Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

YÖK unvan dağıtıyor; MEB dünya standartlarının çok üzerindeyiz diyor; ÖSYM dünyanın en iyi sınav merkezlerinden biri olduğunu iddia ediyor da üniversitelerimiz onlardan geri kalır mı?
Kendilerini dünyanın en iyi üniversiteleriyle eş tutan, yüzde 100 burslu bölümleri bile dolmayan, alışveriş merkezlerinde olduğu gibi mil kazandıran, mezun vermeden doktora programı açan, adeta parayla diploma satan, kontenjanlarının yarısı bile dolmayan üniversitelerimiz var... Her biri ayrı telden çalıyor ve kendi kendilerine methiye düzmenin ötesine geçemiyorlar.
Yükseköğretimde deniz bitmek üzere ama hâlâ yeni üniversiteler açıyoruz.
Hem de on binlerce mezunu işsiz gezen fakülteler ve bölümler!.. İnsan gücü planlaması diye bir kavram hâlâ lügatimize girmedi. Gireceği de yok gibi! İşte bu yüzden de sadece kaynak israfıyla kalmıyor, gençlerimizin hayallerini de çalıyoruz...
Eğitim reformu şart!
Anaokulundan üniversiteye kadar eğitimin her aşamasını içine alacak köklü bir reform şart.
Peki, ama bunu kim yapacak? Eğitimi bu hale getirenler mi?
Yaşanan sorunlar elbette son 15 yılın birikimi değil. Son 50 yıla hatta daha öncesine bakmak gerekir. Daha da önemlisi, eğitim sadece iktidarların değil, tüm ülkenin sorunu. Başında “Milli” ifadesinin bulunması da bu yüzden! Yani, köklü bir eğitim reformu gerçekleşecekse herkes davet edilmeli, herkes taşın altına elini koymalı ve herkes önce ülkem ve önce çocuklarımız demeli! Yoksa bugünleri de arayacak hale gelebiliriz.
YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın kalite konusunda ne kadar duyarlı olduğunu biliyoruz ama görünen o ki YÖK de üniversiteler de onun tam kontrolü altında değil.
Elbette, dediğim dedikçi bir başkan istemiyoruz. Onlardan çok çektik! Ama konulan hedeflere ulaşma azminde olan bir başkan da olmazsa olmazların başında geliyor.
En azından, kalite konusunda, bu böyle olmalıdır.
Yekta Hoca, şu anda siyaset ile üniversiteler arasında sıkışmış durumda. Hangi konuya el atsa, karşısına bir şekilde siyaset ya da başka engeller çıkıyor. Bu yüzden de yol alamıyor. Adamını bulan ona fiyaka satmamalı!
Oysa biraz özgür bırakılsa, biraz da hızlı olsa, yükseköğretimde geldiğimiz nokta çok daha farklı olabilirdi...
Tren tümüyle kaçtı mı?
Kesinlikle hayır. Hem ilk ve ortaöğretimde hem de yükseköğretimde hâlâ çok şeyler yapılabilir, yapılmalı da! Cumhurbaşkanı Erdoğan da Başbakan Yıldırım da zaten bunu istiyor ama arkası gelmiyor. Gelmiyor, çünkü önlerine inandırıcı proje koyan ve ısrarla bunun takipçisi olan yok gibi!.. Endüstri devrimini yakalamamız şu saatten sonra çok zor hatta mümkün değil ama Bilişim Çağı’nı yakalayabiliriz.
On yıl içerisinde bu konuda önemli adımlar atıldı, büyük kaynaklar ayırıldı ama sahipsiz kaldığı için hepsi heba oldu! Örneğin bilişim sınıfları, örneğin FATİH Projesi, örneğin vergi muafiyetleri!..
Özetin özeti: Tüketerek değil, üreterek büyümek zorundayız ve bunun yolu eğitimden, bilimden geçiyor!..