Kimyamız bozuldu. Hem de çok fena bir şekilde.
Hata yapmayanımız yok gibi. Hem de en hassas olduğumuz konularda.
Hep başkalarını eleştiriyoruz ama bir kez olsun kendimiz aynaya bakmıyoruz.
Sanki şu atasözü bugünler için söylenmiş:
Tencere dibin kara, seninki benden kara...
Cinayet ve araç sevdası
Hemen her gün kadın cinayetleri işleniyor.
Kabul edilebilir bir yanı yok.
Ama üniversitede olanı, en can yakanı.
Yine hemen herkes, en lüks arabaya binmek isteyebilir ama rektörlerinki en can sıkanı!
Hukuk son sınıf öğrencisinin yani birkaç yıl sonra adalet dağıtacak bir kişinin, silaha başvurmasının mantığını anlamak mümkün değil.
Yine aynı şekilde, öğrencilerine örnek olması gereken rektörlerin, tasarruf tedbirlerinin, yerli ve milli ürünlerin kullanımının esas alınması gereken bir dönemde, yabancı lüks makam arayışı içinde olması ve “Zaten herkes biniyor” mazeretini sunması, akla gelecek en son seçenek olmalıydı...
Öğretim kurumları ve hocalar hemen her konuda örnek olmak zorunda.
Öğrenciler de yine aynı şekilde, saygının, sevginin, hoşgörünün sembolü olarak yetiştirilmelidirler.
Eğitimde eğer bunu gerçekleştiremiyorsak, gerisi teferruattır.
Milli Eğitim eski bakanlarından rahmetli Avni Akyol, “Sevgi, eğitimin temeli” derdi.
Keşke yine böyle hedefler konulsa ve hayata geçirilmesi için toplumsal bir seferberlik başlatılsa...
Nereden nereye?
Peki, ne oldu bize böyle?
Nasıl bu hale geldik?
Ve en önemlisi de sorumlusu kim?
Ne olur, kabahatliyi hiç uzaklarda aramayın!
Şiddetin yüzlerce nedeni var ve bu noktaya gelinmesinde hepimizin payı bulunuyor.
Diğer etkenler bir yana, dizilere göz attığımızda, şiddetin her türlüsünü körükleyen, rahatsız edici sahneler söz konusu.
Sabah akşam dizi izleyen bir toplumun o sahnelerden etkilenmemesi mümkün değil.
Dizilerdeki şiddet arttıkça reytingler yükseliyor, reyting yükseldikçe de dizilerdeki şiddet sahneleri daha da artıyor ve ciyak ciyak bağıranların sesi artık çekilmez hale geliyor.
Bu yüzden televizyon açamaz hale geldik diyen ailelerin sayısı giderek artıyor ama bu kimin umurunda?
Televizyonculara sorduğunuzda, doğru yaptıklarına inanıyorlar.
“Diziler toplumun aynası, ne varsa biz onu yansıtıyoruz” diyor ve büyük bir pişkinlikle de “Televizyonlar okul, biz de öğretmen değiliz” diye de ekliyorlar.
Evet, televizyonlar bir okul değil ama etik değerlere ve toplumsal kurallara en az onlar da öğretmenler kadar uymak zorundalar.
Yoksa ortaya çıkan şiddetin, nerede, ne zaman, kimi nasıl etkileyeceği hiç belli olmuyor...
Yukarıdaki satırları yıllar önce yazmışım!
Bir okurumuz göndermiş ve o günden bugüne değişen hiçbir şey olmadığı gibi şiddetin boyutları daha da arttı...
Peki, şiddet içerikli söylemlere ve şiddetin her türlüsüne, daha nereye kadar prim vereceğiz?
Panzehri eğitim!
Terörün de, şiddetin de, savurganlığın da, hoşgörüsüzlüğün de panzehri eğitimdir.
Fizik, kimya, matematik ve diğer dersler elbette önemli ama sanki önce insan olmak hepsinden çok daha önemli.
İşte bu yüzden, okullarımızda, sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, etik değerleri yani önce adam gibi adam olmayı öğretmeliyiz.
Çocuklarımızı sınav kölesi haline getirmekten vazgeçmediğimiz sürece, üçüncü sayfa haberlerinden kurtulmamız mümkün değil.
Ama nedense bundan asla vazgeçmiyoruz!
Eğitim şehidimiz Ceren Damar’ın eşi Levent Şenel’in söyledikleri, hepimizin kulağına küpe olmalıdır:
“İyi bir mühendis, iyi bir hukukçu, iyi bir doktor değil, önce iyi bir insan olmaya çalışın...”
Özetin özeti: Şiddet sarmalı daha fazla can yakmadan bir an önce ondan kurtulmalıyız! Ve bu konuda sadece devlete değil, hepimize büyük görevler düşüyor!
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024