değil, kendi hedeflerimize göre şekillendirmeliyiz.
Örneğin şu anda, ihtiyaç duyduğumuz en önemli kriter, milli ve manevi değerlere saygı, üretkenlik, girişimcilik ve evrensellik! Peki, bu konuda ne kadar yol kat ettik? Düne göre daha mı iyiyiz yoksa çok daha geride miyiz?
Yine aynı şekilde, daha önceki reform paketlerinin artıları, eksileri neler?..
Çeşitli ortamlarda, her kademeden öğretmenimizle sohbet etme olanağı buldum. Söz konusu eğitim olunca daldan dala atlandı. En güncel olanı ara tatildi. Memnun olanı gördüm desem abartılı olur.
Ara tatile giden bildiğini de unutup gelmiş. Her tatil sonrası dağınıklık ve konsantrasyon bozukluğu, bu tatil sonrasında da varmış. Sınavlara hazırlananlar için zaten tatil diye bir şey söz konusu değilmiş hatta daha fazla çalışmışlar. Etkinliklerden yararlanma olanağı ve çeşitliliği ise iddia edildiği kadar geniş ve yaygın değilmiş. Onları asıl endişelendiren, haziran sonuna kadar devam edecek olan eğitim takvimi! 19 Mayıs’tan sonra öğrencileri okulda tutmak mümkün değil, özellikle de bazı bölgelerde, “Bu konuda bir kez daha düşünülmesinde yarar var” diyorlardı.
“4+4+4 konusunda ne düşünüyorsunuz?” diyecek oldum, memnun olan yok gibiydi. Tıpkı atamalar konusunda olduğu gibi.
Bakan Bey’i zaten sormaya hiç gerek kalmadan, hemen herkes, hararetli bir şekilde görüşünü ortaya koydu.
Getirilmesi düşünülen bütünleme sınavları konusunda ise haklı olarak “Geri getireceklerdi, peki o zaman niye kaldırıldı?” sorusunu yönelttiler.
Özetin özeti: Eğitimde en ufak bir kıpırtıya bile sevinir olduk!..